Kurt, Suriye kuzusunu yutacak mı?

Hükümet olarak siz çıkıp; “Biz Suriye’nin toprak bütünlüğünden yanayız ve komşuda istikrar istiyoruz” diyeceksiniz…

Sonra kalkıp; Suriye’deki mevcut, yeni seçimle gelmiş Beşşar Esad’a; “Çabuk ülkeni terk et, yönetimi muhaliflere bırak” diyeceksiniz, bu ne yaman çelişkidir?

Komşu Suriye’nin toprak bütünlüğünü isteyen bir komşu ülke Başbakanı, o ülkeyi bölmek isteyen muhaliflere ne hakla destek verir? Sınırlarını niye açar da, içeride yasal Devlet Başkanı durumundaki Esad’a karşı ayaklananlara lojistik ve silâh desteğinde bulunan muhalifleri görmezden gelir? Bu nasıl tarafsız ve ‘SIFIR SORUN’ yaşandığı iddia edilen komşuluktur?

Yarın bize de; komşumuz olan İran, Ermenistan veya Yunanistan Başbakanlarından biri çıkıp da; “Sen ülkeni iyi yönetemiyorsun arkadaş! Bir sürü yazarı, gazeteciyi, komutanı, siyasî muhalifini Silivri’ye attın, adil yargılamıyor ve boşuna içeride yatırıyorsun! Türkiye’de demokrasi yok, derhal iktidardan çekil” dese, buna rıza gösterir misiniz!? Onlar böyle istiyor diye, iktidardan çekilir misiniz?

Çekilmezsiniz değil mi? Davranışlarını hiç de uluslararası normlara uygun ve etik bulmazsınız ve şiddetle tepki gösterirsiniz değil mi?

İşte sizin aylardır Esad’a yaptığınız da, “barış ve sıfır sorun isteyen” bir komşuya yakışan davranışlar değildi… Sayenizde, Kuzey Irak’tan sonra, Kuzey Suriye’de de nur topu gibi bir “PKK Sorunumuz” daha doğdu, mutlu musunuz?

Suriye kıyısında bir uçağımız düştü iki şehit verdik; bu uçak düşürüldü mü, kendi mi düştü, arıza dolayısıyla mı Akdeniz’e gömüldü, bir türlü anlayamadık?

Önce uluslararası sularda füzeyle düşürüldüğü iddia edildi. Uçak Suriye karasularında bulundu. Sonra pilotlarımızın sağ ve Suriye’nin esiri oldukları balonu uçuruldu, naaşları 1260 metre derinlikten çıkarıldı. Uçak parçaları çıkarıldı, üzerinde ne füzenin, ne de uçaksavarın mermi izleri vardı. Eee, bu uçağı Mars’tan gelen uzaylılar mı düşürdü kardeşim!? Ne oldu da bir türlü açıklanamıyor esas gerçekler!?
Bakınız; tıpkı Irak’a müdahaleyi yasal hale getirmek için söylenen “Kimyasal Silâhları Var” balonu, şimdi de Suriye için uçuruluyor…

Yalanın kuyruklusu şöyle fısıldanıyor: “Efendim, Saddam teslim alınmazdan önce, Irak’taki kimyasal silâhları Suriye’ye gönderdi. Suriye’de çok sayıda bu silâhlar depolandı. Maazallah bunlar Hizbullah’ın eline bir geçerse, İsrail’i de, Türkiye’yi de ortadan kaldırırlar” deniliyor.

Adamın böyle bir düşüncesi olmuş olsaydı, niye şimdi ülkesi karışınca, başı belâdayken bu işi yapar ki? Önceleri yapmaz mıydı? Geçmiş yıllarda İsrail’den az mı darbe gördü, neden o zamanki savaş ortamında yapmadı?

Bunların hepsi bahane dostlar!.. Fıkrayı bilenleriniz vardır: Tepedeki aç Kurt, çayın aşağı tarafında su içen kuzuyu yiyecek ya? Yerken de bir bahane uyduracak ya?
Kuzuya bağırmış; “Heyy kuzu kardeş, benim suyumu bulandırıyorsun, bunun cezasını biliyorsun değil mi?”

Kuzucuk şaşkın, korku içinde titreyerek Kurda; “Ama Kurt kardeş, ben çayın aşağısındayım, sen ise yukarıdasın! Ben senin suyunu nasıl bulandırırım?” deyince, Kurt üzerine atlayıp; “Ulan ben seni zati yiyeceğim, senin itirazın neye yarar ki?” deyip, kuzuyu yutmuş ya?

Küçük balıklar olan Irak ve Suriye’yi, BOB Projesi gereğince “Büyük Balıklar” yutacaklar ya; fıkradaki bahaneyi uydurarak, uluslararası kamuoyunda kendilerini haklı çıkaracak, sonra da tıpkı Irak’taki gibi “Pardon, Yanlış İstihbarat Almışız” diyecekler, göreceksiniz…

Parçalanan kuzunun geri getirilemeyeceği gibi, parçalanan bu ülkeler de asla eskisi gibi olmayacak! Liderleri öldükleriyle kalıp, halklar büyük acılar, pişmanlıklar yaşarken ve eski günlerini çırayla ararken; emperyalistler bu ülke zenginliklerini keyifle sömürecekler…

Bir türlü doymadılar, doymuyorlar, doymayacaklar!.. Taşeronluk yaptırdıkları komşu ülke yöneticileri sayesinde; “Demokrasi getireceğiz, halkı diktatörlere ezdirmeyeceğiz” palavraları sonucunda, bu aç gözlü işgalleri ve sömürülerine aynen devam edecekler…

Sakin KOŞAR…