Kürt kardeşim, artık seni istismar edenlere karşı çıkmanın vakti gelmedi mi?

Bir seçimi geride bırakırken gözlerinde ki sevinci, yüreğinde ki barış umudunu gördüm.

Ülkemizin her şehrinden oy almanın ve çok sayıda milletvekili çıkarmanın haklı gururunu yaşıyorsun.

Ne kadar güzel bir ülkede yaşadığımızın bilmem, farkında mısın?

Diline, dinine, rengine bakılmaksızın herkesin bu ülkeyi yönetmeye aday olduğunu demokratik seçimlerde görüyoruz.

Demek ki her sorun silahla çözülmüyormuş.

İstedikten sonra kendimizi ifade edebilecek fırsatları yakalayabiliyormuşuz.

Kabul ediyorum ki, geçen yıllar içinde haksızlıklara uğradınız.

Yok sayıldınız.

Bu ülkenin radyo ve televizyon kanalların da İngilizce, Fransızca, İtalyanca şarkılar ve ezgiler özgürce çalınırken aynı havayı soluduğumuz, aynı siperde askerlik yaptığımız, aynı vatan için canımızı verdiğimiz, aynı kültürün bir parçası olduğumuz, acımızı, sevincimizi beraberce paylaştığımız siz kardeşlerimizin, şarkıları, türküleri yasaktı. Ana dilini konuşması yasaktı!

Sanmayın ki, sizlere yasak uygulanırken biz sağduyulu vatandaşlar rahattık. Aksine özgürlükler için mücadelemize hep devam ettik.

Bu yolda zindanlarda çürüyenler, adressiz mezarlarda yatanlar, darağacına gidenler oldu.

Sonuçta hak edilen özgürlükler ağır bedeller verilmesi karşılığında kazanıldı.

Şimdi şarkılarınız, türküleriniz özgürce her televizyon kanalında zevkle dinlenmekte, aynı ezgilerle hepimiz hüzünlenip coşkulu ezgilerle halay çekmekteyiz.

Kürtçe televizyon kanalları, radyolar, gazeteler kısacası insan hakları için gereken her şey kazanılmış durumdadır.

Anayasal haklardan hepimiz artık eşit şekilde yararlanmakta ve Türkiye Cumhuriyetinin vatandaşı olmaktan gurur duymaktayız.

Gün birlik günü, gün dayanışma günü, gün silahların karşısında karanfillerle durma günüdür.

Milletimizin meclisinde, Kürd’ü ile Türk’ü ile Süryani’si ile Ezidi’si ile Ermeni’si ile kadını ve erkeği ile bizler için varlar.

Tüm renklerimiz, seçilerek oraya geldiler, bizim için, sorunlarımız için.

Farkındaysanız demokrasiyi hep beraber yaşayarak öğreniyoruz. Demokratik bir ülke olmak için hep beraber mücadele ediyoruz.

Yılların yanlışlığını ve yorgunluğunu düzeltmek ve atmak kolay değil.

Yıllarca dış güçlerin kışkırtması ile dağlarımız savaş alanına döndü. Kardeş kardeşe düşman oldu. Şehitliklerimiz gençlerle doldu. Dağlarımız adressiz mezarlarla doldu.

Bir kardeşiniz olarak diyorum ki; Sen bu kakan kokan coğrafya da mağdursun. Senin yaşadığın kaderi her gün televizyon kanallarında görüyorum. İşsizlik, yokluk hepinizin yüreğini ağlatıyor. Çocuklarınız yarınlara umutsuz bakıyor. Çareyi dağa çıkmakta arıyorlar. Çare olmayacağını bile bile…

Bak kardeşim, bu ülke de sen de beni de doyuracak ekmek var. Yeter ki kardeşçe kavgasız gürültüsüz paylaşmasını bilelim.

Artık oyuna gelme, seni devlete karşı sokağa çıkarmak isteyenlere “hayır” de. Neden diye soracak olurlarsa “biz bu ülke de kendimizi milletin meclisinde özgürce ifade edebiliyoruz” diyeceksin.”Benim kavgam bundan böyle “ekmek kavgasıdır” diyeceksin. “Kan kokan bir coğrafya istemiyorum” diyeceksin. “Çocuklarım dağlarda ölmesinler” diyeceksin. “Biz bu ülkenin eşit vatandaşlarıyız, varsada da ufak tefek sorunlar onlarda meclisimizde giderilecektir.” Diyeceksin. Seni sokaklara dökmek isteyenlere “sorunlarımızı vekillerimiz çözsün diyeceksin.” Onlara pirim vermeyeceksin ki herkes bu ülkede demokrasinin varlığına inansın. Senin oy verdiğin parti bizim de partimizdir. Bir Türkiye partisidir. Yeri geldiğinde senin sesin olacak yeri geldiğinde benim sesim olacak.

Seni temsil ettiğini söyleyen parti ve vekiller eğer senin değil de hala terör ve onu kışkırtanlar adına siyaset yapacaksa, bir kitle partisi gibi davranmayacaksa, emirleri başka yerlerden alacaksa, sorunların çözümün de çamura yatacaksa bil ki o senin partin değil ve seni temsil etmiyor.

İşte o zaman; Sen ümitsizliğe kapılma! Sarıl ezeli ve ebedi kardeşine! Gel beraber çözelim sorunlarımız, paylaşalım lokmamızı.

Unutma ki kardeşim, bu ülke doğusundan batısına, güneyinden kuzeyine hepimize yetecek büyüklüktedir. El ele verirsek, gönül gönüle verirsek ne aç kalırız ne açıkta kalırız.

Sen yeter ki seni kendi çıkarlarına kurban etmeye çalışan sahtekârlara aldanma!

Bin yıllarda geçse bu coğrafyada biz bize kalacağız. Birimizin başı ağırsa ilk biz koşacağız birbirimize.

Uyanık ol kardeşim, bu coğrafyada da hainin biri ölmeden diğeri yaratılıyor. Uyanık ol kardeşim.
Unutma ki; mutlu yarınları el ele vererek hep beraber kuracağız.

Yaşayacağız bu coğrafyada dostça kardeşçe...

Yeni bir yazıda buluşmak dileği ile…