Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Aralık '07

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Kurbanlar mı eskidi yoksa biz mi yaşlandık?

Kurbanlar mı eskidi yoksa biz mi yaşlandık?
 

img152.imageshack.us/img152/6148/kurban2li4.jpg


Bayram etmek, bayram sevinci, huzur ve kardeşlik, büyüklere saygı, yoksulu korumak, vs. vs...Şöyle karşıdan bakınca insana hoş gelen ve huzur veren söylemler. Peki bana öyle mi bu bayram? Şimdiye kadar hiç öyle olmadı, olamadı. Sonra olur mu bilemem?

Hani bir problem anlatılınca, uzmanlar hemen çocukluğuna gidelim ya da bilinç altına derler ya. Belki de benim bilemediğim ya da çözemediğim birşeyler var, kurbanlarla ilgili. İçanadolu'da yaygın bir gelenektir: Kurban adamak.

Kadın ya da erkek kısır, çocuk olmaz, adanır, araba alınır, adanır, rüya görülür adanır, sınava girecek evin çocuğu adanır, ev alınır, adanır, adayacak türbe de boldur, her köyde her mahallede bir-iki tane eren-evliya türbesi ya da "dedeli" diye tabir edilen ulu ağaçlar, kuyular vardır. Özellikle yıllanmış ulu karadut ve ceviz olur. Yaz aylarında gurbetçilerin gelmesiyle türbeler dolup dolup taşar.

Anneannem de kurbanı çok severdi, değişik bir insandı, sözü geçen, oturaklı, despot ama adının önüne "deli" sıfatı koyarlardı yakınları bile, gıyabında, yüzüne söylemek ne mümkün? Ömrünün son yıllarında rüyalarında hep azraili görür oldu, bize onunla yaptığı sohbetleri şöyle anlatırdı:

"Bu yıl git, seneye gel," dermiş ya da "ben hasta değilim, Şükrüye'nin kızı hasta" (torunundan bahsediyor.) Pazarlıkta ise her seferinde bir dana feda edermiş. Ben taa o zaman kızardım, dananın ne suçu var, diye geçirirdim içimden. Üstelik dağın zirvesinde Melikgazi Türbesi var, arabayla bir yere kadar gidilir, kalanı yaya. Tepede ağaç filan yok, taşlık. Su da yok. Çok gittik oralara, hani adıyorsun bari şehir içinde de birçok türbe var, danayı oraya kadar yoruyorsun, bizi de . Rahmetli çok inattı, Nuh der peygamber, demezdi. Anneannem bu danalar sayesinde 90 'lı yaşları gördü, fakat yine doğa kanuna söz geçiremedi.

Küçük yaşlarda bana o manzaraları seyrettirmişlerdir kesin ama büyüdükten sonra o törenlere katılmadım ve nefret ettim. Gittiysem de kurban etinden yemedim. Bizim evde tavuklar bile uzun süre yaşardı benim sayemde, 6-7 yaşına kadar yaşayan çilli kızlar ve horozlar oldu. Ben yatılı okula başlayınca garibler birer birer gittiler, resimleri kaldı baki. Bana bir acı mektup gelirdi, "AKKIZ hastalandı, ne yapalım, biz de kestik." Yine de üzülürdüm.

Kızmayın, darılmayın hemen, ben de biliyorum ki;

"Kurban Bayramı'nda kurban kesmenin, İslam dini açısından birçok amacı vardır. Bunlardan en önemlisi, Allah'a yakınlaşmak, adanmışlık derecesini göstermek, ilâhî rızayı kazanmaktır. Bunun yanı sıra maddî durumlarının yetersiz olması sebebiyle kurban kesemeyenlere yardımda bulunmak da bir sebep olarak ifade edilmiştir ve genel olarak "Hakka ve halka yaklaşmak" amacı ile yapıldığı kanısı hakimdir, "

diye yazılıyor kitaplarda ve amacı anlatılıyor. Peki tam uygulanıyor mu kutsal kitaplarda tüm yazılanlar? Orası da birkaç ciltlik bloglar serisi olabilir. İstediğinizi söyleyin, savunun, kızın ama benim içsel dünyamdaki yaklaşım bu.

Eşim, her bayram öncesi beni tembihler; "öyle her yerde konuşma, kendine sakla bu fikirlerini, der." Pek tabii ki tepkilerden çekiniyor lakin son yıllarda görüyorum ki benim gibi düşünen insanlar çok.

Kurban, en eski geleneklerden ve birçok dinde farklı şekillerde uygulanan dinsel bir tören. İnkalarda, Azteklerde genç ve evin en güzel kızları hem de gönüllü olarak kurban edilirmiş. Şimdi bu gelenek ne kadar garip geliyor bize. Yine koyunların en güzeli, en gösterişlisi seçiliyor ve koyunların da bu durumdan hoşnut olduğu gibi söylentiler aşılanıyor çocukların beyinlerine. Çocukların yorumu nasıl oluyor, çeşit çeşit mutlaka.

Önceleri bayramın ilk günü sabahını çamaşır makinası, elektrik süpürgesi çalıştırarak ya da müzik dinleyerek(Perdeler kapalı) geçiştiriyordum, hatta şehirler arası yolculukları o saate denk getirip, uyanıklık yapayım derken yollarda kesik kafaları görmüşlüğümüz çok oldu.

En son geçen yıl, tüm komşuları ve apartman görevlisini uyardım, "buralarda kesmeyin, ben görmeyeyim, yasak," dedim.( Bu AB kriterlerinin en sevdiğim maddesi) Aheste aheste kahvaltıyı hazırladım, çayı doldurup masaya oturdum. Mutfak penceresi zemine kadar cam olduğu için yol gözüküyor. Tam çayı ağzıma götürürken 8 tane koyun bacağı gördüm, o kadar yer dururken tam benim karşıma, bağlamışlar. Yeni taşınan doğulu komşular, huyunu tüyünü bilmiyorum, söylesem ne tepki verecekler, onu da. Eşim de evde değil. Hemen en dip odaya kaçtım, çocuklar pancurları kapattı. Kasap bulamadıkları için öğleden sonraya dek zavallı koyunlar orada beklediler, ben de öbür odada. Daha sonra hanımına söyledim. Çok güldüler, deseydin ya, dedi. ne bileyim, adamlar kalabalık, üstelik tanımıyorum, belli mi olur çeker silahı beni kurban eder sabah sabah!

Bu yıl da bayram yaklaştıkça stresim artıyor ama eskisi kadar çok değil. bayram gezmelerinde kurban hikayeleri, hayvanların karşılaştırılması, şu kadar et çıktı, bu kadar yağ...gibi muhabbetler, bir de ilk akşam televizyonlardaki kaçan boğa görüntülerini hiç sevmiyorum. Boğalardan yana oluyorum içimden ama insanoğlu kalleş, arkadan vuruyor hem de teker teker gelmiyorlar...

Kurbanlıklara inat karayolları da kan gölüne çevriliyor bayramlarda. Koyunların ahı mı tutuyor ne?...

Bu muhabbet bitmez, kan tutacak şimdi beni, haydi eyvallah!

( http://tr.wikipedia.org/wiki/Kurban_Bayram%C4%B1 )

 
Toplam blog
: 480
: 2046
Kayıt tarihi
: 27.03.07
 
 

Üstkimliği ile insan, altkimliği yeterince kalabalık birisi; Eş, anne, öğretmen emeklisi. Doğa, H..