Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Nisan '10

 
Kategori
Siyaset
 

Kürt Kökenli Politikacılar….

Kürt  Kökenli Politikacılar….
 

Birilerinin aklını başına alması gerekmiyor mu hala ?...


Ahmet Türk’e yapılan malum saldırı konuşulmaya devam ediyor. Anlaşılan bir süre daha konuşulacağa benziyor. Ama bence, yapılan saldırıdan çok, Ahmet Türk’ün tutumu ve Kürt kökenli vatandaşların bu saldırıyı bahane ederek yaptıkları eylem konuşulmalıdır.

Bu olaylar sonrası belki etki=tepki gibi bir netice çıkartılabilir ama şöyle bir düşünülelim. Eğer, doğu ve güneydoğu’da yaşayanlar, yumruk olayını bahane ederek, ortalığı karıştırıyorlarsa ve bu bir “tepki” meselesi olarak görülüyorsa, o zaman Ahmet Türk’e yapılan saldırı da birikmiş ve sindirilememiş bazı olayların tepkisi olarak görülemez mi? Bence, muhakkak ki, Kürt kökenli (aslında çoğu Pkk sempatizanı ve yönlendirilmesi ile) zihinlerinde biriken öfke ve sindirilmemiş Türk vatandaşlığı itelemesi ile bilinçaltından gelen bir öfke patlamasıdır, Ahmet Türk’ün suratında patlayan yumruk da aynı bilinçaltı yönlendirmesinin bir başka tezahürüdür.

Her iki ‘öfke patlaması’ da mercek altına alınmalıdır. Samsun’daki olay, belki fazlaca ‘milliyetçi’ olarak algılanabilirse de, doğu ve güneydoğu’daki olayları da, birilerinin de zorlamasıyla ‘Kürt Milliyetçiliği’ yapılması fazlaca ironi değil midir? Bu durum da ister istemez bir Kürt-Türk ayrışmasını fazlasıyla tırmandırır hale getirmiyor mu?

Kim ne derse desin, özellikle, biraz da örgütün şatlandırması ile bu ayrışmacı kültürü benimseyen ve bunu körükleyen, bazı Kürt politikacılar fazlaca kışkırtıcı davranıyorlar. Eski, DTP ve yeni BBP’de bu anlamda aynı telden çalanlar çoktur. Bu şahsiyetlerin, ortamı germeyen, tabanını sağduyulu davranmaya davet etmeye hiç de alışık değiliz. Askerin operasyonlarını protesto ederek, tehditkâr konuşanlar, bir kez olsun sokaklara ve dağdakilere ’siz de sakin olun, Molotof atmayın, askere ateş açmayın, silahı bırakın’ diyemedikleri için, öfke, sinir ve nefret dolu duygular, taşkın hale geliyor. Fazlası terör oluyor..

Zaman zaman yaptığı konuşmaların kendi kaleminden çıkmadığı anlaşılsa da, bu konuşmaların içeriği ve altında yatan fikirlerin başka kalemlerden çıktığı anlaşılsa da, nedense ben Ahmet Türk’ü bu politikacılar arasında hep ılıman görmüşümdür. Örgütün etkisinde olmayan, sağduyulu davranan bir Kürt partisinin başında Ahmet Türk gibi bir politikacı ile Kürt-Türk ayrışmasının esamesi okunmayabilirdi. Dikkat edin, kardeşlik, barış, birliktelik vs. söylemleri en çok onun ağzından çıkmıştır. Diğerleri bu kelimeleri bir jargon olarak kullansa da ağızlarına yakışmadığı o kadar belli oluyor ki ? Bu anlamda samimi politikacılar, bu ülkede barış ve demokrasiye katkıda bunabilirler, diğerleri fasa fiso ve nefreti körüklerler ancak..

Bakın mesela, şu yumruklu saldırı olayı sonrası Türk, hastaneden taburcu olduktan sonra failin tutuklandığı kendisine hatırlatılınca “ben faili önemsemiyorum, geleceği önemsiyorum” demesi, bu barışçıl adımların sesi gibi algılanmalıdır. Türk “halk bu eylemi hem yüreğinde, hem beyninde mahkum etmiştir” diye konuştuğu sıralarda, bazı Kürt politikacılar “bu saldırı Kürt halkına yapılmıştır. Kimse Kürt halkını ezemez. Mücadelemiz eskisinden daha şiddetli sürecek” ya da “saldırıyı yapanlar faşistlerdir ve şerefsizdirler” diye açıklama yaparken, hangi düşüncenin Kürt-Türk halklarının ayrışmasına katkı sağlayacağı açıkça beli olmuyor muydu? Nitekim bu mesajları alanlar da sokakları savaş alanına çevirmekte geç kalmadılar.

Bugünkü durum ortadadır. Henüz çok geç sayılmaz. Halkların nefesini kontrol eden, onlardan vize alan politikacılar, mevcut sorunları demokratik platformlarda, milliyetçilik ve ırkçılıktan uzak tavırlarla masaya yatırmalı ve bu ülkenin geleceğini planlamalıdırlar. Bu anlamda Ahmet Türk gibi düşünen Kürt politikacıların artması, bu geleceğin şekillenmesinde önem arz edecektir. Ama aynı beklentiyi, taraflardan biri olarak kabul edilen diğer politikacılardan da beklememiz çok da yanlış olmaz sanırım.

Bu yazıyı bitirirken tüm politikacıların, Ahmet Türk’ün cümlesini şiar edinmeleri ve “Türkiye’nin geleceğini önemsemeleri gerekmektedir. Bunu önemsemediğiniz takdirde, kavgalar, saldırılar, eylemler son bulmayacak, silahlar asla susmayacaktır. Türkiye’de silahların susması ve barış ortamının gelmesi için önce inanmak ve ona göre hareket etmek gerekir ki, bu yola baş koymuş siyasetçilere de ‘saldırı-maldırı’ da olmaz. Çünkü insanların bilinçaltıları da ona göre şekillenir.

Bir ülkede kavga ortamı olduğu müddetçe, o ülkede barış ortamı asla olmaz. Her zaman kin ve nefret yaşama hakim olur. Kin, nefret, öfke de, ne insanları, ne insanlığı bir yere taşıyamaz.. İnsanları ayrışması, kavgacı ve sürekli çatışan bir ülke de yıpranmaya hatta çökmeye muktedirdir. Hiç kimsenin bu ülkeyi o çöküntü hatta fay hattı içine çekmeye hakları yoktur.

Çünkü bu ülke onları değil. Bu ülke içinde, Kürdü, Türkü, Çerkez’i, Rum’u, Ermenisi, Yahudisi, Süryanisi vs.. ile herkesin. Öyle de kalmalı…

../..

 
Toplam blog
: 671
: 2572
Kayıt tarihi
: 26.06.06
 
 

Anadan doğma bir İzmirliyim ve bu şehirli olmaktan gurur duyuyorum.. Hem bu şehirde doğmuş, hem b..