Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Haziran '12

 
Kategori
Blog yazarları tartışıyor!
 

Kürtaj mı? Allah senden razı olsun Başbakanım!

Kürtaj mı? Allah senden razı olsun Başbakanım!
 

Günlerdir kürtaj üzerine haklı  bir  kıyamet  kopuyor  her yerde. Tabipler, hukukçular, kadın hakları savunucularıyla, başbakanı destekleyenler arasında bir tartışmadır gidiyor. Konu, etik, dinsel, sağlık, uygarlık , kadın ve çocuk hakları açısından çok yönlü tartışıldı. Değişik düşüncelerin savaşımını, olabildiğince izlemeye  çalıştım ben de.

Onun için, bu yazıda;  başbakanın amacının  yeterince vurgulanmayan  ya da  vurgulandıysa da  benim gözümden kaçmış  yanlarına değinmeye çalışacağım.

Ne dedi sayın başbakanımız? :

“Kürtajı bir cinayet olarak görüyorum. Buna kimsenin müsade etme hakkı olmamalı. Ha anne karnında bir çocuğu öldürürsünüz, ha doğduktan sonra öldürürsünüz; hiçbir farkı yok. Her kürtaj bir Uludere’dir” dedi. Ardından ekledi, ''Zaten bakanıma söyledim, kürtajla ilgili yasayı hazırlıyoruz ve bu yasayı çıkartacağız'' dedi.

Kime söyledi?: Bakanına.

Başbakanın birinci kişi üzerinden sürekli sahiplenme bildirerek başlayan konuşmaları, artık başta  ONA  AİT  OLAN kişiler olmak üzere, hiçkimseyi rahatsız etmiyor ya o ayrı konu. İçselleştirilmiş bir kölleliğin imlenmesi bana göre. Ben kimsenin malı olmak istemem de… Dua edelim ki kürtaj konusuna “Benim kadınlarım” diye başlamadı. Yoksa kendimi,  Muhteşem Süleyman’ın cariyelerinden biri gibi hissetmem işten değildi. Tövbe tövbe…

Küçücük bir çocukken, kötü havalarda bahçeye çıkamaz, annemle birlikte komşu kadınların toplantılarında zorunlu olarak bulunurdum. Onlar, “Bunlar çocuk nasılsa anlamaz” diye ya da kendi aramızda oyuna daldığımızı düşündüklerinden, yanımızda her  konuyu konuşurlardı. “Ah, vah… Nasıl yaptın kız?... Canın yanmadı mı?... Eee sonra ne yaptın?... Canlı mıydı?... Kıpırdadı mı?... Küçücük kan parçası ha?... Sabun mu?... Neee ebegümeci  mi?... Hiii hem de şişle ha?...” gibi sözlerin, çocuk düşürme yöntemini anlatmak için kullanıldığını yıllar sonra kavrayacaktım. Beyin  kaydediyor ve bir köşede saklıyor demek ki… İtiraf etmeliyim ki, ben de çok meraklı bir çocuktum. Çaktırmadan  kulaklar, gözler hep tetikte.

Sonra, Katolik inancın yaygın olması nedeniyle kürtajın yasaklandığı ülkelerde ve az gelişmiş ülkelerde, “Merdiven altı” diye adlandırılan yöntemleri , günümüzde ise, Dünya Sağlık Örgütü’nün verilerine göre, dünyada 46 milyon kadının tıbbi olmayan yollarla kürtaj olduğunu, 20 milyon kadının ise bu yolla öldüğünü/öldürüldüğünü öğrendik.

Oysa, şimdi çok gelişmiş doğum kontrol yöntemlerinin, devlet eliyle, ücretsiz öğretilmesi ve yaygınlaştırılması olanakları varken, kadınları  ve cenini bu yolla korumak olanaklıyken, kürtajı yasaklamanın anlamı ve amacı ne olabilir?

Sokaklar, fuhşa, uyuşturucuya  itilen, mendil satan, acımasızca çalıştırılan, eğitimden, sevgiden yoksun çocuklarla doluyken, cenine gösterilen bu ilgi ve sevgi nasıl anlamlandırılmalı?

Kadın cinayetleri, son sekiz yılda binde 1400  artarken, kadına duyulan bu şefkat nedir?

Başımıza gelenlerin, benim ve halkın yararına olmadığını anlayınca ben de  bizi yönetenlerin yerine kendimi koyup soruların yanıtını kâr-zarar açısından aramaya çalıştım. Bizim bir kârımız yoktu da onlar açısından yararı ne olabilirdi? İkide bir, bir taş atıp birçok  kuş avlanmasına alıştık. “Acaba bu kez kaç kuş avlayacak, şu kürtaj taşı?...” dedim ve şu sonuca vardım:

Olan biten, dünya egemenlerimizin dayattığı ve gönüllü(Neden gönüllü?...) uygulamacılarıyla, uzun süredir eyleme geçirilen bir toplum mühendisliğidir. Mühendis titizliğiyle, bütün bilim dallarının katkısıyla, teknolojiden olabildiğince yararlanılarak, hesaplı kitaplı, ince elenmiş sık dokunmuş bir toplum biçimlendirilmesi. Gücün verdiği sayısız araç kullanılarak yapılan bir ekonomik, sosyal, politik, psikolojik, ideolojik çalışmadır.  Rahat güdülücek bir toplum ve  diledikleri gibi at oynatacakları ülke/ülkeler yaratma eylemselliğidir olan biten.

Şimdi vurulan kuşlara bakalım.  Eksiğini fazlasını, yorum kutularında siz söylersiniz artık.

KÜRTAJ TAŞI VE VURULAN KUŞLAR:

_____Kürtaj  tartışmaları sürerken, Uludere cinayeti geri planda kaldı. (Gencecik ölü canlar, paraya çevrildi, özür dilenmiş oldu. İlle sözle özür dilenmesi önemli. O zaman, cinayet, cinayet olmaktan çıkmadığına göre, birkaç günah keçisini cezalandırıp  büyük adam özrüyle sorunu  saf dışı etmek  daha kolay.)

___28 Şubat soruşturulmalarında bir dalga daha geldi. Zaten hep gündemdeki tartışmalara kendinizi kaptırdığınızda birileri soluğu içerde alıyor her zaman. Muhalefetin çeşidi önemli değil, önemli olan kökünün kazınması. Türk’ü Kürt’ü, sivili apoletlisi fark etmez. Ya da birileri affa, kimi davalar zaman aşımına uğruyor.

___THY’de 305 çalışan işten çıkarıldı, grev yasaklandı.  (Benim hava yollarımda grev ha?... Bu ne cüret?... İşsiz mi yok… Nitelik önemli değil, yandaşları dolduruveririz, olur biter.)

___Biber gazından bir genç daha öldü. Aile de gazdan nasibini aldı. (Polistir, her şeye kadirdir, ibret alın.)

___Memur maaşları,  hükümet destekçisi sarı sendikanın da katkılarıyla, ayda  kuru ekmek  parasını bile karşılayamayacak kadar yükseltildi. Uçak alacağız, saray yapacağız, kârlar artacak, biraz da siz kemerleri sıkın birader.

___Suriye diplomatlar kovuldu, savaş  şimdi çok daha yakın. Biz dünya egemenleri gelip de çocuklarımızın kanlarını döktürecek değiliz ya… Aslan gibi Mehmetçikler ne güne duruyor? Tampon bölge falan, giriverdiniz mi  “Tekbiirrr!” deyip  önümüzde kim durur?  Sakın ola  cuma namazlarından sonra “Müslüman müslümanı öldürmesin” mitinglerini falan beklemeyin. Emir demiri keser, din kardeşliğinde bizden bu kadar azizim. Sırada İran… Sonrası mı, düşündük de şimdilik sır olarak kalsın.

___İşte  bütün bunlar için daha dindar ve “Vur kafasına, al lokmasını”, yalnızca  hacı hocaya itaat eden, sorup sorgulamayan, cehennemden ödü patlayan, bu dünyada boyun eğip cennetteki ödülü düşleyen bir halka gereksinimimiz var. İmamlarımız okullara girmeye başladı bu arada. Allah’ın izniyle, en kısa zamanda hastanelere de sokuyoruz  inşallah… Yıllardır, Kuran kurslarında, ışık saçan saçan okullarda da boş durmadık herhalde.

___Zaten “Türban”, 4+4+4  diyerek, epeyce yol aldığımız kadını eve kapama ve dindar nesil tasarımımız başarıya ulaştı sayılır. Üstüne kürtaj yasağını getirip, kadınlara   beş çocuk doğurtarak  savaşlarda kaçınılmaz olarak ölecek evlatlarımızın yerine, itaatkâr, cehennem  korkusuyla, cennet ödülüyle koşullanmış taze nesiller yetiştirmek fena mı olur? Başkaldıran  kadınlar için, biber gazı ve coplar da faaliyette işte. Şimdi demir coplar sipariş ettik, hayırlısıyla onlar da geldi mi, işçinin, memurun, öğrencinin, kadının sesi çıksın da görelim. Hak arama deneyimi olan kuşaklar nasılsa yaşlandı, umudumuz dindar gençlerde.

___Bu arada, 23 Nisan, 29 Ekim, 19 Mayıs gibi özü gitmiş, adı kalmış, zaten biçimselleştirilmiş  simgesel günleri de hallettik çok şükür. Adları da dünya egemenlerine nasıl isyan edildiğini hatırlatır matırlatırsa? Neme lazım,  biz önlemimizi alalım.

___Bu arada sakın unutmayın. Medya, çantada keklik ama sağda solda,  bunları yazan çizen, söyleyen  birileri çıkarsa, derhal icabına bakın. Olmazsa “kâfirdir, zındıktır, katli vaciptir” deyin de okkalı mahalle baskısı iyice artsın, genleriyle oynanmış dikensiz güller yetiştirelim İrem bağlarında. Uyanık olun, önümüz Ramazan. Böylelerini saptayıp yıldırma zamanıdır, iyi değerlendirin.

___Liberaller ve saire!... Sizden çok memnunuz. Arada foyanız meydana çıksa da, bir bölümünüz direksiyonu azıcık daha sağa sola kırıp kafa karıştırmakta ustalaştınız. Kuzu gibi yapamadığımız solcularımızın bir kısmına ve geçmişi bilmeyen gençlere  ilaç gibisiniz. Cemaatle ilişkilerinizi diri tutmasını biliyorsunuz. İşinize devam ediniz, ödülünüzden hoşnut kalmadığınızda bölünür gibi yaparsınız, icabına bakarız ama aç gözlülüğün de lüzumu yok doğrusu. Yine de şimdilik Allah sizden razı olsun.

___Ey, muhafazakâr, sağ ve  nemalı  cephemize katılmamış-katılamamış merkezde kalmışlar!... Kendinize ne ad verirseniz verin. Atatürkçü, Kemalist, sosyal demokrat… Fark etmez. Yeter ki “Aslında dinimiz böyle değil, insanlar bu hale getiriyor” diyerek, örtülü olarak bizi kollamaya, dini referans alarak bize rakip olmaya kalkışanlar!... Siz bu yolda  devam edin. Sakın, “Kimsenin inancı, inançsızlığı kimseyi ilgilendirmez, herkesin inancı  kendine. İnanç, Tanrıyla kişi arasındadır.”  falan diye güçlü ve ödünsüz olarak karşı çıkmayın . Oturup din üzerinden siz de  satışa devam edin, iyi giden borsayı düşürmeyin.

Zaten yıllarca neler elden gitti, sesiniz çıkmadı. Sesiniz, çıktığında da laiklik sözcüğüne tıkılıp kaldınız, ciddiye alınmadınız. Şimdi de başbakanımızın attığı taşı görüp neleri vurduğuna aldırdığınız yok.

Bol bol Atatürk posteri, bayrak taşıyın, yayınlayın. “Paylaşmayan ölsün, haindir”deyin. Posterle Atatürk dirilecek değil ya… Bayrağın da gerçekte neyi temsil ettiği önemli. Piyasaya,  olur olmaz yerde ve zamanda sürülen mala talep düşer nasılsa… Bunda da başarısız sayılmazsınız. “Höt” dediğimizde susmayı da bilirsiniz siz.

Milliyetçiliği iyice yükseltin, böylece sizi eleştirecek olanları baştan susturun. Susturun ki  tüm ezilenlerin ortak çıkarlarını birlikte savunmak yerine, diğer silahlı silahsız milliyetçilikler de kan alsın, canlansın, birbirinizi yiyin, biz işimize bakalım.

Elinizdeki olanaklarla belediyeleri, vekil maaşlarını iyi değerlendirin, dünyalığı böyle tutmaya çalışın. 

Partiniz içinde kavgayı eksik etmeyin ve sakın halkın talepleriyle meydanlara çıkayım demeyin. Çıkanlara da , arka çıkmayın ama çıkıyormuş gibi görünmeyi de ihmal etmeyin. Muhalefet yapmayın  ama yapıyormuş gibi görünün.

Herkes için,  bugün elindeki ufak çıkarlar ve rahat çok önemli, yarın ondan da olursunuz, haddinizi bilin. Hem bugünkü oyuncular oynayamaz hale geldiğinde, biz efendiler yeni seçenekler arayacağız. Umutla bekleyin. Kendi dışınızdaki solu da uzak tutmayı ihmal etmeyin, siz tek olarak ve bizim istediğimiz gibi kalın. Onların içinde soran sual eden olur, tabanınızdan kayan olur, başınıza dert almayın.

___Bir taş da  sol tarafa: 

Hakkınızı yemeyelim. Sizler, iktidarın nimetlerini elinin tersiyle itmiş, yiğit insanlarsınız. Satın alınmaz, alınırsanız da çabuk uyanırsınız. Hep adil, barışçıl, özgür bir dünya özler durursunuz. Gözünüzü budaktan esirgemezsiniz. Küçük partiler ya da gruplar oluştursanız da... Seçim sonuçlarında “Diğer ve %0,…” olarak yer alsanız da... Geleceği simgelersiniz. İnsanlığın gücünü, umutlarını hatırlatır durursunuz. Halkın çoğunluğunun çıkarlarını saptarsınız. Hapisanelere tıkarız, idam ederiz, süründürürüz, öldürürüz, iflah olmazsınız. Bizim işimize hiç yaramazsınız.

Allahtan, insanlık tarihindeki  acemiliğinizden yararlanıyoruz.

Bir kere, tarihteki deneyiminiz kısa süreli ve çeşitlilikten uzak. Bu da sizi arkaik deneyimden yoksun bırakıyor. Tarihin dinamiklerinin değişkenliklerine göre çözüm üretmek yerine, kendi tabularınıza,  reçetelere sığınıyorsunuz. Bu bizim çok  işimize yarıyor.

Bu nedenle yığınsallaşamıyor, sıkışıp kalıyorsunuz, düşünce üretiminiz şeflerin  eline kalıyor. Hepinizin şefi en doğruyu bilir ve literatürünüzü sular seller gibi yutmuştur. Sayfaları, ezbere çevirip çevirip “……. der ki” diye başlar ki aksini söylemek, soru sormak haddinize düşmez. Sizin yerinize de onlar okuyup sormuştur zaten gerekenleri. Ayrıca soru  soracak, eleştirecek  olursanız,  ya hain ya ajan olursunuz. Susun ve itaat edin. Nasılsa biat kültüründen geliyorsunuz. Az da olsanız, bu halinizle bile, bu kadar gözü kara insan bir araya gelirse, maazallah tabular falan yıkılır;  halkımızı etkilersiniz;  onlar  da uyanır. Siz,  hep  az  ve bölük pörçük kalmalısınız.

Unutmadan… Sakın bugünkü çelişkiler üzerine tartışıp birlik, yol yöntem, çözüm  aramaya  kalkmayın. Her grubun, birbirini hain ilan etmesinde,  işçi ve emekçilerin tek ve doğru partisi/hareketi olduğunu  söylemesinde büyük yarar var. Birbirinizi dinlememeye, anlamamaya, aksine  suçlamaya, küçücük tabanlarınızı  birbirinizden kapmaya çalışın. Allah  da razı olur sizden, bizler de…

Şimdilik bu kadar…

Kürtaj tartışmaları ve yasası, sonra da hepsini içeren yeni anayasamız; ülkemiz, coğrafyamız  ve biz egemenlerin yüce çıkarları için hayırlara vesile olur inşallah…

Allah  hepinizden  razı  olsun.

HAMİŞ:  Bana  böyle dedi, efendilerimizin mühendisleri. Ben de başbakanıma duacı oldum. Allah başımızdan eksik etmesin. Birazcık aklımı çalıştırdı da düşünüp sizlere aktarabildim. İnşallah başıma taş yağmaz.

01.06.2012

Vildan Sevil

 
Toplam blog
: 102
: 882
Kayıt tarihi
: 07.06.11
 
 

1949 İstanbul doğumluyum. Emekli edebiyat öğretmeniyim. Çeşitli edebiyat sitelerinde, çeşitli kon..