Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Ekim '10

 
Kategori
Kitap
 

Kürk Mantolu Madonna / Sabahattin Ali

Kürk Mantolu Madonna / Sabahattin Ali
 

Kürk Mantolu Madonna / Sabahattin Ali


1907-1948 yılları arasında yaşamış, bir ara Sinop Cezaevinde mahkûmken yazmış olduğu "Aldırma Gönül" şiiri ile bildiğim/iz Sabahattin Ali'nin okuduğum ilk romanı, Kürk Mantolu Madonna.

Dün akşam son elli sayfayı yutar gibi okudum ve gece boyu etkisinden kurtulamadım, Raif Bey’in hikâyesi beni inanılmaz duygulandırdı ve ağlattı.

Tanıtımını yaparken ne kadar başarılı olacağım, kelimelerim bu güzel kitabı tanıtmaya yetecek mi bilmiyorum?

Türk romanının en iyilerinden. İddia ediyorum insan psikolojisi ve davranışları bu kadar iyi çözülemez.

Kitapta, Raif adlı bir Türk genci ile Maria Puder (Kürk Mantolu Madonna) adında bir Alman kadının aşkı anlatılıyor.

Raif Bey’in hikâyesini iş yerinden bir mesai arkadaşı anlatıyor. Bu kişi Raif Bey’i anlatırken, Raif Bey’in dairedeki (iş yerindeki) duruşu ile ilgili analizler, dönemin sosyal hayatı ile ilgili sağlam tespitler, müthiş diyaloglar, sizde benzersiz duygular ve tatlar bırakıyor.

Kitabın her paragrafında kendinizden bir şeyler bulabiliyorsunuz.

Her daim okuyabileceğiniz, içinizi açan, yüreğinizi genişleten, insanlara daha derin bakmanızı sağlayacak bir roman.

Benim şimdiden vazgeçilmez başucu kitabım oldu. Benzeri yazılamayacak harika bir kitap.

Biliyorum ki her okumamda tekrar tekrar yeni bir şeyler bulabileceğim ölümsüz bir eser.

Şimdi izin verirseniz kitaptan kısa kısa alıntılarla, bu muhteşem kitabın derinliğini size göstermek istiyorum.

<> <> <> <>

“Hızlı hızlı otele dondum. Kahvenin gramofonu ve Suriyeli kadının şarkısı kesilmişti. Arkadaşım yatağına uzanmış kitap okuyordu. Bana yandan bir göz attı:

"ne o, çapkınlıktan mı geliyorsun?" dedi.

İnsanlar birbirlerini ne kadar iyi anlıyorlardı... Bir de ben bu halimle kalkıp başka bir insanin kafasının içini tahlil etmek, onun düz veya karışık ruhunu görmek istiyordum. Dünyanın en basit, en zavallı, hatta en ahmak adamı bile, insanı hayretten hayrete düşürecek ne müthiş ve karışık bir ruha maliktir!... Niçin bunu anlamaktan bu kadar kaçıyor ve insan dedikleri mahlûku anlaşılması ve hakkında hüküm verilmesi en kolay şeylerden biri zannediyoruz? Niçin ilk defa gördüğümüz bir peynirin evsafı hakkında söz söylemekten kaçındığımız halde ilk rast geldiğimiz insan hakkında son kararımızı verip gönül rahatıyla öteye geçiveriyoruz?”

"İnsanlar birbirlerini tanımanın ne kadar güç olduğunu bildikleri için bu zahmetli işe teşebbüs etmektense, körler gibi rastgele dolaşmayı ve ancak çarpıştıkça birbirlerinin mevcudiyetinden haberdar olmayı tercih ediyorlar."

“Hayatta yalnız kalmanın esas olduğunu hala kabul edemiyor musunuz? Bütün yakınlaşmalar, bütün birleşmeler yalancıdır. İnsanlar ancak muayyen bir hadde kadar birbirlerine sokulabilirler, üst tarafını uydururlar ve günün birinde hatalarını anlayınca, yeislerinden her şeyi bırakıp kaçarlar.”

"Muhakkak ki bütün insanların birer ruhu vardı, ancak birçoğu bunun farkında değildi ve gene farkında olmadan geldikleri yere gidecekti. Bir ruh ancak bir benzerini bulduğu zaman ve bize, bizim aklımıza, hesaplarımıza danışmaya lüzum bile görmeden, meydana çıkıyordu... Biz ancak o zaman sahiden yaşamaya -ruhumuzla yaşamaya- başlıyorduk. O zaman bütün tereddütler, hicaplar bir tarafa bırakılıyor, ruhlar birbiriyle kucaklaşmak için, her şeyi çiğneyerek, birbirine koşuyordu"

"Bir akşam eve dönerken mahallenin bakkalına uğramış, öteberi almıştım. Tam kapıdan çıkacağım sırada, karşı evin bir odasında kira ile oturan bekarın radyosu Weber’in oberon operası uvertürünü çalmaya başladı. Az daha elimdeki paketleri yere düşürecektim. Maria ile beraber gittiğimiz birkaç operadan biri de buydu ve onun Weber’e hususi bir muhabbeti olduğunu biliyordum; yolda hep onun uvertürünü ıslıkla çalardı. Kendisinden daha dün ayrılmış gibi taze bir hasret duydum. Kaybedilen en kıymetli eşyanın, servetin, her türlü dünya saadetinin acısı zamanla unutuluyor. Yalnız kaçırılan fırsatlar asla akıldan çıkmıyor ve her hatırlayışta insanın içini sızlatıyor. Bunun sebebi herhalde “bu öyle olmayabilirdi!” düşüncesi yoksa insan mukadder telakki ettiği şeyleri kabule her zaman hazır."

<> <> <> <>

Tek kelimeyle muhteşem, vakit kaybetmeden okuyun pişman olmayacaksınız.

 
Toplam blog
: 563
: 8587
Kayıt tarihi
: 30.03.10
 
 

Kişisel gelişim uzmanıyım. Yaşam Koçu, İlişki Koçu, NLP Uzmanı ve Eğitmeni, Kuantum Yaşam Koç..