Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Mart '10

 
Kategori
Anılar
 

Kurtla dans mı?

Kurtla dans mı?
 

Adı Güllüdere benim hayatımda derin izler bırakan misafirperver halkına sevgilerimi sunarım.alıntıdı


Ailemizde ben öğretmen olmuştum. İlla da köyde öğretmenlik yapacağım ideallerim ve vaz geçemeyecek kadar çalışma azmi ile dolu bir yüreğim var. Erzurum’un köyleri bırakın ilçelerine bile ya sırayla, ya yakının eşin dostun arabasıyla yâda çok kabadayı isen bir araba tutulur istenilen köye gidilirdi. Aşkale’nin o zamanki adı “pırtın” olan köye teinim yapıldı uçuyordum. Eve geldik düğün bayram havası. Annem bayram sofrası gibi yemekler ayran aşı, yaprak sarması kadayıf dolması vade annemin dillerden düşmeyen sığara kâğıdı misali böreği. Hepsi güzel iyide biz hiç yalnız yemeği becerenlerden olmadığımızdan “Saffet”hemen halamgili, mahallenin kızgın teyzesi “ALLAHÜMME SALLİ”si (koyulan ismi)yorganı işlemesiyle meşhur “selli” nenesi, guguz sabire kahvecinin kızları Sevgi kardeşleri velhasıl cümlemiz kaç kaşık hatırlamıyorum ama annemin masaya sığmayız yerde sofra açayım dediği bu gün gibi aklımda. Neolmuş Ülker öğretmen olmuş evet cümlemiz öğretmen olmuştuk. Yenildi içildi herkesin öğretmen olandan istekleri sıralanmaya başladı.

Herkesin meğer ne istekleri varmış bu arada kardeşlerimin bazı bilinmeyen arzu istekleri su yüzüne zahmetsiz çıkıyordu. Saffet çok güzel kimsede olmayan bir arabam olsun diyordu, insanlara güvenmeyi onları memnun etmeyi hep ilke edinmişti baktım. İleriki yıllarda acaba bu isteklerin kaç tanesi gerçekleşmiş olacaktı. Belki hepsi belkide birkaçı

Bir hafta dinlenmenin sonunda köye gittik ne köy virane bir okul toprak okadar kuruki basamak diye taşa basarken diğer parçadan ayrılıp ufanıyor susuzdu. Saffet henüz 15yaşındaydı nemi yaptı her yere başvurdu. İnsan ilişkileri üzerine sanki kendine aklında okul kurmuştu. Su için nasıl çaba sarf etmişti. Bir gün köye su geldi köylüyle beraberliği, düşüncesini kabul ettirme kabiliyeti çok yüksekti. Günler birbirini kovalarken kış bastırdı beni bırakıp gidemiyordu zaten lise ikiden bir yıl beklemeliydi varsın bana arkadaş olsun dedik ama Safom boş dururmu Erzurum’a giderim dedi gitti.

Akşam oldu gelmedi, dışarı çıkıp bakındım yok ama içim içime sığmıyor huzursuz oldum geç vakit üşüyüp içeri girdim ama gerilerden bir acı ses hala içim ürperir ablaaaaaaaaaaa! Seslenişi içimi parçaladı. Sanki içime biri emir vermişti, karanlığa daldım. Çok koştum ses beni kendime getirdi _abla korkma gel yanıma. Yanlızım karşıda kurtlar var. Şuurumu kaybettim sanki ona sarıldım, Karşıda yanan keskin ışık. O ses ne dedim_kurtlardan korunayım dedim cebimde köydeki Recep abinin ağılına çengel yapayım diye demir tel almıştım. Açtım kara sürüyorum kurtlar sesten yaklaşamıyorlar sanırım. Ah Safom, ya kurtlar seni yeseydiler bende kurtları yerdim, dedim.

Sarıldık karanlıkla evimize geldik ayakkabılarını çıkardım ki ne göreyim başparmağının deriside beraber çıktı. Ne mi olmuştu? Parmağı donmuştu muhtarın eşi soğuk suyla ovun acısı geçsin dediydi öğle yaptık.

Siyah geceyi az cılız yıldızların altındaki bembeyaz örtünün bu gün kardeşimin üstünü örteceğine inanmazdım. Şu an yazarken bile gözyaşlarımı tutamıyorum. Sevenin riyasız sevene teslim edenler; dünyanın gerçek huzur bekçileridir derim.

 
Toplam blog
: 151
: 1010
Kayıt tarihi
: 13.02.08
 
 

Kısaca öğretmen ve öğretenim. Yaşamayı yaşarken öğrenmeyi ilke edinmenin dustur olduğuna inananla..