Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Aralık '08

 
Kategori
Sosyoloji
 

Küreselleşmenin nimetleri nelerdir?

Küreselleşmenin nimetleri nelerdir?
 

Silah kimseye doğrultulmamalı. SÖZ yok mu? Nasihatı kim aldı gönüllerden?


NE OLUR BİRAZ DA OLUMSUZLUKLARA BAKALIM

Biliyoruz ki insanlığın binlerce yıl boyunca geliştirdiği birikimler Batı'nın üstün çalışkanlığı ile bugün ulaşılmış olan teknolojik başarılar, bir bütün olarak pek çok tehlikeyi de beraberinde getirdi. Bunların başında önce seri üretime, sonra da otomasyona da bağlı olarak el sanatlarının köreltilmesi ve işsizliğin yaygınlaştırılması geldi.

Sanayileşme

Bu arada durmak bilmeyen dev silah sanayii sonucu saldırgan, emperyalist yayılmacılıklar bütün dünyayı kasıp kavurdu. Bu amaçla üç kıt'aya egemen Osmanlı Devleti'mizin de ''hak hukuk, ayrıcalık yapılıyor yapılmıyor'' gibi dayatmalar ile iç kargaşalıklar da kullanılarak, yine ü s t ü n s i l a h g ü c ü ve p r o p a g a n d a ile yıkıldığını çok iyi biliyoruz. Bu çerçevede kardeşin kardeşe düçnam edildiği nice ayrımcılığın yapıldığını duymayanımız, bilmeyenimiz yoktur.

Birden bire değil onlarca yıl boyunca bu alanlarda ekilen nifak tohumları ''önceden planlanmış olduğuna göre'' 1900'lerin başında değil de 1915'teki Çanakkale Savaşları'ndan sonra yürülüğe konulmuştur. İşte bu gelişmeler içerisinde Rum yurttaşlarımız, Tabayı Sadıka'larımız ile Nesli Necib'lerimiz ne yazık ki ''mümkün olduğu kadar adil olmaya çalışan Osmanlı Devletimizi'' darmadağın etmek için, şu an için yazmaya bile utandığım; kendilerince gereken her türlü yolu denediler! Amerika ile Rusya dahil Batı Dünyası 1750'lerden bu yana sürdüregeldikleri sanayileşme ile önce sınırdaş ülkelere, sonra da ulaşabildikleri kadar deniz aşırı topraklara kadar ilerleyebilmiştir.

Paylaşım

Bence Rusların Moskova Knezliği'nden nerelere kadar yayıldığını tarih kitaplarımızın orta yerinde uzun uzun anlatmak gerekir! Neler oldu oralarda? Öncelikle ''Haçlılık ruhunun da desteği ile'' Maya, İnka Aztek ve yüzlerce Kızılderili topluluklar ile Türk kökenli yüzlerce egemen millet tarihin derinliklerine gömüldüler. Bütün zenginlikleri en kaba baskılar ve toplu kali'amlarla onların ellerinden alındı. Acımasız her türlü değişim de reva görüldü onlar için!

Amerika'dan başka köleleştirilen Afrika yanında, bütün iç Asya, Hindistan ve çevresi ile Endonezya ve Çin de her türlü hammadde bakımından yüzyıllarca sömürülmüş, boşaltılmıştır. 1600'lerle birlikte durgunlaşan Osmanlı ekonomisi de basiretsiz yöneticiler elinde giderek çökmüş 1750'lerden sonra da 10 milyon kilometre karelik Osmanlı Devleti de bir kaç el sanatları ve atölyeler dışında baştan sona sömürgeleştirilmiştir.

Demokrasi

Bu süreçte Batı mallarının sağlamlığı, kişilerinin çalışkanlığı, acımasızlığı ve diplomatik dehaları bütün dünyaya egemen olmuştur. Denizlerdeki egemenlikten gönüllerdeki, fikirlerdeki egemenliğe kadar uzanan Batı; pek çok felsefi, edebi, ekonomik, politik, teknolojik, ideolojik ve demokratik açılımları ile kendisinin vazgeçilmezliği ortaya koymuştur. Bu arada bütün dünyaya verilen gözdağı ise öncelikle Japonlar için sonra da insanlık için çok korkunçtur: HİROŞİMA ile NAGAZAKİ'ye atılan ATOM BOMBALARI nasıl unutulabilir! Ne yazık ki aynı yolun yolcuları olarak Rusya, Fransa, Çin, Hindistan, Pakistan ile İran da ''bütün insanlığı bir anda yok'edebilecek bir silah üretimi ile'' pek mutlu, pek gurulu, pek de yenilmez görülüyorlar! Bazıları buna ''meydan okuma'', ''büyük eğilimler'', ''yeni vizyonlar'', ''medeniyetlerin çatışması'' diyor! İşin içine göstermelik olarak bir kaç da ''demokratik uygulama'' serpiştirilmiş ise ''haklı olmak için'' başka ölçüye ne gerek var.

Batı'nın tek jandarma olmak isteğine; materyalist özde aynı olmakla birlikte felsefi bir aykırılık ile uygulamada karşı çıkan savaşçı Ruslar o biline yutturmacaları Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri bütünlüğü çerçevesinde Türk halklarını da eze eze Batı'nın meydan okumalarına karşı tavır koydular. O da ancak 73 yıl sürdü! Fakat inatçı, araştırmacı, teknolojik gelişmelerin, örgün eğitimin ve diplomasi ile propagandanın babası Batı: Sovyet Rusya'yı da yıkarak dünyadaki üstünlüğünü perçinlemiş oldu.

Küreselleşme

Gerçekte bana göre sinemanın bulunması ile başlayıp, televizyon yayınları ile de etkinleşmeye başlayan TEKNOLOJİ DESTEKLİ KÜRESELLEŞME kendi içinde pek çok sorunu da içinde barındırıyor. Kısaca Düvel-i Muazzama ile birlikte ABD'nin 250 yıldan bu yana dayatmakta olduğu KÜRESELLEŞME SÜRECİ peşpeşe maddi manevi nice belâları da beraberinde getiriyor! Amerika'nın Kızılderililerden temizlenmesinden, doların egemenliğine, İstanbul'un İşgali'nden Bağdat'ın işgaline, PKK Teröründen 11 Eylül Saldırısına, yoğun silahlanmalara bağlı olarak ortaya çıkan küresel ısınmadan küresel ekonomik krize kadar hepsi KÜRESELLEŞMENİN BELÂSI'dır bana göre!

Bu nedenle KÜRESEL ÇAPTA ETKİNLEŞTİRİLMEYE BAŞLAYAN İSRAFIN ÖNLENMESİ İÇİN KENDİMİZCE BAZI ÇIKIŞLAR YAPMAK zorundayız.

Yoksa dünyanın %80'e varan ekonomik ve teknolojik gücü ile ABD ile AB'nin birer avı olmaktan kurtulamayacağız. Bilebildiğimiz kadar tarih bilgilerimize, bir de çevremizde olanlara bakmamız yeter.

Bu konularda haklı olmayı güçlülere teslim edenlere; onlarla her alanda İŞBİRLİĞİ YAPMAK İÇİN CAN ATANLARA ise AYRICA ÇOK AĞIR SÖZLERİMİZ OLACAKTIR!

Terörün üstünlüğü

Bilelim ve bildirelim ki insanoğluna yöneltilmeyen İMKANLAR yerine ÜRETİLEN HER BİR SİLAH, TERÖRİSTE SUNULAN HER BİR HİZMET VE KOLAYLIK NİCE SAVAŞLARDA OLDUĞU GİBİ BUGÜN DE GELECEKTE DE İNSANOĞLUNUN CANI PAHASINA YAPILAN CANİYANE EYLEMLERDİR. Ne ki her terör eylemi, kendisini besleyen nice olumsuz koşullar ve nedenlere bağlı olsa da belirli bir ''silah ticareti'' ile ayakta kalabilir. Silah ticareti de anlı şanlı Silah Sanayii'nin birer uzantısıdır. Kimine pazarlanır, kimine satılır, kimine el altından yollanır, kimine de ''hibe olarak'' verilir. Yeter ki üretici şirketler ile pazarlamacı devletler karşısında ''elpençe divan durabilecek kişilikte birileri'' olsun!

Bu tür eylemlerin de ne yazık ki HALKLARININ BÜYÜK ÇOĞUNLUĞUNU MÜSLÜMANLARIN OLUŞTURDUĞU devletlerin SINIRLARI İÇERİSİNDE tezgahlandığını biliyoruz.

Değişim var mı yok mu?

11 Eylül Saldırısı'ndan sonra ABD'de her hangi bir yerde TERÖR ÖRGÜTLERİ İLE İLİŞKİLİ bir tek TEDHİŞ EYLEMİ oldu mu?

Aynı soru tek tek Almanya, Rusya, İspanya, Fransa ve İngiltere için de sorulabilir! Hiç bir zaman olmasını istemesem de sormak zorundayım:

İster ABD'de ister AB'de evlerde, sokaklarda, caddelerle, karakollarda, ıssız yollarda bir tek BOMBA PATLADI, BİR TEK CAN KATL'EDİLDİ Mİ?

Aynı şekilde FİLİSTİN 50 yıldan beri kan ve barut kokuyor!

BEYRUT ben beni bildim bileli kaç kere yandı, yakıldı! Irak 18 yıldan bu yana rahat yüzü görmedi. Afganistan tarihindeki en büyük kargaşayı yaşıyor; her taraf kan ve barut kokuyor!

KIBRIS'ta yıllardır uygulanagelen Türk soykırımı 1974 Barış Harekatı'ndan sonra durdu. Fakat ''adil bir çözüm bulunamaz ise'' gelecek yine de karanlık!

IRAK'ta bomba patlamayan il de ilçe de yok! Irak'taki ABD işgalinin sonu ne olacak?

Dünyanın en uzun ömürlü TERÖR ÖRGÜTÜ olmaya namzet PKK istediği yerde istediği anda; bazan da ''eş zamanlı olarak'' çoğu bombalı, silahlı her türlü eylemi yapabiliyor! Bütün bunlara kaşılık birkaç sorti dışında gerekli diplomatik etkinlikler ne yazık ki ne Bağdat'a karşı ne de Erbil'e karşı yapılabilmektedir.

Kafkasya yine durulmuyor; çok zararlı görüldüğü için olsa gerek binlerce yıllık akrabalıklar, dostluklar, ortaklıklar, kardeşlikler bitti!

Balkanlar'ın ''ismi ile müsemma olmayan'' acılarla dolu kaderi; şimdilik durulmuş gibi görünse bile geleceğe umutla bakanların sayısı o kadar da çok değil!

Birlik beraberlik ve kalkınma yolundaki Sudan'da her türlü ayrılık körükleniyor; elleri sopalı nice canların ellerine umulmadık silahlar tutuşturuluyor! Kabile, oymak, soy sop ayrıcalıkları ile din ve mezhep ayrıcalıklarından insanlık adına kim utanacak, belli değil! ''Suçlu ayağa kalk!'' diyecek bir mercii bile yok!

Hindistan, Pakistan, Endonezya, Mısır da bu tür sinsi eylemlerden dolayı iç huzuru bulamıyorlar!

Aynı durum Afrika'nın bir kaç ülkesinde de yaşanıyor!

Bazı lobilere kalsa Türkiye Cumhuriyeti bir anda yıkılıverip her türlü varlığı da bir anda üleşilmek isteniyor! Düşünce kuruluşları diye ünlendirilen (think tank) adlı sözümona bazı kuruluşlar 1990'larda olduğu gibi yeni yeni gelişmeler(trend'ler) peşindeler. O ballandıra ballandıra anlatılan trend'lerin dünyamıza vermek istediği biçimlendirmeler; yandaşlarınca savunulduğu gibi uzlaşmaya değil de çatışmaların yaygınlaştırılmasına yol açtı sonunda!

Silahlanma yarışının beslediği serbest silah ticareti desteğindeki küresel terör de belli başlı ülkelerdebelli kişilerce körüklenerek; ne acıdır ki her türlü etkisini gösterme sürecine girmiş bulunuyor! Köşe başlarını tutmuş olanlar ile çeşitli madenleri ve petrol kuyularını kuşatmış olanlar her şeye rağmen çok mutlu!

Şu an da ortalıkta hiç bir uzlaşmacı, hiç bir barıştırıcı unsur yok! Yine de bazı Don Kişot'ların varlığından pek mutlu olan bazı kesimlerin ağızları kulaklarında maaşallah!

Bush da giderayak yanlış bilgiler verilerek kendisinin aldatıldığını söyleyivermiş! Oysa babası Irak'a karşı o acımasız silahlı saldırılarını tasarlamış iken gerçekçi bazı raporlar ışığında askıya alıvermişti!

Olayların özü, çok çirkin de olsa ''dün dündür, bugün bugündür'' vecizesi ile örtüşüyor!

Ne yazık ki 1990'dan beri ülkemiz de sanırım, dünyada ''sivileri resmen silahlandırılmış en çok ruhsatlı tabancalı tüfekli adamların yurdu'' oldu!

Her nasılsa vatandaş yemiyor içmiyor; tapu gibi belgeleri de elinde; beğendiği, gücünün yettiği Batı menşe'eli bir silahı alıp gidiyor evine!

Köyündeki 70'lik annesine bile tabanca ruhsatı çıkartan birini görmüştüm ben 1993'te.

Yoksulların, fakirlerin, evsiz barksızların, hastaların, yalnızların, mahkûmların, yüksek faizden dolayı karnını doyuramayanaların; açlıktan derileri kuruyan insanların ve hayvanların varlığını hepimiz biliyoruz.

Kim artık yeter, diyecek?

İşte bu nedenle BUNCA KESİMİN HAKKI OLAN YAŞAMA HAKKINI:

SİLAHLARA YATIRANLARIN, BİNLERCE NİFAK TOHUMLARI ÜRETEREK HER TÜRLÜ AYRILIĞI GAYRILIĞI ve SİLAHLARI AÇIKTAN AÇIĞA veya SİNSİ SİNSİ, MÜMKÜN OLDUĞU KADAR DA KENDİ SINIRLARI DIŞINDAKİ ALANLARA SÜRENLERE ''DURUN YETER ARTIK!'' DİYEBİLMEK İÇİN KÜRESELLEŞMENİN KÖRÜKLEDİĞİ İSRAF KONUSUNDAKİ hassasiyetlerimizi göstermek zorundayız.

Çünkü hiç bir PLATFORM'da; o görkemli toplantılarda, gizli kapaklı her işin, her türlü politikanın gelecek yıllara yayıldığı TUTANAKSIZ o görüşmelerde BU KESİMLER HİÇ BİR BİÇİMDE SÖZ KONUSU DEĞİLDİR.

Olsa olsa DOLAYLI OLARAK öpüp başlarına koysun o milyarlarca kişi de ONLARIN KARAR ARTIKLARINI TEK TEK.

Demokrasi ölmüştür

Konumuz gereğince KUR'AN'daki bir ayeti kendimize şiar edinelim istiyorum:

EY ADEMOĞULLARI... YİYİN İÇİN FAKAT İSRAF ETMEYİN. ALLAH İSRAF EDENLERİ SEVMEZ. (KUR'AN : ÂRAF Suresi 31. Ayet).

Bütün günahlarımızdan, hatalarımızdan, kusurlarımızdan dolayı ALLAH (C.C.) bizi affetsin.

Umarım bu çıkışımızla ZALİMLERDEN ile ONLARIN SADIK İŞBİRLİKÇİLERDEN BAŞKA kimseleri incitmeyiz.

Bu bakımdan AZGIN KÜRESELLEŞMENİN BÜTÜN EYLEMLERİNE ve KÖRÜKLEMEKTE OLDUĞU İSRAF EKONOMİSİNE KARŞI BİRLİK OLMALIYIZ.Çünkü herkese eşitlik sunmak isteyen ''demokrasi'' kendi açtığı çukurlara düşe düşe kullanılamaz bir biçime dönüşmüş bulunuyor. Demokrasi içerisinde Sosyal Adalet anlayışının da bir hayal olduğunu öğrendikten sonra diyebiliriz ki: Demokrasi ölmüştür. Çünkü ne eşitlik, ne adalet, ne hukuk, ne liyakat, ne kişilik, ne ahlak, ne can ne de doğal olanın yanında olmak gibi erdemler sağlanamamıştır. Eski çağlarda olduğu gibi bir avuç ''atanmış'' ile ''seçilmiş'' toplumların geleceğine ya çomak sokmakta ya da silah gücünün ürkütücü soğukluğu ile toplumlar korkutulmaya çalışılmaktadır. Bunu sağlamak için kamuoyu baskıları her alanda artırılmakta, toplumlar genişletilmiş bir burjuva yönetimine mahkûm olmaya zorlanmaktadır.

Bu araçlardan biri de silahlı terör örgütlerinin varlığıdır. Devletlerin terörizme karşı duruyor olmaları, onların pek de masum olduklarını açıklamaya yetmeyecek kadar belirgin özellikler taşımaktadır. Bu nedenle nereden gelir ise gelsin; insanlığın canına ve malına KAST'EDEN SİLAHLANMA ile ONUN PATLATMA ARACI OLAN TERÖRİZME KARŞI DA birlik olmalıyız.

Unutmayalım ki yediğimiz her lokmada önce komşularımızın sonra da halka halka dünyanın dört bir yanındaki yoksulların hakkı vardır.

Düşüncelerimizi, alıntılarımızı, israf konusunda yaşadığımız olayları, kıyaslamalarımızı, gözlemlerimizi İNSANLIĞIN SAĞLIĞI, BARIŞI, HUZURU için yaymaya, çevremize, ilgililere yetkililere duyurmaya çalışalım.

Bu KUTSAL eylem için maddi manevi katkıda bulunan ve katkıda bulunacak olan herkese topluluğumuz adına en içten teşekkürlerimi sunarım.

Her şeyden önce vicdanımızın sesini dinleyerek; evrensel düşünce hürriyeti çerçevesinde İNSANLIĞI TEHDİT EDEN KÜRESELLEŞME ile onun acımasız uzantıları olan SİLAHLANMA, İSRAF ve TERÖRİZM karşısında seslerimizi yükseltelim.

Yayın alanımıza, tartışmamıza hoşgeldiniz, şeref verdiniz!

 
Toplam blog
: 570
: 1034
Kayıt tarihi
: 14.09.08
 
 

1974'te H.Ü. Sosyoloji ve İdare Bölümü'nü yüksek lisans tezi ile bitirdim. 1976 yılında yapımcı y..