Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

31 Temmuz '09

 
Kategori
Siyaset
 

Kürt sorunu demokrasiyle çözülür!

Kürt sorunu demokrasiyle çözülür!
 

Abdullah Öcalan, Bekaa Vadisi'ndeki PKK kampında bir ders sırasında (1989)


Abdullah Öcalan’ın avukatları, müvekkillerinin barış sürecine katkıda bulunacak bir “yol haritası” üzerinde çalıştığını açıkladılarsa da, bu çok daha önceleri açıklanması gereken bir yaklaşım olmalıydı. Ayrılıkçı Kürt hareketinin, PKK terörüyle 25 yılda 40 binden fazla insanın ölümüne yol açmasın sonra geldiği noktayı Abdullah Öcalan’ın bu sözleri açıklıyor: <ı>”Demokratik çözümlerin geçerli olduğu koşullarda silahlar susar !”

Öcalan, epeydir Kürt sorununa duyarlı çevrelere bazı mesajlar gönderiyordu. Örneğin, <ı>“Aydınlara mektubumdur” diye kaleme aldığı 12 sayfalık değerlendirme notu, İmralı’dan 15 Ağustos’ta çıkacak çözüm önerileri konusunda güçlü sinyaller vermektedir. Ama benim merak ettiğim bu çözüme katkı sağlayacağını iddia edilen mektuplardan birkaç tane “Pkk’ya mektubumdur” diyerek silahları bırakmasını, bunun çare olmadığını ve Leninist ideolojinin Ruslara bile çara olmadığını, “DTP’ye mektubumdur” diyerek, Pkk çizgisinde değil de Kürt halkının çıkarları, istekleri ve umutları doğrultusunda reel siyaset yapmasını, “Kürt halkına mektubumdur” diyerek, silahın çare olmadığını ve dağa çıkmamaları gerektiğini, şehirlerde, olaylar çıkartmamalarını, eylemlerini daha demokratik platformlara taşımaları gerektiğini ve molotoflu, ateşli, vurmalı, kırmalı, pkk sloganlarını atarak, provakatif eylemlerde bulunmalarının, ne kendilerine, ne de Kürt halkına yararı olmayacağını da salık verseydi keşke. Keşke, aydınları ve siyasetçileri dize getireceğine, onlara tavsiyelerde bulunacağına, Kürt halkı ve Kürt gençliği için daha yapıcı şeyler yapsaydı. Keşke silahları susturabilseydi !..

Öcalan, İmralı’daki hücresinde 10. yılını dolduruyor. Bu süre içinde, sanırım oldukça bir muhasebe yapma imkanı bulmuştur. Çok da kitap okuduğunu ve ufkunu daha iyi genişlettiğine inanıyorum. Oradayken, gönül verdiği Marksist eğilimlerden ve Leninist siyasi yaklaşımları ile oluşturduğu bir çeşit Kürt sosyalizminin, kanla, barutla ve kurşunla oluşturmaya çalıştığını bunun sonunda da onbinlerce insanın öldüğünü ve bunun çare olmadığını sanırım görebilmiş. Eğer, eski deyimle mütereddit, yeni tabirle ikircikli bir politika izlemiyorsa bu dikkate alınmalıdır kimi çevrelerce..

Sanıyorum ki görebilmiş ki, bir Kürt açılımından ve çözümden bahsedilen şu günlerde <ı>“Demokratik çözümlerin geçerli olduğu koşullarda silahlar susar ” diyebilmiştir. Hayatını dağlarda, asker avlamakla, şehirlerde, muhtelif yerleri bombalatıp, masumları katlettireceğine, gençleri dağa çağıracağına, onları daha farklı alanlara yönlendirebilecek şartların oluşması için çaba sarf etseydin, şimdi bu açılımlara gerek kalmayacaktı.

Hadi sen bunları yapmadın. Demokrasi, demokrasi deyip, Kürtlerin temsilcisi olduğunu söyleyen ve onların oyları ile meclise giren Dtp’ye ne demeli? Onlar da <ı>“asker operasyonları hemen durdun, yoksa…” demekten başka ne yaptılar? Silahlı örgüt Pkk’yı savunmaktan, desteklemekten, dağdakilere arka çıkmaktan gayri ne yaptılar? Gençler ölmesin sloganı güzel bir slogandı ama yalnızca, dağdaki teröristleri kapsadığı anlaşılınca, o hoş sloganın bir balon olduğu anlaşıldı. Dtp umudun değil, savaşı, çileyi, gözyaşını, kanı sevenlerin partisi oldu. Keşke, gerçekten Kürt halkının iradesi, onların sesi olabilseydi. Meydanlarda halkı galeyana getirip, elde ettiği siyasi güçle, TBMM’de Kürt halkının çilelerini, onların ihtiyaçlarını, gereksinimlerini ve çıkar yollarını haykıra haykıra anlatabilse ve bu sorunları gelin, hep beraber çözelim” diyebilseydi, bugün kendilerini alkışlayanlar arasında, kendi yandaşlarının STK’ları değil, toplumun geniş kesimlerinden de hem destek, hem alkış, hem de oy alırlardı. Ben de seve seve oyumu, izli değil, göstere göstere onlara verirdim. Ama gelgelelim, sistem böyle işlemedi. Şimdi de çözüm yollarının arandığı, konuşulduğu şu günlerde <ı>“Öcalan ve Pkk muhatap alınmalıdır “ deyip, kendi basiretsizliğini ortaya koyuyor. Neden kardeşim, hani sen Kürtlerin seçilmişi, ezilmiş halkların sesiydin? Çözüm yollarının aranması ve önerileri konusunda, sağlam, ayakları yere basan bir iradeyi neden sergileyemiyorsun? Bu kadar mı acizsiniz?

Günlerdir, konuşulan Öcalan’ın “yol haritası ve çözüm önerilerinin” neleri kapsayabileceğini daha önceden de yazmıştım. Bu basında da sıkça yer aldı. Ama ilk gelen bilgilere göre 15 Ağustos’ta çıkacak çözüm önerileri konusunda güçlü sinyaller vermektedir. Öcalan, <ı>“bana ister terörist başı deyin, ister demeyin, Beni ister muhatap alın, isterseniz almayın. Bu umurumda değil” derken, acaba DTP’ye de mesaj gönderiyor mu? Ayrıca, Öcalan’ın muhataplığının alınması, devlet örgüsü ve geleneği içinde çok sağlam bir duruş değildir. Ama Öcalan’ın <ı>“Sonuna kadar savaş olmaz. Bu yıkım getirir. Herkes bunu görmelidir” demesi dikkate alınmalıdır. Bu mesajı da en çok DTP ve Pkk tarafı kendi üstlerine alınıp, hemen harekete geçmelidirler.

Öcalan bombalamaya(!) devam ediyor. Diyor ki <ı>“Genelkurmay PKK’ya saldırıp, ‘Bu kadar PKK’lı öldürdük’, PKK da ‘Bu kadar asker öldürdük’ diyecek, bu mu çözüm? Bu kan ve gözyaşıdır, ben Filistin olmak istemiyorum. Bunlara dur demek istiyorum, bunun önüne geçmek istiyorum. Herkes kendi milliyetçiliklerini dayatırsa çözüm gelişmez. Tek seçenek olan demokratik çözümün gelişmesi gerekiyor”.

Evet, oldukça özlenen ve beklenen sözler. Ama imkânım olsaydı, geriye dönüp İmralı’ya şu soruyu sormak isterdim.

“Şimdi mi akıllandın Öcalan, bunu neden daha önce söylemedin ki? Bunca insan neden öldü, neden analar gözyaşı döktü, neden o kadar kan döküldü? Neden bu ülke bunca yıldır hep barut koktu. Kürt halkını kendinize oyuncak yapıp, onları ‘sizi özgürlüğe ve refaha kavuşturacağız’ deyip kandırdınız ve hep ayrılıkçı politikalar izleyip, ayrı bir devlet hegemonyasından bahsettiniz. Bugün bile hala, <ı>‘devletin Kürt açılımı bir aldatmacadır‘ diyen vekillere ne diyeceksiniz. Çözümün ve barışın önünü tıkayanlar ve bundan nemalananlar kimlerdir? ”

Öcalan, “Filistin olmak istemiyorum” diyor, bu sözler değerlendirilmelidir. Ama Pkk’nın ve Dtp’nin kanaat önderleri hala, bir özerklik(otonom) dayatması ve ayrı bir bayrak sallandırmanın peşinde. Oysaki bölgede, işsizlik var, sağlık, eğitim sorunları var. Yaşam şartlarının elverişsizliği ve kötü ekonomi var. Her şeyden önemlisi Feodal bir yapı içinde, ağalara, beylere köleliği ve halkın topraksızlığı var. Oradaki halkın en büyük sorunu başkadır. Halkın birinci konusu ne dilleri, ne kültürleridir. Devlet geçmiş politikaların üzerine çizgi çekmiştir ve öyle olmalıdır. Bunları konuşmak lazımdır. Ne Dtp, ne Pkk, ne Öcalan, ne de Devlet başka söylemler peşinde koşmamalıdır. Eğer aranan gerçek çözüm ve barış ortamı ise, öncelikle ön koşulsuz Pkk silah bırakmalıdır. Pkk silah bırakınca da o Dtp’nin “asker operasyonları durdursun” talebi zaten otomatikman gerçekleşecektir. Asker, orada ya da burada insanların ölümünden hoşnut değildir. Dağlarda gezinmekten de çok hoşnut olduğunu sanmıyorum. Oralara akıtılan paralar, başka yerlere akıtılabilir. Gelin el ele verin, bu paralar Refah ve kalkınma için bölgeye akıtılsın.

Bu çözüm yollarında herkes taşın altına elini koyacaktır. Eğer koymazsa, o zaman bir daha bu fırsatlar yaratılır mı bilmem. Geride kalan yıllarda kim kaybetti, kim kazandı? Bu barışa herkes katkıda bulunmalıdır. Hem Kürt halkı, hem de Türk halkı artık huzurlu bir yaşamı hak etmiyor mu? Öcalan'ın Kürtleri her seferinde domokrasi'den ve barış'tan söz ederken, ne barış, ne de demokrasi için bir adım attılar. Ne de silahların susmasını isterken, silahları susturdular. Ama şimdi sırasıdır..

Evet, "Kürt sorunu demokrasiyle çözülür" ama önce silahları susturmak ve bu demokrasiye inanmak gerekir..

../..

 
Toplam blog
: 671
: 2572
Kayıt tarihi
: 26.06.06
 
 

Anadan doğma bir İzmirliyim ve bu şehirli olmaktan gurur duyuyorum.. Hem bu şehirde doğmuş, hem b..