Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Aralık '09

 
Kategori
Güncel
 

Kürt sorununda eskiyen ama eksilmeyenler

Teokrasi, aristokrasi, oligarşi yok, insan, halk, toplum, ulus var diye kurulan modern devletlerden biri olan Türkiye'de, zıvanadan çıkmış güçler, uluslararası destabilizasyon politikaları eşliğinde ulusu Türkleştirmeye çalışmış, 'Kürt yok' demiş, başka var-yok karşıtlıkları da yaratarak.

Son on yıllarda, bu zıvanadan çıkmış kesimler çıkışsızlığa toplumu ittikçe, 'Kürt var' denmeye başlanmış.

Şimdi başka zıvanadan çıkmış kesimler, (Kürt var) sentaksında ifade edilen ama semantiği farklı olan pragmatik sonuçlar yaratıyorlar.

'Kürt yoktur' diyene karşı, 'Kürt var' demek bir anlamdır. Ama, bi de öyle bir anlam vardır ki, 'Kürt vardır' derken, başka bi şeyin yokluğuna işaret edilir. Kürt yoktur diyene Kürt vardır derken bir illüzyon yaratılır, Bu illüzyon gösterisi, Kürt vardır söyleminin haklı ve meşru söylemine, haksız ve gayri meşru söylemi enjekte eder. Bunu bazıları safiyene yapar bazıları ise bilerek farkında olarak yapar.

Türkiye'nin önündeki sorun, 'Kürt yoktur' diyenlerle, 'Kürt vardır' diyenlerin, bu iki kesimin kendi negatif konumuna düşmeden karşıtına gidebilmek sorunudur. Yani 'Kürt yoktur' diyene, 'vardır' diyeceksin, ama 'Vardır' diyene de 'Yoktur' diyeceksin.

Bu ise özünde, etnik köken bağlamından çıktığı siyasal milliyetin gerçekten önemsizleştiği bir noktadır. Birisi 'ben Kürdüm, bana Kürt yok diyorlar, ve bunu negatif sonuçlarını yaşıyorum' diyorsa, onun bu söylediğini anlayarak, ama sendrom değil semptom olarak görerek prognoz yapmak gerekir.

Yani, gerçek sorun değildir bu, sadece başka tür bir sorunun belirtisidir.

Siz sendrom ile semptomu karıştırırsanız, insanları a-ferin ile tedavi etmeye çalışırsınız.

Ükede yapılan budur, ve bu aslında hastalığı da azdırmaktadır.

Eskiden 'Kürt yoktur' diyen belli kesimlerin yarattığı sorunlar vardı, sonra PKK sorunu çıktı, şimdi de bir DTP sorunu var.

DTP yakın geçmişte öyle anlaşılıyor ki daha PKK'li biri olsun diye, Ahmet Türk'ü tasviye etti ve yeni bir başkan seçti, ama o da sahte askerlik raporundan dolayı ekarte edildi. Şimdi DTP'nin PKK çizgisini bir hanım temsil ediyor.

Devrede, Emine Ayna, çal çal oyna var, bu kişinin konuşurken anlattıklarının içinde yer alan insani boyutu görüyorum, kimbilir ne acılar yaşadı, tanık oldu. Bunların, zıvanadan çıkmış güçlerin eseri olduğunu da biliyorum, ama, artık, keskinleşmiş, şartlanmış ve realitelere ve olgulara dayalı olarak düşünmediğine emin olduğum bir insan nasıl bir çözümün öznesi olabilir?

Ahmet Türk de, belki bağırıp çağırmıyor ama PKK çizgisindedir. Türkiye'yi, Öcalan'ın muhatap alması için ikna etmeye çalışıyor. Bu belki, örgütün baskısı ile oluyor. Bunun arkasında yatan Öcalan'ın güç oyunu olabilir, kendini hala iktidar sahibi biri olarak etkili kılmaya çalışıyor olabilir. Ya da, hareketin hala bir ulusal hareket olarak sürmesi için stratejik olarak böyle görülüyor olabilir.

Kürt denilen insanların, Kürt yoktur diyenlerin monizminden çektiklerini biliyoruz, bunun giderilmesi gerekiyor, ama, bu Kürt denilen insanların, Türk denilen insanların acılarının müsebbibi olan kişiyi, başlarının tacı etmesi, en az ilki kadar ahmakça bir tutumdur ve no way'dir.

DTP, kesinlikle PKK militarizminden kurtulmalıdır, ama şu an DTP PKK'dir.

Bir şey kendi kendinden nasıl kurtulabilir?

Başbakan esasta, entellektüel bir insan değil, bir bilim ve kültür insanı da değil.. Ne sosyoloji, ne felsefe ne de bunların yan dallarını biliyor ya da okumuştur. Ve üstelik vizyonu da yoktur.

O daha çok kahvede oturup ahkem kesen bir adam izlenimi vermektedir. Bu sorunu nasıl çözemiyorlar, ben olsam şunu şöyle yapar bunu böyler yapar işi bitirirdim, üslubunu baştan beri sürdürüyor. İnsan duyabildiğini işitir, görebildiğini görür.

Bu her insan için böyledir ama kritik nokta, insanın bu sınırlarının farkında olup olmadığıdır. Farkında değilse ve hala kendi doğrularında diretiyorsa, yaptığı yobazlıktır.

Erdoğan'ın bu üslubunun karşıtı, kılı kırk yarmaktır, onun yüklediği anlamla monşerliktir. Bu da matah değildir.

Erdoğan'ın çoğu konuşması masada kotarılır, akıl vereni, yazanı çoktur. Tahmin ederim ki, Erdoğan okuduğu metinlerden, bir sürü yeni kavram, söylem ve argüman öğrenmiştir.

Ülkedeki çatışmaların, gerilimlerin, yanlış yolların çoğu da bu durumdan çıkar, dar bakış açıları, kinin yarattığı kavgacılık, ben işi bitiririmcilik, sağdan soldan alınan eklektik düşünceler ile oluşturulmuş politik anlayışlar.

Emine Ayna gibi kadınlar kahvesinden çıkmış gibi kişlerin hala bu ülkede etkin olması Erdoğan gibi erkekler kahvesinden çıkmış gibi kişilerle de mümkün değil midir? Çok daha aklıselim ve olanağı bulunan süreçlerle yürünse, DTP hala PKK olabilir mi? Doğru ve iyi olan, en keskin nesnelerden en keskin insanlardan daha keskindir, bu yolda ilerlenebilse, bunların bir bir dağılıp gittiği görülecektir.

Rakip düşünceleri alt ederek değil ikna ederek yürüdüğünde gerçek çözümleri yaratabilirsin. Örneğin AKP'ye muhalif CHP ve MHP var.. bunlar bir şeyler söylüyor, AKP bu rakipleri, iddia olsa da gayri hukuksal oyunlarla, basın manipülasyonlarıyla, yasamadaki çoğunlukçuluğuyla, ve iktidar gücüyle alt etmeye çalışıyor, rakiplerine, siyaset uğruna anaların ağlamasını, insanların ölmesini istyorsunuz, diyor.

Böyle bir kafa bırakın (ve bu kafayı bırakın) sorun çözmeyi, sorunun kendisidir.

 
Toplam blog
: 467
: 1012
Kayıt tarihi
: 21.10.07
 
 

Ankara'da yaşıyorum. Çeşitli güncel konularda, zaman zaman "Neden olaya böyle bakılmıyor?" diye düş..