Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Mayıs '13

 
Kategori
Kitap
 

Kürk Mantolu Madonna'lı yazı

Kürk Mantolu Madonna. Hayatımın en özel, en güzel, en etkileyici kitabı. Daha nice nitelikleri var ama saymakla bitmez ki. Onunla tanışmam iki sene öncesine dayanıyor. İndirim var diye gittiğimiz kitapçıda rastladığım ve arkadaşımın tavsiyesiyle alıp iki ay boyunca kütüphanemde boynu bükük kalmış kitabım.

Onu okumak için neden beklettiğimi hatırlamıyorum büyük ihtimal önceliği başka kitaplara verdiğimdendir diye düşünüyorum. Bilsem onun bu kadar güzel, beni bu kadar saracağını hayatımın kitabı olacağını, bekletir miydim hiç. İşte gerçekleşmesini istediğimiz olayların istediğimiz anda değil de beklemediğimiz bir anda gerçekleşmesinin sebebi budur belki de: onların kıymetini daha iyi anlamamız ve onları daha çok sahiplenmemiz için.

Kitaplarla ilgili özet geçmeyi çok sevmem onlarla ilgili söylediğim şey beğendiğim ve beğenmediğim noktalardır ki bunun sonunda  tavsiye olup olmadığını da çok rahat çıkarabilirsiniz. Bir de özetin, kitabın hakkını yediğini düşünürüm. Özellikle güzelim kitapların birkaç yavan cümleyle üstünkörü ifade edilmesi  her zaman soğuk gelmiştir bana. Çok zor durumda kalmadığım sürece kitapların önsözünü de okumam mesela ya da yeni çıkan bir filmin fragmanını da seyretmem. Onlara haksızlık ettiğimi düşünürüm çünkü.

Okumaya ilk başladığınız anda çok kızdığınız, yer yer sinirlendiğiniz, homurdanarak söylendiğiniz Raif Efendi’nin iş yeri macerası ile başlıyor kitap. Günlük bölümüyle de kitap zirvesine ulaşıyor ki en beğendiğim bölüm de burasıdır. Raif Efendi’nin gençliğine dönüş, Berlin maceraları, hayatının dönüm noktası Maria Puder’le tanışmaları, aşkı ve  daha bir çok güzel şey. Acının eksik olduğu nerede görülmüş, romanın tuzu biberidir o. Bu sebepten  bu kitapta da kararınca yer almakta.

Bir okuduğunu bir daha okumayan ben, romanı iki kere okudum. İkinci okuyuşumda ilkinde aldığım hazzın kat be katını hissettiğimi özellikle belirtmeliyim hatta bazen açar, altını çizdiğim yerleri tekrar tekrar okur, romana bir kez daha aşık olur böyle güzelim bir şeyi yazdığı için Sabahattin Ali’ye teşekkür eder, yine böyle güzelim kitabın yazarı ben olmadığım için de onu kıskanırım. Maria Puder’i tanıdığınızda onun kimi yönlerinin kendinizden esinlenerek yazıldığını düşünecek ve görüşleri itibariyle ona çok çok hak vereceksiniz ya da kızacaksınız bilmem. Ben okuduğumda çok şaşırmış, sanki Sabahattin Ali beni tanıyormuş da beni bana anlatıyormuş hissine kapılmıştım.

Size söyleyeceğim tek şey; bu canım kitabı alelade bir kitap gibi okumamanız. Normalde kitapların altını çizmeyen ben nerdeyse her bir cümlesinin altını tek tek, üstüne basa basa okuyup çizdim. Kitabı sahiplenmenin tek yolu buydu benim için. Onlar Sabahattin Ali’nin cümleleri olabilirdi ama hayatımın sözlerini teşkil ediyorlardı netice olarak.

He bir de  kütüphaneden almaya da kalkmayın kitabı, sonra ben bu kitaptan nasıl ayrılacağım diye kara kara düşünebilirsiniz. Tavsiyesi benden okuması sizden.

Kaliteli okumalı günlere.

 
Toplam blog
: 4
: 172
Kayıt tarihi
: 25.03.13
 
 

Tc. vatandaşı, Türk Dili ve Edebiyatı öğrencisi, kitap dostu, sinema takipçisi. ..