Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Şubat '08

 
Kategori
Basın Yayın / Medya
 

Kürşat Başar rüzgar gibi geldi geçti yine...

Kürşat Başar rüzgar gibi geldi geçti yine...
 

Sizleri bilemem ama ben Kürşat Başar'ın programcılık anlayışını, konukları ile olan diyaloglarını çok ŞIK VE DE ZARİF buluyorum. Genellikle bu saatlerde bu tarz fantazi yayınlara pirim vermem ama muhabbet öylesine al benili ki; ortam da muazzam...

Kaçınılmaz oluyor izlememek gibi bir ihtimal kalmıyor tabi...

Kanal Türk'de pazar akşamı 21.20 de, yayın bir hayli ortalanmışken ekranıma tesadüfen geldi.

Hoş bir masa başında yemekli planlanan sohbette, kaliteli konuklar ile derin ve bol kahkahanın eksik olmadığı düzeyli konuşmalar çok ahenkli ve de cazibeliydi.

Tüm programlarında aynı seviye ve de güzellik bularak , seçilen, tartışılan konulardaki ambians ve de güncelliği çok takdir ettiğimi ısrarla yazıyorum.

Bu haftanın konukları değerli üstad Nejat uygur'un şovmen oğlu BEHZAT, Opera sanatçısı Güvenç DAĞÜSTÜN, yeni jenerasyonun Nilüfer'i SILA,

Beyin cerrahı Dr.Kemal Hepgül, oyuncu Mine Tugay, YAPRAK DÖKÜMÜNÜN asi kızlarından Necla karekterinin oyuncusu Fahriye Evcen ve sunucu Kürşat Başar...


Bir ara sohbetin derinliklerinden şu kısacık espiriyi yakaladım ve bir hayli güldüm.

Sevgili Kürşat şöyle asılıyordu CERRAH HEPGÜL'e.

Biz şarkıcıların;

- Hadi bir beyin bulalım da bir iki neşter atalım! diye bir derdimiz yok. :)

Nedense doktor tabakası sürekli bizim işimize el atmayı bi hüner zannetmeye başladı!

Bunu nasıl açıklamaktasınız?

Çok ustaca bir manevra ile zekice bir yanıt alarak geri adım atıyor sunucumuz.

Avrupa'dan gelip ayağının tozu ile nasıl YAPRAK DÖKÜMÜ gibi iddalı bir yapımda rol kaptığı konusunda binbir tacizkar soru da sorsalar,

kızımız mahir...

Ser verip sır vermiyor...

Kısık bir ses ile ısrarla OYA AYDOĞAN'ın koordinesi olarak savunmasını sürdürüyor...

OPERA KONUŞULDU bira ara.

OPERA, vücut dili, alt kültür ve de müzikal eğitimin harmanlaması ile yabancı dil ile bezenmesinin sonucudur denildi.

Bunu da dile getiren beyin cerrahı idi.

Galiba haksız da değil SEVGİLİ KÜRŞAT ne dersiniz?

Ardından tiyatroya dokunuldu.

Bir tür vücut dilinin mimik & diksiyon ve yetenek ile birleşiminden ibaret olduğu anlatıldı.

Sıla'nın ***KENAR SÜSÜ*** adlı parşasında gençliğimin NİLÜFER'inin sadelği ve kendinden emin sanatçı ruhunu okudum.

BU KIZ BİR YERLERE GELECEKTİR.

******************************

BUNU DA BU GÜN YAZIYORUM BURAYA...

İddamın altını yıldızlarla çizerek...

Çünkü rüküşlük yok hallerinde, sesinde yama da göremedim.

Kendisi gibi okuyor, oturup kalkıyor.

Eksiği olmadığı için de tamam olduğunun bilinci ile dekolte yaka paça bacak popo açma gereğini hissetmeden BEN BURADAYIM demeyi bildi.

AFERİN SANA SILA...

SAKIN DEĞİŞMEK ADINA BOZULMA...HEP BU AKŞAM OLDUĞU KADAR KENDİN KAL!

İşte programın izleyebildiğim kadarı ile analizlerim.

Ha son bir detay daha geldi aklıma,

Güvenç bazı pop sanatçılarının isim olarak opera sanatçısı gibi lanse edilmesinin yanlış olduğunu ve de bundan duyduğu rahatsızlığı dile getirdi.

Bunu da öylesine kibar bir diksiyon ile dile getirdi ki,

o ismini verdiği sanatçının POP söylediğini kendi kulvarında çok da başarılı bulduğunu da ekleyerek cümlesini bitirdi.

O isim FERHAT GÖÇER idi...

Hani geçmiş dönemlerde basında nafaka konusunda medyadaki sansasyonel saldırılar ile adı geçen.

Bence güçlü bir ses.

Operaya sığar mı sığmaz mı bunu da akademisyenlere bırakmalı elbette...

SEVGİYLE KALIN...

NiLgÜnnnnnnnnnnnnn...

18 ŞUBAT 2008/15.54 PT.
 
Toplam blog
: 238
: 1468
Kayıt tarihi
: 26.03.07
 
 

Bursa'dan bir milliyet okuru olarak, burada sizlerle olmak çok güzel. Bir ev hanımıyım, iki çocuk..