Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Eylül '10

 
Kategori
Çevre Bilinci
 

Küresel iklim bozumu

Küresel iklim bozumu
 

benden


"Küresel ısınmayı” durdurmak için 10/10/10'da “eylemceye"

Ömer Madra'dan

Sevgili Dostlar,

Çok ağır bir yıl geçirmekteyiz. Gezegenin tarihindeki en sıcak 10 yılı, en sıcak 12 ayı ve en sıcak 6 ayı geride bıraktık. Dört bir yanda tüm sıcaklık rekorları kırıldı: Pakistan’da gölgede 53 derecenin üstünü gördük. Rusya bin yılın en yüksek hararetiyle kavruldu, 15 bin insan sıcaktan öldü; yangınlar çevrede nükleer tehdit yarattı; Sibirya tundralarında 1 milyon kilometrekare (Türkiye’nin birbuçuk katına yakın) donmuş toprağın çözülmesi rekor hıza ulaştı; ülkede tahıl hasatının üçte biri yandı gitti. (Bu yüzden Rusya tahıl ihracatını yasakladı)

(Pakistan’daki Muson Yağışları'nın neden olduğu sel taşkınları Nuh Tufanı efsanesinin olasılık kanıtı gibiydi). Yer-gök suya kesti; ülkede devasa sığ göller oluştu. İndus nehri normal hacminin 40 katına ulaştı. Ülkenin beşte biri sulara gömüldü, 20 milyon insan evsiz barksız kaldı, tufandan etkilenenlerin sayısı 40 milyona ulaştı. Kısa dönemde 72 bin çocuğun açlıktan ölmesi an meselesi. (Pakistan tarımının kendini 3 yıldan önce toparlayabilmesi olası değil).

Öte yandan, Kuzey Kutup bölgesinde deniz buzları görülmemiş bir hızla eriyor; devasa buzdağları kopuyor. Okyanusların ısınmasıyla, mikroskobik canlı nüfusun çökmesiyle, denizlerde beslenme zinciri hızla kopuşa doğru gidiyor. Latin Amerika’da aşırı yağışlar dağ yamaçlarını tereyağı kalıbı gibi kesip kaydırdı. Aşağıdaki evler ve insanları çamur deryasında silip süpürdü. Afrika’nın yoksul ülkesi Nijer’de ise hem sel, hem kuraklık vardı: Katmerli felaket nüfusun yüzde 80’ini ve 400 bin çocuğu açlık ve kıtlığa mahkûm etti. Doğu Avrupa’da, Keşmir’de, Hindistan’da, Çin’de, Kuzey Kore’de, Vietnam’da taşkınlar, heyelanlar, seller sular ve yangınlarla hayatları cehenneme dönen milyonlar vardı. Kısacası, her şey sanki bir bilim kurgu filmine girmiş gibiydi: Küresel ısınma tehdidi gitmiş, küresel ısınmanın kendisi gelmişti.

Günümüzde liderlerin, siyasetçilerin ve hükümetlerin uyguladığı enerji politikaları hem yoksul ve güçsüz kitleler, hem de gelecek kuşaklar açısından korkunç adaletsizliklere yol açıyor. Politikacıları harekete geçirmek için yıllardır dünyanın dört bir yanında çağrılarda bulunduk, yüz binlerce dilekçe yolladık, milyonlarca e-mail attık, protesto ve gösterilerde bulunduk. Ama onlar yeterince hızlı bir biçimde harekete geçemediler. Yaptıkları “yeşil badana”dan ibaret kaldı. Yani, en yeşilcinin kendileri olduğunu söylediler, ama fosil yakıt şirketlerinin özel çıkarlarına hizmet eden politikalardan vazgeçemediler...

Ama artık Yeter! Basta! Tamam!

Doğal iklimsel döngüsü tümden sapıtmadan gezegenin iklimini istikrara (yaşama uygun düzenliğe) kavuşturmak, (insan medeniyeti adına) ahlâki bir meseledir. (Geleceğin mutluluğunu umursayan bir sorumluluktur). Kendimizi hangi siyasî, ideolojik, dinî, etnik, kültürel gruba, partiye, topluluğa ilişik hissediyor olursak olalım, zerrece fark etmez. (Genç ve yaşlı, kadın erkek, ve hatta çoluk çocuk) bu harika gezegenin (yaşam üreten iklimini) koruyacak etkili bir politika belirlenmesi için önce birleşmek, sonra da var gücümüzle bastırmak zorundayız. Artık şurası açıkça görülüyor ki, dönüşüm ve hareket, ancak kamuoyunu oluşturan bizlerin birleşmesi ve bastırması ile mümkün. (Yani iklim bozumuna karşı “zorunlu birlik” olmamızın zamanıdır).

10/10/10 tarihinde, 10 Ekim 2010 Pazar günü yaşadığımız her yerde EYLEMCE var! Yani, 350.org öncülüğünde dünya çapında bir sürü küçük çapta eğlenceli eylemler yapıyoruz o gün. Bando mızıkasıyla falan! Bu küresel partide kendimizi hiç de yalnız hissetmeyeceğiz. Şu çağrı mesajının yazıldığı sırada dünyanın 130 küsur ülkesinden 1400’den fazla “eylemce” yapılacağı kayıtlara geçmiş durumda.

Evet, çok ağır bir yıl geçiriyoruz. Ama 10 Ekim Pazar günü birlikte çalışırsak, birlikte eylem yapar, birlikte eğlenirsek, o günü yılın en iyi günü haline getireceğimiz kesin. Hele bir de bütün bunları doğru dürüst yapabilirsek, o zaman deli gibi ihtiyaç duyduğumuz siyasi çözümlere doğru da dev bir adım atmış olacağımızın güçlü sezgisi içindeyim.

Öyleyse, 10/10/10’da buluşmak üzere,

Sevgiler, saygılar, selamlar,

Bilgi için: www.350hemensimdi.org
İletişim: kureseleylemgrubu@gmail.com

(Çevreci bilinci daha yüksek küresel demokrasi içinde ihtiyacı kadar ve doğa dostu üretim-tüketim yaparak daha paylaşılabilir küresel ölçekli mutluluk üreten bir yaşama doğru atılmış büyük bir adım olabilir)

Muharrem dostum,
Rus'lar "küresel ısınma" iddialarının henüz ispatlanamadığını belirtiyorlar (Rus Bilimler Enstitüsü).. Konu tartışmalı olduğu için bir müddettir dünya basını "küresel ısınma" sözü yerine "iklim değişikliği" ifadesini tercih ediyor; yani bazı yerlerde ısınma var tamam da, bazı yerlerde de "soğuma" görülüyor… Sibirya'nın kutup bölgelerinde Rus'lar "soğuma" ölçtüklerini ifade ediyorlar… İşin içinde elli bin oyun var; Çin ve Hindistan başta olmak üzere bazı ülkelerin büyüme hızları düşürülmek isteniyor vb.. Slm.. Svg.. Ata Benlioğlu

Sevgili Ata,
Adı ister küresel ısınma olmuş, ister iklim değişikliği olmuş ne fark eder? Bu kadar akademik bir yaklaşım konunun özünü öne çıkarmayı örtüleyebilir. Burada esas olan doğanın talan edilmesi ve insanların tüketim artıklarıyla ortaya çıkan ve bana göre sadece sağlığı değil aynı zamanda yaşam estetiğini de bozan çevre yıkımıdır. Atmosferde sera etkisiyle ısıyı artıran, ozon tabakasını bozan sanayi gazları bunun küçük bir kısmıdır aslında.

Bilimselliği kesinleşmiş olan, insanın yaratmış olduğu medeni yaşantının iklimsel döngüyü etkileyecek küresel bir toksin etki yapmasıdır. Rusyanın Kuzey Kutbu'na yakın kısımlarının soğuması, güneylerinin aşırı ısınması da küresel iklim döngüsündeki düzenliğin bozulmasından olduğu kanıtlanmış olmayabilir. Ancak uzun zaman toplamında her iki kutup buzul kütlesinde sürekli bir eksilme olduğu da bilimsel ölçümlerdir.

Burada tartışılması gereken konu özeti, insan medeniyetinin toksik atıklarının küresel ısınmaya mı yoksa iklimsel değişime mi neden olduğu veya olmadığı değildir bence. Tartışılması gereken, insanı ve küresel doğayı birlikte mutlu yaşatabilecek bir medeniyetin sürdürülebilir sistematiği olmalıdır. Yani, iklimsel değişimin doğal koşullarda, doğanın kendi dinamikleriyle de gerçekleşebilir olması bizim doğal dengeleri bozucu medeniyetimizi masumlaştırmaz. Üç tane büyük yanardağ patlamış ve havaküreye bir ay kül duman püskürtmüş olsa, belki de şimdiye kadar insan eliyle yüklenmiş olan sera gazlarının toplam etkisini aşacaktır. Doğal olarak da gerçekleşebilir olan iklim bozucu etkenlerin bilimsel varsayımları önümüze konabiliyor diye kirli bir medeniyeti daha çok kâr bıraktığı gerekçesiyle savunmayı insanlık ahlâkına aykırı buluyorum. Benim için asıl önemsenmesi gereken, insanların doğal ortamlarına uyumlu bir sağlık, zevk ve güven içinde yaşayabilmeleridir. Herkes altına son model en pahalı arabayı çekmek ister ve bunu gerçekleştirdiğinde çok mutlu da olabilir. Oysa asıl bilinç yapılması gereken şey, bir şehrin havasının, suyunun ve denizinin temizliği herkesin son model araba sahibi olmasından daha önemli bir mutluluk unsuru olduğudur. Marmara Denizi’nde uskumru ve lüferin bile soyunu kurutmak üzereyiz. Çok balık yediğimizden mi? Değil tabi; balığın yaşam ortamını medeniyetimizin zehir zıkkım atıklarıyla kirlettiğimiz için….

Sorunun tümlüğü küresel kirlenimdir. Küresel ısınma veya iklimsel değişimin insan eliyle olup olmadığının bilimsel ispatı çok da önemli değil. Önemli olan insan medeniyetinin doğaya kendini onarabilmesi ve yenileyebilmesi için yardımcı olan bir kültür edinmesidir. Kaldı ki günümüzde birçok sanayinin atık gazları ve fosil yakıtı atıklarının sera gazı etkisi yaptığı bilimsel bir gerçek olarak algılanmaktadır. Bu gazların üretimini kesmek iklimsel değişimi düzeltemese bile yaşamsal çevre temizliğine büyük bir katkı yapacaktır.

Kesin bilimselliği olmasa bile, küresel ısınmanın insan medeniyetinin ürünü olduğu kuşkusunun önemsenmesinde fayda vardır. Çünkü insanlar bu korkuyla ucuz fakat kirli olanın yerine en azından medeniyete geçiş aralığında daha pahalı fakat temiz enerji ve temel tüketim ürünlerini seçmeye güdülenmektedir. Tüketimdeki bu seçim arttıkça medeniyetin ürünleri de doğayla uyumlu yapıda üretilmek zorunda kalacaktır. “Küresel ısınma” korkusunun küresel kirlenmeyi engelleyici bir eylemsel bilinçlenme sağlayabileceği sanısıyla ben destek için korkuyu doğrulayıcı bilimsel kanıtı beklemeye gerek olduğunu düşünmüyorum. Bilimsel doğrulaması yapılmış olmasa bile bu korkunun sürdürülmesinden yanayım. Çünkü bilimsel kanıt geldiğinde alınacak önlem kalmamış da olabilir. Oysa şimdi alacağımız önlemler yeryüzündeki insan medeniyetini doğal yaşamla barışık bir işbirliğine yönlendirerek hayatı güzelleştirip küresel yaygınlıkta paylaşılabilir bir mutluluk yapabilir. Hatta böyle bir insan medeniyeti kendiliğinden oluşabilecek iklimsel değişim şoklarına dayanabilmenin alt yapı unsurlarını da oluşturacaktır...
Sevgilerle,

~ There are no passengers on Spaceship Earth. We are all crew. ~Marshall McLuhan, 1964

(Dünya adlı uzay gemisinde hiçbirimiz yolcu değiliz; hepimiz hayatın en muhteşem armağanı bu uzay gemisinin tayfasıyız)

Muharrem Soyek

 
Toplam blog
: 363
: 1765
Kayıt tarihi
: 04.08.08
 
 

Parasız yatılı Darüşşafaka Özel Lisesi'nde iki yılı hazırlık sınıfı olmak üzere yedi buçuk yıl ok..