Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Ekim '11

 
Kategori
Güncel
 

Kürt olmanın utancını yaşıyorum

Kürt olmanın utancını yaşıyorum
 

KÜRT OLMANIN UTANCINI YAŞIYORUM


Küçüklüğümde hergün kapıda bekleyen bir annem ve okuldan çıktığımda "nerdesin lan eşşeoğlu eşşek"diyerek tokatı patlatan bir babam vardı ve ben onları asla anlayamazdım. Ta ki üniversite yıllarımın ardından memleketime dönerek evlenip kızımı okula gönderinceye kadar.

Meğerse onlar hergün beni kim kaçırdı, başına birşey mi geldi diye beklerlermiş. Evet PKK nın insanlarımızı dağlara kaçırdıkları dönemlerdi o zamanlar. Akranım olan birçok genç kaçırılarak götürülmüşlerdi örgütün dağ kadrosuna.

Şimdi ise ben kızlarım için, oğlum için, kardeşlerim için, yeğenlerim için endişeleniyorum. Bir taraftan beyinleri yıkanacak diye, diğer taraftan kaçırılacak diye. Ya da her hangi bir yerde patlatılacak bombanın kurbanları olacaklar diye.

Bu bir lanet sanki üzerimizde. Doğu Anadolu'nun, Güneydoğu'nun ve şimdi de bütün Türk coğrafyasının üzerine yağan bir lanet. Öyle bir lanet ki bende okula giderken aynı korku vardı ve kardeşlerim de giderken yaşıyorduk. Şimdi ise çocuklarımızda yaşıyoruz aynı endişeyi.

Bu öylesine bir lanet ki aynı anda dağda olan bir kardeş askerde olan diğer kardeşini öldürüyor. Ya da ikisinden biri öldüğünde şehit muamelesi yapılıyor ve cenaze namazı kılınıyor.

Bu öylesine bir lanet ki milyonlarca insanımıza yetecek milli servet dağlara taşlara mermi olarak yağıyor.

Bu öylesine bir lanet ki huzuru unuttuk ve hergün sokaklarda eylemler oluyor ve şehirlerimizin üzerlerine karabulutlar misali siyah dumanlar çöküyor.

Evet zamanında bende şehrin içerisinde herbiri haşa birer tanrı gibi dolaşan polis amcalardan tokat yemiştim ve babam itilip kakılmıştı. Hiç aklımdan çıkmıyor askerimize elli metrafe uzaktan yürüyebiliyorduk o zamanlar. Onların bizleri korumak için varolduklarının unutturulduğu bir bilinçle bilinçlendirilmiştik ama bu bizim onlara taş atmamızı, kurşun sıkmamızı gerektirmiyordu.

Kısacası doğunun insanları bir dönem ağalık rejimleri ve töre muhabbetiyle, bir dönem siyasi kavgalar nedeniyle ve bir dönem de polis ve askerin içerisindeki insan azmanı zalimler nedeniyle çok kötü badireler atlatmıştı.

Ancak yaklaşık on yılı aşkın bir süredir her şey çok çabuk gelişti ve değişti. Globalleşen dünya ve hergün daha çok sosyalleşen bir toplumun insan haklarına verdiği değeri arttırması yoksun kaldığımz bir çok hakkın geri verilmesini sağladı. Özgürlüğe bakış açısı değişti, iletişim gelişti ve ulaşım gelişti.

Yani kısaca herşey değişti ama eski kafalar ve  vahşi düşünceler değişmedi. Birbirinin sırtından geçinmeyi iş haline getirmiş asalaklar halen zorbalıkla kendi insanlarını katletmeye devam ediyor.

Ben işim gereği Doğu Anadolu'nun heryanına girdim çıktım ve Güney Doğu'yu avucumun içi gibi bilirim. Zenginini fakirini ve orta hallisini. Her zaman mutaassıptı bu toplum. Bu kadar çok yatkın değildi başkaldırma fikrine. Edepliydi namusluydu. Kendi sorununu kendisi çözecek kadar delikanlıydı. Karısını çocuğunu polisin jopu karşısına çıkarmayı bırakın avlu dışına çıkarmaya haya edecek kadar namusluydu.

Örgüt dedikleri aynı kişileri birgün Ağrı'ya, birgün Doğubeyazıt'a, birgün Şırnak'a birgün Hakkari'ye otobüslerle götürüyor ve eylemler yaptırıyordu bir dönemler. Yok şunun yakalanma, bunun tutuklanma, bilmem ilk silahlı mücadele günü bahaneleriyle halkı kışkırtıyorlardı. Ardından kandırdıklarını kendi saflarına katıyorlardı.

Tarafsız olmak gibi bir lüksünüz yoktu. Ya onlardan olacaktınız ya da bizim olduğumuz gibi vatansever olacaktınız. Tabi o zamanlar devlet etkiliydi ve güçlüydü. Şimdi ise onlar yürüttükleri korkutarak sindirme politikasıyla ne oy kullandırıyorlar ne de sokağa çıkılmasına müsade ediyorlar.

Çünkü her an evinizi ve arabanızı hatta ve hatta işyerinizi kundaklayabilirler. Çocuklarınızdan birini dağa kaçırabilirler. Günün ortasında acımadan sizi ve ailenizi katledebilir, yargısızca hain diye infaz edebilirler. Yani bir dönemde dağ köylerinde yaptıklarını şimdi şehirlerde çok rahat yapabiliyorlar.

Neden mi çok kolay Avrupalı ülkelerin kendileri için geliştirdikleri ama mecbur kalınca kendilerinin bile tınmadıkları Avrupa birliği uyum yasaları biz henüz giremediğimiz için önem taşıyor. Bu yasalar, İnsan Hakları ve Birleşmiş Milletler orantısız güç kullanmayı kabul etmiyor. Her yaptığınız şey onlara rapor ediliyor.

Bu da demek oluyor ki adamların zaten çulları yok ve sizin evinizi, barkınızı, arabanızı ve servetinizi yağmalıyor ama siz güç kullanamıyorsunuz. Onların zaten kaybedecek birşeyleri yok.

Haliyle ortalığı karıştırarak Doğu ve Güneydoğuyu dünyanın en büyük uyuşturucu üretim merkezi olan Afganistan haline getirmek isteyen bir örgüt ve iki kelimeyi birararaya getiremeyen kişilerden oluşan bir siyasi parti Kürt halkının temsilcisi haline gettiriliyor.

İşte burada benim aklım fikrim tükeniyor. Çünkü biliyorum ki PKK yıllardır sınırdan geçirilen kaçak eşyanın, yükte hafif pahada ağır ticari malların, mazotun ve uyuşturucunun güvenliğini üstlendi. Çoğunluğu aşiret ağalarına ve bölge halkına ait olan bu ticaretlerden vergisini aldı ve örgütün başındakilerde arslan payını yedi. Kürtlük kürdüz diye diye kendi halkından haraç topladı.

Baktılar ki ekmek elden gidiyor ve insanlar uyanıyor, pazarları elden gidecek, kazanç kapıları kapanacak işte o zaman siyasi mücadele başlatmaya karar verdiler. Kendilerince seçtikleri hainleri lider diye önce kendi içlerindekilere kabul ettirdiler. Stk lar kurdurdular ve sözüm ona sadece kendileri demokratik toplummuş ve diğer bütün insanlar ikinci sınıf insanlarmış gibi platformlar kurdular.

Saf ve temiz Kürtlerin beyinlerini bir güzel yıkayarak binbir türlü entrikanın içerisine soktular. İki kelime Türkçe bilmeyen ninelerimize, annelerimize ve evlatlarımıza "annecim eve git başına taş gelir" diyen polisi ve askeri sana küfür ediyor diyerek kandırdılar ve ellerine molotf kokteylleri, taşlar, spoalar tutturarak güvenlik güçlerine saldırttılar.

Peki ya ne oldu işte sonuç ortada. Hergün bir o taraftan bir bu taraftan birçok insan yok oluyor. Dünyanın serveti ve zamanı bu uğurda harcanıyor. Peki kim kaybediyor, kim kazanıyor, kime ne oluyor.

Çok basit vatanımızı parçalamak isteyen dış güçler maddi ve manevi kazançlar ediniyor ve hiç birşeyin farkında olmayan Türkler kaybediyor, Kürtler, Lazlar, Çerkezler, Aleviler, Sünniler kısacası Türkiye kaybediyor.

Ne zaman anlayacaklar yeni bir dil ve devlet anlayışı ile geri bıraktırıldıklarını. Yarın kurulabilecek bir devletin herşeye yeniden başlaması gerekeceğini. Dilinin yeni nesle entegrasyonunun, okullarının açılmasının, anayasasının düzenlenmesinin, resmi kurumlarının kurulmasının, üniversiteler kurulup bilim adamları yetiştirilmesinin en az yüzyıl süreceğini.

Bu süreç Osmanıldan arta kalan ve kurtarılan topraklarda kurulan Türkiye Cumhuriyetinin kaderiyle aynı değil mi. Önce saltanat kalktı, halifelik kalktı, harf yasası getirildi, neredeyse tamamı arap alfebesiyle okur yazarken yapılan bu devrimle latin harflerine geçildi ve bütün herkes okuma yazma bilemez hale geldi. Sonrasında kılık kıyafet devrimleri, tekke ve zaviyelerin kapatılması vesaire vesaire.

Kaldı ki bunlara gerek de yok. Ben doğulu bir Kürdüm. Okulumu okudum, askerliğimi yaptım, ticaretle uğraştım ve siyasete bulaşmadım. Bugüne kadar bana şurdan kalk şuraya otur diye kimse demedi. Kendi halkımdan korktuğum kadar kimseden çekinmedim.

Üstüne üstlük bir terör örgütü ve onun içinden çıkma bir siyasi parti ataları Çanakkale'de birlikte savaşmış bir milletin temsilcisi olarak kabul etmiyorum. Biz vatansever kürtler bunu kabul etmiyoruz. Türkiye Cumhuriyeti devleti bizim devletimiz ve toprakları bizim vatanımızdır. Bu toprakların bütünlüğü bizim namusumuzdur.

Bir zamanlar henüz ar damarları çatlamamış bir ülke vardı ve batıya her gittiğimde birileri doğulu namusludur, doğulu dini bütündür, doğulu delikanlıdır derlerdi ve bundan gurur duyardım. Oysa ki ben şimdi doğuda doğduğumdan, kürtçülük adına vahşice katliamlara imza atan canavaralarla aynı kanı taşıdığımdan  ve Kürt olduğumdan utanıyorm.

Diyorum ki yüce milletine "yalvarırım her kürdü aynı sanmayın, şehitlerimize bizim de içimiz yanıyor ve yüreğimiz kan ağlıyor. Bizler bu vahşetin ve hıyanetin birer parçası değiliz. Bizi sindirdiler ve sindiriyorlar. Belki bu yazdıklarım yüzünden yarın benim de başım kopacak ama yüce Allah'a yemin ederim ki Şeref sayarım. Dinime, vatanıma ve insanlarıma bir değil binler canım feda, sonuna dek kanım feda"

 

 
Toplam blog
: 55
: 979
Kayıt tarihi
: 21.10.07
 
 

İnsana insan olduğu için değer veren dürüst ve saygılıyım.Güzelliği fiziki olarak düşünmeyen gönül g..