Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Şubat '07

 
Kategori
Sosyoloji
 

Kürdün kuyruğu

Kürdün kuyruğu
 

Başlık belki bazılarına anlamsız ve itici gelebilir. “Ne demek Kürdün kuyruğu, kuyruklu insan mı var?” diye... Hayır, bildiğimiz kadarıyla yeryüzünde kuyruklu insan yok. Geçen yıl Güneydoğu Asya’da hâlâ taş devrinde yaşayan insanlar bulundu ama onların da kuyruğu yoktu. İşlevi ortadan kalktığından, milyonlarca yıl önce dökülmüş olmalı kuyruklarımız. Kimsenin kuyruğu yok ama ülkemizde Kürtlerin kuyruğu olduğuna gerçekten inanan çok sayıda insan var. Bunlara göre, hem Kürt diye bir topluluk yoktur, hem de Kürtlerin kuyruğu vardır. Bana inanmıyorsanız çevrenizde küçük bir araştırma yapın bulursunuz o tiplerden.

Sadece Kürtlerin kuyruğu olduğuna değil, mesela Alevilerin de kadın erkek birlikte düzenlenen cem ayinlerinde belli bir aşamada ışıkları kapatıp kim kime rast gelirse oracıkta halvet olduklarına inanır belli bir kesim (meşhur “mum söndü” iftirası). Böylesi akıl almaz ve iğrenç yakıştırmalara samimiyetle inanan milyonlarca insan vardır Türkiye’de.

Georges Duby’nin yıllar önce okuduğum “Şövalye, Kadın ve Rahip” adlı kitabında, Ortaçağ Fransa’sında çoğunluğu oluşturan Katoliklerin aynı iftirayı protestanlara yönelttiklerini görünce çok şaşırmıştım. Toplumların kendi dışlarındaki gruplar için benzer yakıştırmalar yaptığını tahmin ediyordum ama benzerliğin bu kadarını da beklemiyordum doğrusu.

Alevilerin çoğunda da Sünnilere karşı önyargılar mevcuttur. Birçok Alevi de bütün Sünnilerin Muaviye ve onun oğlu Yezid’in soyundan geldiğine inanır. Özellikle biraz daha içe kapanık, şehirleşmemiş Alevilere istediğiniz kadar Yezid’in Arap, Türkiye’deki Sünnilerin çoğunun ise Türk soyundan geldiğini, dolayısıyla aralarında kökensel bir ilişkinin bulunamayacağını anlatmaya çalışın başarılı olamazsınız. “Yezid” adının Sünnilerce de küfür anlamına geldiğini de...

Önyargı belli toplumlara özgü bir yaklaşım değildir. Avrupalıların çoğu da biz Türklerin hâlâ fes takıp şalvar giydiğimizi sanması gibi. Diaspora ve Ermenistan Ermenilerinin bütün Türkleri doğuştan katil sanması ve öyle göstermesi gibi. Geçmişte ve bazı yerlerde bugün de, her başı sıkışan toplumun yaşadıkları sorunların Yahudilerden kaynaklandığını varsayarak onları yok etmeye çalışması gibi... Çingenelere nasıl bakıldığını hiç saymıyorum bile.

Dünyadaki bütün toplumların kendi dışlarındaki farklı din, etnisite, ırk, renklere sahip topluluklara karşı önyargıları vardır. Özellikle de tarihte aralarında bir çatışma yaşanmışsa bu önyargılar çok daha derin, köklü ve kötü biçimler alır. Önceden var olan bu önyargılar toplumların büyük bunalım anlarında iyice su yüzüne çıkarak ötekini yok etmeye yönelik bir harekete dönüşebilir. Toplumlar da bireyler gibi “akıl tutulması”na yakalanarak sonuçta hem karşısındakinin hem de kendinin kaybedeceği bir şiddet oyununa girişebilir. Bazıları, bunalımların semptomlarını kullanarak kitleleri belli hedeflere kanalize etmeye çalışır.

Biz Türkler kendimizi hoşgörülü bir toplum olarak görürüz ama altı boş bir iddiadır bu. Yukarıda saydığım önyargılar yine bizim insanlarımız tarafından birbirimize karşı üretilmiştir. Zaten dünyada hiçbir insan doğuştan, hiçbir toplum kendiliğinden hoşgörülü değildir. Biz de bu kuralın dışında değiliz. Hoşgörü doğuştan sahip olunan değil, sonradan “öğrenilen” bir erdemdir. Çoğu yerde iç savaş gibi korkunç bir musibet öğretir hoşgörüyü, bazı yerlerde de eğitim, iyi yönetim gibi araçların yardımıyla öğrenilir.

Biz çok şükür bugüne kadar bir iç savaş yaşamadık. Bazı küçük provalar oldu ama bu girişimler toplumun geneli tarafından kabul görmedi. Ancak bugünlerde bu halihazır önyargıları manivela olarak kullanıp ülkeyi bir iç savaşa sürükleme çabaları artık gözle görülür hale geldi Türkiye’de... “Vatan elden gidiyor” yaygaralarıyla Türkiye’nin kademe kademe bir iç savaşa doğru sürüklenmekte olduğunu hissediyorum. Bazı gruplar devletin ordusunu, polisini, jandarmasını yok sayıp güya kendilerine görev vererek Türkiye’de bir iç savaşın zeminini hazırlıyorlar belki farkında bile olmadan. Şimdiki haliyle devletin güvenlik güçleri ile bir terör örgütü arasında meydana gelen kontrol edilebilir düzeydeki çatışmaları bütün Kürt kökenli vatandaşlarımızı düşman ilan ederek iç savaşa dönüştürmeye çalışıyorlar. İşin ilginç yanı, PKK da aynen bunu istiyor.

Umarım, hoşgörü ve farklılıkların birlikte yaşama kültürünü iç savaş değil de eğitim yoluyla öğreniriz. İlk dersimizin konusu, "insanda kuyruksokumu kemiğinin kökeni" olabilir...

 
Toplam blog
: 431
: 3853
Kayıt tarihi
: 30.06.06
 
 

Anahtar kelimeler: Antep, İstanbul, Haziran, İkizler, Beşiktaş, MÜ İletişim Fakültesi, Gazetecilik. ..