Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Ocak '13

 
Kategori
Güncel
 

Küresel kapitalizmin oyunlarından biri: Hrant’ın katli ve günümüz

Küresel kapitalizmin oyunlarından biri: Hrant’ın katli ve günümüz
 

Bu yıl, Hrant’ın katlinin altıncı yıldönümü.

Geçen yıl, yargı, örgütlü suç olmadığına hükmetmişti. “Ogün Samast, Yasin Hayal,  başka birileriyle hayal gördü  ya da bir gece rüyasında Hrant’ı görüp  öldürmeye karar verdi herhalde” diye düşünmemiz  istenmişti. Bu yıl, belki, örgütlü suç olabileceği doğrultusunda bir eğilim belirir gibi oldu. Bakalım tetiği çektiren ellere ulaşılacak mı?

Trabzon’dan, Ankara’ya, İstanbul’a kadar uzanan üst düzey yetkililerin planı bildiği ve önlem almadığı sonradan açığa çıktığı halde yargı bu kararı verdi. Araştırmacı gazeteci Nedim Şener, bunları kitabında anlatıp da gazetecilik ödülü aldığı halde, ulaştığı bilgiler dikkate alınmadığı gibi, kendisi yıllarca  Silivri’de yattı. Üstelik cinayetten bilgisi olan bu zatların kimi milletvekili oldu, kimi vali oldu;  hepsi terfi ettirildi. Kim verdi bu ödülleri ve niye verdi?

Sonuçta, pekçoğu yersiz, cezaya dönüştürülen uzun süreli tutuklamalar, 12 Eylül’ün davalarına taş çıkartan davalar ve onlarda kullanılan kimi düzmece deliller, yargıya duyulan güvenin son kırıntılarını da süpürdü. Ama iktidar nasıl bu kadar masum ve sorumsuz kalabildi  bu örgünün içinde?

Bugün de yazılı ve görsel basında, sosyal paylaşım sitelerinde, davanın sonucuna yönelik haklı isyanın sesleri yükselmeye devam ediyor. Faili meçhulleri ortaya çıkaracağını, 12 Eylül’le hesaplaşacağını söyleyen iktidar,  hâlâ tetikçiler dışında, kendi döneminde işlenmiş siyasal cinayetlerin arka planındaki güçlere ulaşmadı.

Hrant’ın katlinden bu yana “Hrant, Ermeni olduğu için öldürüldü”, “Hrant, diğer faili meçhule giden Üçok, Kışlalı, Mumcu gibi nice aydından biri olduğu için öldürüldü.” ya da “Sosyalist olduğu için öldürüldü” görüşleri, sıkça gündeme  geldi.

Hrant’ın cenazesinde haykırılan ve sonradan çok tepki gören, görmekte olan  “Hepimiz Ermeni’yiz” sloganından yola çıkıp cezanın adaletsizliğine inanarak, “Ben Ermeni’yim” diyen Ahmet Hakan bile  sosyal medyada Beyaz Bereliler’in lincine uğradı. Kimdir Beyaz Bereliler? Sloganı ve Ahmet Hakan’ın ne demek istediğini anlamayanlar mı? Yoksa başka amaçları mı var? Milliyetçiliğin sürekli kışkırtılmasıyla varılmak istenen bir hedef mi var?

Her zamanki gibi inatla, kışkırtma ve güdümlenmeyle birbirimizi anlamaktan ne denli uzak ve düşmanlaşmaya ne denli istekliyiz.

Cenazede “Hepimiz Ermeni’yiz” diye haykıran binlerce insan o sloganı atarken ne düşünüyor?

Kuşkusuz, haksız yargılanmalara maruz kalmıştı Hrant. Anadolu çocuğunun saflığıyla; ülkesinin, uluslararası dayatmaların, Ermeni diasporasının, Ermeni lobilerinin, Ermenistan’ın politikalarıyla uyuşup uyuşmadığına aldırmadan, düşündüklerini söylüyordu, yazıyordu. Kendi doğrularıydı anlattıkları. Bu topraklardan beslenmiş düşünceleriydi. Beğenir ya da beğenmezdik, ille öldürmek mi gerekiyordu? Daha da ötesi, cinayetleri acımasızca alkışlamak mı gerekiyor?  Böyle alkışların,  alkışlayanlardan biri katledildiğinde, başkalarının da alkışlama hakkını tetiklediğini niçin göremiyoruz?  Birileri sürekli cinayetleri kutsarsa, toplum nereye varır?

Böyle, bağımsız, başı dik ve kendi özgürlüğünün zırhını kuşanmış, korku duvarlarını aşmış, sevgi ve barıştan yana hangi aydına tahammül edildi ki bu ülkede? Yakın tarihimizde bile kimler katledilmedi? Üstelik o, bir Ermeni’ydi, azınlıktandı, çoğunluğun düşüncelerine uymuyordu düşünceleri ve bir de sosyalistti. Ülkede şovenizmin körüklemek, insanları düşmanlaştırmak için böyle cinayetlere ihtiyaç vardı.

Böyle insanların katli vacipti, o olmazsa, hapisanelerdi yerleri onların. Yüzlerce yılda oluşmuş şanlı tarihimiz, nice cinayet, zindan, sürgün öyküleriyle dolu değil mi? İnsan canını almaya meraklı bir tarihsel kalıtımız  var ne yazık ki...

Acaba, ihtiyaç duyuldukça, geçmişi deşerek, özür üstüne özür dilemek suretiyle, günün kötülüklerini örtmek için mi  yeniden yazıyoruz bu tarihi?

Hrant gibi bir aydının öldürülmesine  başka güçlerin de ihtiyacı vardı. Bu nedenle  Hrant, yalnızca Ermeni ve sosyalist bir aydın olduğu için  öldürülmedi.

Hrant’ın, HİÇBİR GÜCÜN GÜDÜMÜNE GİRMEDİĞİ, halkların arasında, dinsel ve etnik nedenlerle, kin duvarlarının örülmesini reddettiği, özgür, bağımsız düşünen bir sosyalist aydın ve aynı zamanda Ermeni olduğu için öldürüldü. Esas suçu buydu. Çünkü, dinsel ve etnik çatışmalardan çıkar yaratılan bir çağdayız. Hrant, küresel  kapitalist  sistemin, bölge coğrafyasındaki stratejilerine karşı durduğu için öldürüldü.

Küresel  kapitalizmin, bu coğrafyada,  istediği sınırları çizebilmesi, ekonomik, politik, militarist  amaçlarına ulaşabilmesi için milliyetçiliklerin, dinsel, mezhepsel, etnik ayrımların körüklenmesi gerekiyor. Halkların birbirini kırması gerekiyor.  Kapitalizmin bu evresinde, bunalımını aşmasının, canavar yüzünü gizlemesinin bir yolu budur çünkü.

Hrant, bu gerçekleri görüp de karşı durduğu için öldürüldü.

Bugün de, “Hepimiz Ermeni’yiz” diye haykıranlar, düşünceleri tümüyle uyuşmasa bile, onu böyle anladıkları, tanıdıkları, sevdikleri için haykırdılar, haykırıyorlar. Bu tuzağa düşmemek için haykırıyorlar.

Hrant’ın katlinden önce, Almanya’da işlenen ırkçı cinayetlerde, öldürülen Türk’ün evinin önünde toplanıp “Hepimiz Türk’üz” diye haykıran Almanları linç etmek neden akıllarına gelmiyordu linç ordularının? İnsani dayanışmadan, bunları düşünemeyecek kadar mı  uzaklaştık  biz?

*****

Hrant’ın katlinden, kimler kârlı, kimler zararlı çıktı, çıkmakta?

Gelin, sorunun yanıtını, şu soruları sorarak, birlikte düşünelim:

Hrant’ın isteklerini, yukarıda belirttik.  Onun istekleri, dünyayı yöneten güçlerin, Büyük Ortadoğu Projesi’yle yeni sınırlar çizmeye kalkanların, işbirlikçilerinin ve bu coğrafyada yaşayan, emeği ile geçinenlerin hangilerinin çıkarlarıyla çatışıyor; hangilerininkiyle çakışıyor? Çünkü, davanın, karakollarda bayraklarla resmi çekilip arkası sıvazlanmış bir çocuğun tek suçlu görülerek sonuçlanması, bunun hukuki ölçütlere sığmaması, sanki özellikle uzatıldığı, temcit pilavına döndürülmek, üstünün örtülmek  istendiğini akla getiriyor. Bundan kimlerin, neden, hangi çıkarları olabilir ?

Bu coğrafyada, sürekli birbirine kırdırılan halklar, daha mı zenginleşiyor; huzura, güvene, barışa kavuşuyor yoksa aksi mi oluyor?  Irak, Libya, Yemen, Mısır halkları, şu ünlü baharlarından(!)  sonra şimdi daha mı mutlu? Ellerinden alınan, talan edilen zenginlikler bu halkların yararına mı kullanılıyor şimdi?  Diktatörlerden kurtuldular ama daha özgür ve demokratik rejimlere mi kavuştular?  Tümü dış sömürüye daha fazla maruz kaldı, daha da yoksullaşma sürecine  ve daha gerici rejimlerin  baskısı altına girdiler. Şimdi Suriye, aynı yolda zorlanmakta.

Soruları çoğaltabiliriz birlikte. Bunları düşünüp de birbirimizi anlarsak eğer, o zaman oyunu bozmak mümkün olabilir.

Başka da yolumuz yok sevgili okur, başkaca yolumuz yok. Yoksa Türk-Ermeni, Kürt-Türk, Alevi-Sünni vb. çatışmalarla hepimiz, başkalarının yaktığı ateşte yanar gideriz. Gömülecek bir yurt  toprağımız kalır mı, bilemem.

Kürt sorununu da bu bağlamda ele almamız gerekir. Savaş durmalı. Barış süreci, emekçi halkların yararına olabilecek biçimde,  savaşa geri dönülmeyecek biçimde  işlemeli, sonuca ulaşmalı. 

Türk ve Kürt emekçileri, yalnızca  kendi çıkarları doğrultusunda,  her iki tarafta da  sürekli kışkırtılan milliyetçilik anlayışının doğurduğu  düşmanlıklardan arınmalı. Bu anlayışın, küresel patronlara ve işbirlikçilerine hizmet ettiğinin bilincine varmalı; onların kurduğu bu oyun, birlikte bozulmalı.  Düşmanlık düşmanlığı,  ölüm ölümü  ve  daha da yoksulluğu  getiriyor çünkü.

19.01 2013
Vildan Sevil

 
Toplam blog
: 102
: 882
Kayıt tarihi
: 07.06.11
 
 

1949 İstanbul doğumluyum. Emekli edebiyat öğretmeniyim. Çeşitli edebiyat sitelerinde, çeşitli kon..