Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

31 Temmuz '10

 
Kategori
Siyaset
 

Kürt sorunu mu? Türk sorunu mu?

Kürt sorunu mu? Türk sorunu mu?
 

Türkiye’nin günümüzde yaşadıklarına uzaktan bakan veya ön yargılı ideolojik bakışlarla konuyu çözmeye çalışanların daha yolun başında nefesleri tıkanıyor. Önceleri yok kabul edilen, sonra var mı, yok mu tereddüdünde kalınan, bu günse gerçek bir sorun olarak kabul ediliyor Kürt sorunu. Bu böylemi acaba? Anlamaya çalışalım, bunun için de Kürtlerin geçmişlerine bir bakalım.

1071 de Alparslan ile Türklerin Anadolu’ya girdiği kabul edilirse (ben çok önceleri Türklerin Anadolu’da olduğuna inanıyorum) bu girişte yapılan savaşlarda o havalide yaşayan Kürt beyliklerinin büyük bir kısmının Alparslan’ın yanında olduğu söylenir. Dikkat edilirse etnik olarak Türklükle bir bağı olmayan Kürtler, aynı coğrafyada birlikte yaşadıkları Bizans’ı derhal satmış, Türk tarafında yer almışlardır. Daha sonra da durum değişmemiştir. O bölgede yaşamalarına rağmen hiçbir dönemde ciddi bir devlet kuramamış olan Kürtler, güçlünün yanında yer alarak varlıklarını sürdürmeye çalışmışlardır.

Osmanlı’nın yükselme dönemlerinde bir nevi eyalet sistemi içersinde yaşayan Kürtler sorun olmamıştır, çünkü devlet onlardan bir şey istememiş, onlarda varlıklarını Osmanlının güçlü kolları arasında sürdürmüşlerdir.

Osmanlı gerilemeye başlayınca Kürt sorunu yavaş yavaş ortaya çıkmaya başlamıştır. Gelirler azalmış, kimi Kürt beyleri adlarına hutbe okutamaz olmuşlardır. Özellikle Osmanlının son dönemlerinde İngilizlerin kışkırtmaları sonucu Kürtler Osmanlının başına büyük sorun olmaya başlamışlardır. Kendi zayıflığı yüzünden sorunu bir türlü çözemeyen Osmanlı, Kürt beylerinin paşa yapılarak başına geçirildiği Hamidiye alaylarını kurmuş, böylelikle sorunu biraz olsun çözmeye çalışmıştır. Türk-Kürt kardeşliğinden söz edenlerin Çanakkale savaşlarına atıfta bulunmaları bu yüzdendir.

Peki, asıl ülkemizin yoktan var olduğu istiklal savaşında durum nedir?

Hiçbir işgal olmamasına karşın, yani savaşa katılmalarının önünde hiç bir engel olmamasına karşın en az katılım Güneydoğu’dan olmuştur. Oysa işgal altındaki Marmara ve Ege bölgesinden bile insanlar savaşa katılmıştır. Bir karşılaştırma yapacak olunursa katılım, işgal altındaki egeden %14, iç Anadolu’dan %31 Güneydoğu Anadolu’dan ise sadece %2 dir. Bu da gösteriyor ki istiklale kavuşmak Kürt’ler için çok da önemli değildir.

Yaklaşık yüz yıldır sorumsuz, başına buyruk yaşamayı pek seven Kürt beyleri düzenli bir hayatı hiç te sevmediler. Karıştırıcı dış destek İngilizlerde yanlarında olunca derhal isyanlara başladılar. Sırf Cunhuriyet dönemi içinde 36 Kürt isyanı anlamlı bir durumdur.

Kürtçülerin en önemli tezlerinden biri de Güneydoğu’da ekonomik ve sosyal zorlukların olduğu ve devletin bu bölgeleri boşladığıdır.

Oysa nüfus artış oranları Kürtçüleri yalanlamaktadır. 1990’dan itibaren Türkiye’de 15 yıllık nüfus artış oranı ortalama %24’tür. Oysa bu rakam Güneydoğu’da %40’tır. Karadeniz, İç Anadolu ve Doğu Anadolu’nun Türk nüfusu azalırken Kürt nüfusu artmaktadır.

Eski dönemlerde sağlık sorunları, çevre koşulları, harpler gibi nedenlerle nüfus hızla artmıyordu. Oysa günümüzde şartlar hızlı nüfus artışı için uygun. Nüfusu en hızlı artan kesimin de Kürt kesimi olması tesadüf değildir.

Bu ülkenin yönetiminde ne yazık ki Türkler vardır ve Türkleri herhangi bir savaşla yenmek mümkün değildir. Sömürgeci devletler bunu iyi bildiklerinden daha önceki Türk devletleri gibi Türkiye cumhuriyetini de içten yıkmak gereğine inanmışlardır. Bu nedenle baştaki isyanlardan sonuç alamayınca Kürt nüfusun hızla artmasını desteklediler. Bu gün ülkede ki Kürt Sayısı 7 ye iki gibidir ve bu artış devam ettirilebilirse en geç kırk yıl içinde yarıyı geçmeleri sürpriz olmayacaktır. Son günlere kadar Kürtleri temsil ettiğini iddia eden partiler bir ayrılığa kesin karşı çıkıyordu. Haksız da sayılmazlardı. Düşünebiliyor musunuz? Kırk yıl sonra tek başına iktidar bir Kürt partisi. Ve tarihinde hiçbir zaman ciddi bir devlet kuramamış Kürtler.

Ancak maalesef oyun bozuldu. İran’ın aşırı güçlenmesi, Afganistan’da demokrasi ihracının çok yavaş ve zahmetli olması, orta Asya’da ki devletlerin hızla birleşmeleri Türk askerinin Barzani başkanlığında kurulacak Kürdistan’a hamilik etmeyeceğinin anlaşılması, emperyalizmin ABD eli ile yürüttüğü kırk sene sonrasına ait planları öne almasına sebep oldu.

Çok kısa bir zamanda ABD nin istediği gibi üsleneceği bir kürt devletinin kurulması gerekmektedir. Bu da Atatürk’ün ordusu olduğu sürece mümkün değildir. Ülkemizde askerimizi yıpratmak, gözden düşürmek, moralini bozmak, parçalanmaya ses çıkaramaz hale getirmek lazımdır ki Ergenekon tiyatrosunun sahneye koyduğu oyun budur. Bu oyunun detaylarını ve sonunu öğrenmek isteyenler Endonezya’yı incelesinler.

Bu yeni durumdan Kürtlerin büyük bir çoğunluğu memnun değildir. Zira güneydoğuda yaşayan her Kürdün batıda bir akrabası, göçmek istese sığınabileceği bir limanı vardır. Özellikle batıda yaşayanlar bölünme fikrine kesin karşıdırlar. Onları ikna etmek gereklidir. Bu bağlamda İnegöl ve Dörtyoldaki olayların, yetmezse çok daha şiddetlilerinin başka yerlerde çoğalarak sergilenmesi kimseyi şaşırtmamalıdır.

Kürtler belkie cumhuriyetten beri tarihlerinin en iyi dönemini yaşıyorlar. Kışkırtıcıların çabası meyvelerini verir bir ayrılık olursa yeniden tarihteki kötü dönemlerine döneceklerdir. ABD büyükelçisinin dediği gibi “bir üçüncü dünya ülkesi” olacaklardır.

31/7/2010

 
Toplam blog
: 1508
: 1688
Kayıt tarihi
: 16.07.08
 
 

Yetmişiki yaşında iki çocuk ve iki torun sahibi bir erkeğim.. Lise mezunuyum. Uzun yıllar esnaflı..