Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Ağustos '09

 
Kategori
Siyaset
 

Kürt açılımı nasıl açılmalı?

Kürt açılımı nasıl açılmalı?
 

Kürt Açılımı sakat doğmamalı. Yalnız pkk'yı değil gerçek Kürt halkını da önemsemeli.


Aslında sorunun temelinde bence bu soru yatıyor? Yani adına “Kürt sorunu” denilen ama içeriğinde birden fazla soruyu ve sorunu da barındıran bir konunun sorunsallık çerçevesinde değerlendirip, çözümlenememesinin altında, önce’ bu sorun nasıl tanımlanmalı’ sorusu yatıyordu, şimdilerde ‘nasıl çözümlenmeli’ sorusu yatıyor.

Daha önceden de belirttiğim gibi. Bu soruna salt “Kürt sorunu” sıfatını takarsak yanılırız. Bu sorunun içinde “Doğu sorunu”, “terör sorunu” başlıklarını da ekleyerek değerlendirmek yerindedir. Ama baktığınız zaman herkes bunu tek bir başlığa indirgeyerek “Kürt sorunu” deyiveriyor. Evet, bir anlamda hepsinin kesiştiği nokta belki “Kürtlük” ile alakalı olabilir ama diğer konuların da görünmezlikten gelinmemesi gerekir. Yani bir açılım yapılacaksa hepsini kapsayan bir açılım yapılmalıdır.

Herkesin ağzında bir “Kürt açılımı” sakızı, herkes kendi bildiğinde çiğniyor ya, biz de kendi dilimizin döndüğünce fikrimizi beyan ediyoruz. Önceleri model üstüne modeller sunanlar, şimdilerde açılım üstüne açılımlar öneriyorlar. Belki hepsi mercek altına yatırılmalıdır ama devletin sunacağı açılım planı ne olacak, bu önemlidir. Kaldı ki, açılımı tek taraflı olarak beklememek gerekir. Bu açılım meselesinde iki taraftan biri de Kürtlerdir. Aslında tam olarak Kürtler de değildir de, onları temsil ettiğini ifade buyuranlardır. Bunlardan biri Dtp, diğeri Pkk, bir diğeri de İmralı sanığı, bir diğer anlamda terörist başı Öcalan’dır. Şimdi, bire karşı üç gibi bir manzara çıksa da, hükümet, dolayısı ile devlet hangi tarafı kendisine muhatap seçecektir. Şu manzaraya bakarsanız, muhatap mekanizmasında elbette ki, yasal bir kimliği olan ve bir şekilde seçilmişlerden oluşan Dtp’nin olması doğaldır. Ama daha önce de belirttiğim gibi, Dtp kendi siyasetini ve politik duruşunu bağımsız olarak sergileyemeyen, Öcalan ve Pkk’nın gölgesine sığınmış, basiretsiz bir partidir. Dolayısı ile Öcalan ve Pkk’dan farklı bir sesle yayın yapması beklenemeyeceğine göre, taraflardan biri olarak kabul edilebilir mi? Hükümet de böyle düşünüyor olmalı ki, Erdoğan daha önce <ı>“teröristi ve pkk’yı terörist olarak kabul etmeyen bir parti ile muhatap olmam” demişti ama geçtiğimiz günlerde Dtp’yi muhatap alarak, Türk ve Ayna’yı Başbakan olarak değil, Akp genel başkanı olarak kabul etti. Ne değişti ? Belki ona ve hükümete göre çok şey. Zira o lafı Başbakanken söylemişti, demek ki, hükümetin duruşu değişmeyecekti. Fakat kabulü, Akp genel başkanı ve grup başkanı olarak yaptı. O zaman, ‘hükümet olarak değil ama parti olarak sizi muhatap alıyoruz mu dediler’ acaba? Nasıl yani? Peki, bu ne demek? Ha Arap Hasan, ha Hasan Arap derler Anadolu’da… Öyle bir şey işte..

Öyle ya da böyle bir muhatabiliyet olmuştur ve bu durum, şekil ne olursa olsun bir görüşme resmidir. Görüşmenin ana hatları ne oldu tam olarak bilmiyoruz ama ortalıkta dolaşan “yol haritalarına” Dtp de kendi (!) açılımını ve yol haritasını sunmuştur diye tahmin ediyorum. Peki, bu harita da ne anlatılıyor. Dtp nasıl bir açılımın peşinde? Dtp’nin farklı bir harita çizeceğini sanmıyorum. Ana maddeler bellidir. Bunlarda da direteceklerdir. Onlardan bazılarını da tekrarlayacak olursak;
<ı>
“ Genel bir af yapılmalı, üst düzeydekiler dahil tüm dağdakiler koşulsuz af edilmeli, hapishanedeki Kürtler (aslında Pkk yanlıları) serbest bırakılmalı, Öcalan’a özgürlük verilmeli, Güneydoğu’ya özerklik verilmeli, <ı>Kürt kimliği ve kültürü anayasal güvenceye bağlanmalı, Kürtçe eğitim dili olmalı, Öcalan dahil, tüm dağdakilere siyaset hakkı tanınmalı, “ falan filan.. Daha başka istekleri ve talepleri de olacaktır ama silah bırakmaktan kimse bahsetmiyor. Koşulsuzluk kabul edilmiyor, üstüne bir yığın da koşul sıralanıyor. Sıralanacaktır da !.

Yani değişik bir istek yok. Peki, hükümet nasıl bir açılım gösterecek. Tam olarak paketin içeriğini bilmesek de, genel hatları ile <ı>“kısmı bir af olacağı ama bunun Öcalan’ı ve dağdaki başları kapsamayacağı, Pkk’nın koşulsuz silah bırakması gerektiği ve hem silah, hem de dağdakilerin Mahmur kampında toplanacağı, herhangi bir suça ve terör olayına karışmamışların hemen evlerine dönüşünün sağlanacağı, diğerlerinin ise bir süre Mahmur’da tutulacağı…” anlaşılıyor. Önceleri, terörist başlarının af edilmeyeceği tartışılıyorken, şimdilerde, başka ülkelere gönderileceği konuşuluyor? Neden? Onlara bu imtiyazın tanınmasının sebebi nedir? Öcalan 10 küsur yıldır 13 metrekare yerde yaşarken, onun alt kadrosu neden bir Avrupa kentinde yaşam sürdürsün. Hem de bir pkk’lı Kürt olarak! Bu hem insan haklarına, hem de Öcalan’a haksızlık olmaz mı ? Barışa bunun ne kadar katkısı olabilir ki?

Konu o kadar derin ki, sayfalar dolusu yazılabilir. Ancak, son bir konuya değinmek isterim. Dtp’liler sürekli bir “özerklikten” bahsediyor. Hem ayrışmak ve bölünmek istemiyoruz diyorlar, hem de özerklik istiyorlar. Peki, bu özerklik, yalnızca güneydoğu ile mi sınırlı olacak? Eğer öyleyse, bu bölgede yaşayan sizin gibi düşünmeyen Kürtler ya da Türkler ne olacak? Onları asimile mi edeceksiniz, yoksa olası bir özerk bölgenizin dışına mı süreceksiniz? Bu insanlar özerk bir bölgede yaşamak isteyecekler mi acaba? Her seferinde bahsettiğiniz 25 milyon Kürt halkını, bu bölge içine nasıl yerleştireceksiniz? Silahları tümden bırakacak mısınız? Olası bir açılımın ve özümün gerçekleşmesi durumunda, terör faaliyetlerinin tekrar alevlenmemsi taahhüdünü nasıl vereceksiniz? Şehirlerdeki Kürtleri nasıl dizginleyeceksiniz? Ayrıca, sizin şartlarınız tam olarak kabul edilmez ise, bir B planınız var mı? Her şeyden önemlisi bu hayati konuya, yaptığınız açılım yada yol haritaları ile ‘ne koparırsak kardır ‘ politikası ile mi yaklaşıyorsunuz?

Bu sorulara yanıt verecek birileri çıkar mı bilmiyorum ama Dtp önce kendine, sonra da barışa gelmeli !. Her seferinde akil insanların bu işe öncülük yapmasını isteyenler, önce kendi içlerinde akil adamlar barındırmalıdırlar. Yazının sonunu, rahmetli Ecevit’in “Kürt Sorununa Bakışı” ile ilgili söyledikleri ile bitirelim.
<ı>
“Ben yüreğimi ikiye bölemem. Ben hiçbir zaman Kürt kökenli vatandaşlarımızı yok saymadım. Bugüne değin ‘Halklar yoktur, halk vardır, halkın gücünü bölmeyin’ dedim. Bu ülkenin Türkleri ile Kürtlerini birbirinden ayırmak, ayrı gözle görmek, benim için yüreğimi ikiye bölerek yaşamak kadar olanaksızdır.”<ı>

../..

 
Toplam blog
: 671
: 2572
Kayıt tarihi
: 26.06.06
 
 

Anadan doğma bir İzmirliyim ve bu şehirli olmaktan gurur duyuyorum.. Hem bu şehirde doğmuş, hem b..