Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Ekim '14

 
Kategori
Öykü
 

Kürdistan-Amerika savaşı

Kürdistan-Amerika savaşı
 

Yıl 2099... Kürdistan kurulalı tam seksen yıl oluyordu. Devletin kurulmasının üzerinden henüz çok zaman geçmemiş olmasına karşın insanlar arasında büyük bir huzursuzluk başgöstermeye başlamıştı. İnsanlar artık farklı taleplerde bulunuyordu ve bu, birilerini fena halde rahatsız etmeye başlamıştı.

Devlet ilk kurulduğunda sokaklarda halaylar çekilmiş, zılgıtlar dört bir yanı inletiyordu. PKK'lılar tüm Avrupa ve Amerikan basının desteğiyle "Yıllar sonra özgürlük mücadelemizi kazandık" çığlıkları atıyordu.

Türk devleti 2018 yılında Ortadoğu'da patlak veren büyük bir çatışmada yıkılmış, milyonlarca Türk, tüm dünyanın gözleri önünde katledilmiş, bağımsız Kürdistan hayalleriyle tüm PKK'lı gruplar katliama içten destek vermiş ve sonunda Türkiye Cumhuriyeti'ni yıkmayı başarmışlardı.

Pentagon, Berlin ve Tel Aviv'de gerçekleştirilen kutlamalar kısa sürmüş, 100 yıl sonra kurulması başarılan ABD-İsrail üssünün nasıl yönlendirileceği plalanmaya başlamıştı.

Avrupa Birliği ülkeleri 50 yıldır destekledikleri terör örgütünün kıyamete kadar Türkler'i oyalayacağını düşünmüş, tam sınırlarında dev bir İsrail üssü göreceklerini hiç hayal etmemişlerdi. Şimdi kara kara ne yapacaklarını düşünüyorlardı.

Rusya ve Çin'se işlerin üçüncü dünya savaşına dönüşeceğinden emin şekilde ilk olarak bombalayacakları yerleri tespit etmeye çalışıyor, dünyanın çeşitli yerlerindeki uyuyan hücrelerine mobil atom bombalarının şifrelerini gönderiyorlardı.

Kürtler 2018'den 2045 yılına kadar Amerika ve İsrail'in uluslararası alanda destekleriyle uluslararası arenada kendilerine saygın bir yer edinmeye çalışıyorlardı ancak tüm dünya dönen dolapları görüyor ve olası dünya savaşının çok yıkıcı geçeceğini biliyordu.

Yıllar boyunca Amerika'nın organize ettiği birleşmiş milletler gibi örgütlenmelerin tamamında Kürdistan onure edilip Kürdistan'a "Stratejik ortağımız" denilmesine karşın kimse Kürdistan'ı Türkler yok edilmeden önce olduğu kadar desteklemiyordu.

Amerika'nın emriyle PKK'nın eğitimsiz bıraktığı Kürt halkı 50 yıl içerisinde, açtığı okullarla Amerika'nın 300, Avrupa'nın 200 yıl önceki eğitim seviyesine ulaşmıştı. Bu durum Kürt halkı içerisinde yeni siyasi hareketlerin oluşmasının önünü açmıştı.

Okuyan, araştıran ve İslam ahlakıyla donanmış bir grup Kürt, ülkelerinin Amerika'nın emrinde, İsrail'in güdümünde zavallı bir paravan devlet olduğu gerçeğini yıllar sonra öğrenmişti.

Kürt bölgesinde bulunan petrollerin sadece çok küçük bir kısmının Kürtlere verildiğini, aslan payının bu devletlere aktarıldığını öğrendiklerinden ülkede "Tam bağımsız Kürdistan!" hareketini başlatmışlardı.

İlk başlarda birçok üyesi tutuklandı, pek çoğu öldürüldü. Hatta kahvehanelerdeki toplatıları bile terör örgütü kurdukları gerekçesiyle dağıtıldı, toplatıya katılanlar ceza evlerine gönderildi. Bu grubun ceza evlerine gönderilen üyeleri "Bizi öldürebilirsiniz ancak gerçekleri örtemezsiniz!" diyerek sadece snırlı bir kısım medyada çığlıklarını duyurabiliyorlardı.

Devleti kuran özgürlük savaşçıları olduğu öğretilen PKK'nın Amerikalılar tarafından kurulan taşeron bir örgüt olduğunu, onbinlerce masum Kürt'ün ölümünden sorumlu olduğunu söyleyen bu grup yıllar süren mücadelelerinin ardından bir siyasetçiyi türlü oyunlar yaparak ülke yönetimine getirmeyi başarmışlardı.

Rizgo adındaki bu Kürt, Kürdistan'ın 10. devlet başkanıydı. Ülkesinin Amerika'nın evcil hayvanı gibi muamele görmesini, kaynaklarının kendilerine bile sorulmadan kullanılmasını hazmedemiyordu. Ancak ne yapacağını da tam bilemiyordu.

Bir önceki devlet başkanı Heval Amerika'nın Kürdistan'ın içişlerine karışmaması isteğini başkan Micheal'a ilettiği oval ofiste tokatlanmış "Haddini bil! Seni biz yarattık Size bir devlet yıkmanız için 100 yıl destek verdik. Sizi yok olmaktan kurtarmak için milyarlarca dolar harcadık. Uluslararası arenada adınızı biz duyurduk. Yaratıcınıza karşı haddinizi bilin ya da olacaklara katlanırsınız" sözlerine muhatap olmuştu.

Onurlu başkan Heval bu sözlere muhatap olduktan sonra dünya medyası karşısında devletinin itibarını yerlebir eden yayınlara karşı ağzını açıp bir iki çift laf etmişti ancak hızla gelen istifa baskısına dayanamamış ve istifasını müteakkip tüm ailesi cezaevine gönderilmişti. Ayrıca uluslararası basında Kürdistan'ın az olan itibarını yerlebir eden birçok haber piyasaya sürülmüştü.

Başkan Rizgo, ülkesinin tarihinin çok saçma sapan bir şekilde katliamlar üzerine kurulduğu ve sadece Amerikan çıkarlarına hizmet ettiğini çok geç anlamıştı.

Gençliğinde PKK militanı olarak öldürdüğü onca Türk'ü bir hiç uğruna katlettiğini, yaptıklarının Amerika'nın ekmeğine yağ sürmekten başka hiçbirşeye yaramadığını fark etmişti. Oysa kendilerine örgüt evlerinde "Emperyalistlere karşı omuz omuza" sloganları öğretilmişti.

Ancak ruhlarına kazınan Türk düşmanlığı, neden emperyalist Amerika'dan silah aldıkları sorusunu sormalarına engel oluyordu. Türkler ölsün de gerisine sonra bakarız diyordu en makul zekalar bile.

Başkan Rizgo bu saçmalığa bir demeye kararlıydı. Başkan Michael'in Kürdistan ziyaretindeki basın toplantısında tüm dünyanın karşısında Amerika'nın yaptıklarını dünyaya ifşa edecek ve Kürtler'in şerefini savunacaktı.

Ancak çok sessiz ve derinden çalışması gerektiğini biliyordu. Bu planı kimseye dillendiremezdi. Çevresindeki korumalardan tüm bürokratik makamlardaki ortaklarına kadar her yerin CIA ajanıyla dolu olduğunu biliyordu. Toplantı gününe kadar yapacağını bir tek kendisi bilecekti.

Başkan Michael Diyarbakır'ı ziyaret etmiş, bir muhtar kadar değer vermediği Rizgo'ya gerekli ayarı vermişti. Basın toplantısında ise "Kürdistan'ın Amerika'nın stretejik ortağı, kadim dostu olduğu, yeni iş alaşmaları imzalandığı" gibi bir dolu ezberi sıralayıvermişti.

Konuşma sırası kendisine gelince başkan Rizgo tüm dünyayı sarsacak konuşmasını yaptı:

"Amerika Birleşik Devletleri yaklaşık 90 yıl önce kurduğu ve milyonlarca Kürt, Türk ve Arap'ın kanının üzerine kurulan devletierinin Amerika'nın askeri, siyasi ve ekonomik istilası altındadır. Bugün üzerinde bulunduğumuz petrolden sadece çok küçğük bir pay almamıza izin veriliyor.

"Ülkemizde Kürtlerin bağımsız olmasını isteyen yüzlerce aile Amerikan istihbaratı tarafından yok edildi ve sorgu merkezlerine gönderildi. Birçoğundan artık haber bile alamıyoruz.

Biz şerefli Kürtler katlettiğimiz milyonlarca Türk, Arap ve PKK yanlısı olmayan Kürt'ün katledilmesinin Özgür Kürdistan değil Amerikan çıkarları için gerçekleştirildiğini geç de olsa anlamış bulunmaktayız ve bunun için tüm mağdurlardan özür diliyoruz.

Bu özür hiçbir mağdurun kayıplarını geri getirmeyecek ancak Kürt milletinin tarih sahnesi önünde daha fazla vicdanını terk etmiş bir millet oluşuna dur diyecektir. Biz şerefli Kürtler artık Amerika'nın Orta ve Yakın Doğu'daki çıkarlarını savunan kukla bir devlet olmak istemiyoruz.

Kendi kendimizi yönetmek istiyoruz. Bu nedenle sayın başkandan ülkemize yerleştirdiği tüm yöneticilerini ve ajanlarını ülkemizden çekmesini istiyoruz. Şerefimizle yaşayamadıysak da şerefimizle ölmek istiyoruz"

Bu açıklama sırasında başkan Michael korumalara Rizgo'yu öldürme emri vermekle yayını kesme talimatı vermek arasında bir süre ikirciklense de sinirlerine hakim bir şekilde sakince konuşmayı dinlemeyi tercih etti. Başkan Rizgo'nun konuşması bitince sözü yeniden devraldı ve şu açıklamayı yaptı:

"Sayın başkan Amerika'nın Kürdistan'a verdiği değeri ve önemi yadsıyan, Kürt-Amerikan dostluğunun ruhundan bihaber bu talihsiz açıklamayı yaparak ülkelerimiz arasındaki işbirliği ve ortaklığı tehlikeye atmıştır. Ancak Umuyorum ki Kürt halkı Amerika'nın Kürt halkının dostu olduğu ve her daim yanında olduğunu bilecek ve bu talihsiz açıklamayı ciddiye almayacaktır"

Açıklamanın ardından iki lider buz gibi bir hava estirmiş ve soğuk bir şekilde tokalaşmadan ayrılmışlardı. Toplantıyı takip eden ilk Oval Ofiş görüşmesinde başkanın danışmanları Kürtlerin geleceğine dair olası senaryolarını başkana sunuyorlardı.

Rizgo o andan itibaren çevresindeki hemen herkesin Pentagon'dan gelecek bir işaretle kendisini öldürebileceğini biliyordu. Ancak şundan emindi ki Amerika bu kadar bayağı bir yolu tercih etmeyecek, ülkede büyük karışıklık çıkarmayı tercih edecekti. İşler şu anda tamamen kontrolden çıkmak üzereydi.

Oval Ofis'te amiral Nelson'un planı tartışılyordu.

"Sayın başkan. Ülkede milyonlarcası öldürülmüş Türk azınlığa bir örgüt kurulması ve spekülatif eylemler yaptırılması en mantıklı seçenektir. Örgütün başına eski askerlerden bir Türk'ün geçirilmesi, askeri ve siyasi olarak desteklenmesi yeterli olacaktır"

Başkan planı onayladıktan sonra CIA'nın ajan orduları Anadolu'daki eski savaş gazisi generallere intikamları alma fırsatları olduğunu söyleyip örgütün başına geçmelerini isteyen görüşmeler yapmaya başlamışlardı.

Emekli orgeneral eski genelkurmay başkanı Murat paşa CIA ajanlarına

"Bin yıldır aynı vatanı paylaştığımız adamları bize karşı örgütleyip milyonlarcamızı öldürdünüz. Şimdi de onların işini bitirmek için bizi mi kullanmak istiyorsunuz? Ekmeğimizi yiyenlere bizi öldürttünüz ancak biz ekmeğini yediklerimize silah çekmeyeceğiz. Biz hain değiliz" diyerek ajanları geri çevirdi.

Pentagon görüşülen tüm Türklerin kendilerini geri çevirdiği haberleri üzerine Murat Paşayı ördürtüp medyaya "Kürtler emekli esir paşayı acımasızca katletti" haberleriyle Türkleri Kürtlere karşı kışkırtmaya çalışıyordu. Türklerse neler döndüğünün farkında olduklarından bu plana destek vermiyorlar, özgürlükçü Kürt grupların yanında yer alıyorlardı.

Beyaz Saray'da Türklerin beklenmedik çıkışları başkana izah ediliyordu. Başkansa soğuk kanlıydı.

"Örgütün başına bir Türk bulamıyorsanız bir Türk yaratın! Artin Agopyan'ı Abdullan Öcalan yaptığımız gibi, Shimon Eilot'u Bağdadi yaptığımız gibi birisini daha başkan yapın. Martin McGerry bu iş için en uygun kişi. On yıldır bölgede çalışıyor. Derhal Pentagon'a çağırın ve görevini kendisine anlatın. Yeni kimliği ve görevine alışması için çok zamanı yok.

Ayrıca Ermenilerle görüşün. Onlara büyük Ermenistan'ın kurulmasının zamanının geldiğini söyleyin. Martin'in yeni adı da şöyle Türk ruhunu yansıtan bişey olsun. Mesela... Mesela Kemal Bozkurt olsun. Bu Türkleri inandırmaya yeter."

Talimatın ardından görüşülen Ermeni gruplarda lider olabilmek için herkes sıraya girmişti. Teklifi kabul eden gruplardan birisi görevin başına geçti. Ermenistan bölgesinden toplanan binlerce militanın başına geçen yüzlerce CIA ajanı Kürt köylerine baskınlar düzenleyip binlerce masum Kürt'ü katlediyorlardı.

Başkan Rizgo bunların Türkler değil Amerikan ajanları olduğunu söylese de birçok Kürt ikna olmamış Türklere karşı saldırıya girişmişlerdi. Türkler he ne kadar çatışmaya girmek istemeseler de kendilerine saldıran Kürt milliyetçileri karşısında savunmaya geçmiş çatışmalara dahil olmuşlardı.

Oval Ofis'te Kürdistan'da yaşanan gelişmeler değerlendiriliyordu. "Bay başkan, herşey emrettiğiniz şekilde gerçekleşiyor. Ne emredersiniz? İkinci aşamaya geçebilir miyiz?"

Başkan çayına biraz daha süt ekleyerek büyük bir soğukkanlılıkla cevap verdi:

"Ne gerekiyorsa yapın amiral"

Bu görüşmenin ardından Amerikan savaş bakanı kameraların karşısına geçti.

"Birleşik Devletler şu an Ortadoğu'da yaşanmakta olan gelişmeleri kaygıyla izlemektedir. Kürt grupların Türk azınlıklara karşı girişmiş oldukları etnik temizlşik hareketini durdurmaları konusunda Kürt yetkilieri defalarca kez uyardık ancak uyarılarımız dikkate alınmadı. Özgür dünya, Türklere karşı yürütülen bu soykırıma sessiz kalmayacaktır"

Bakanın açıklamasının ardından havalanan NATO uçakları Diyarbakır'da onlarca askeri noktaya eş zamanlı bombardımana başladılar. Kürtler, ellerindeki eski model Amerikan füzeleriyle NATO uçaklarına ateş açmış, Amerika bu füzelerden bir kaçının koalisyon uçaklarına isabet etmesine izin verilmesini istemişti.

Kürtler artık NATO'ya savaş açtığına göre yok edilmelerinin önünde bir engel kalmamıştı. NATO güçleri aylarca süren bombardımanda milyonlarca Kürt'ü yok etmişti. Yer unsurlarını da Türk olduğu söylenen Ermeni güçlerce yok ediliyordu.

Milyonlarca Kürt'ün acımasızca yok edildiği bu saldırılarda hayatını kaybeden Ermeni güçler ve Amerikan askerlerinin görüntüleri saatlerce yayınlanıyor, Kürtlerin vahşiliğiyle ilgili Hollywood filmler çekiyordu. Hatta Kürtlerin milyonlarca Türk'ü yok ettiğini gösteren bir film Türkleri tıpkı 300 filimindeki gibi insaüstü kahramanlar olarak gösteriyor, Kürtleri ise cani sürüsü olarak gösteriyordu.

Tüm haber kanallarında Kürdistan'ı kuran PKK'nın 80 yıl önce çoluk çocuk demeden vahşice Türkleri katlettiklerine dair görüntüler ve belgeseller haber konusu oluyordu.

Alfa Timlerinin başkanlık sarayına yaptıkları baskında öldürülen başkan Rizgo ofisinde ölümü beklerken çevresindekilere son sözlerini söylüyordu.

"Biraz sonra Türk Terör Örgütü kılığındaki Amerikan askerleri beni öldürecekler. Tüm bunlar zalimlerle işbirliği yapıp1000 yıl aynı kaderi paylaştığımız milyonlarca insanı öldürmemizin bedelidir. Ancak bundan sonra hiçbir Kürt bir daha bu hataya düşmeyecektir. Biz bu coğrafyayı kendi ellerimizle zalimlere bıraktık, dostlarımızı öldürdük, acımasız ve düşüncesiz olduk. Tanrı bizleri ve tüm Kürtleri affetsin. Türklerin ve Arapların inandığı tanrı mı yoksa bizimki mi bilinmez ama birilerinin laneti bu olanlar. Bundan sonra yaşayan şerefiyle yaşasın. Ölenler de şerefiyle ölsün. Keşke geçmişi değiştirebilseydik"

 

 
Toplam blog
: 352
: 2915
Kayıt tarihi
: 05.06.10
 
 

Jack Amca, düşünsel dünyasındaki gelişmeleri dışa vurmak niyetiyle başladığı yazı yazma sevdasına..