Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Ocak '11

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Kürtlerin kültürü mü?

Kürtlerin kültürü mü?
 

Bizim yörede çok sıkı olmasada, kürtlere yapışmış adına kültür dedikleri belli başlı olumsuzluklar vardır. Bunu genele yaymak mümkün değildir elbetteama yüzdelik olarak ele alındığında fazla kısım denilebilinir. Yani azımsanmayacak kadardır. 

Öncelikle kültür denilen yaşam biçimininde değişken veya değişime açık olmak zorunda olduğunu vurgulamak isterim. Bu ağırlıklı olarak imkan ve gelişmelere ayrıcada dışarıya açık olmaya bağlıdır. Kürtler tarih boyunca böylemi yaşadılar, yoksa Cumhuriyet dönemi ile birliktemi bu menapoza girdiler? bilemem ama sanırım genel olarak bakıldığında geçmişten gelen bazı toplumsal güvensizlik ilede akalalıdır diye algılıyorum. Bunun yanısıra cumhuriyet döneminde kolay yönetebilmek adına aşiretçiliğin geliştirilmesi ve bu aşiretlerin başına devlete sadık ağaların olması, bu ağalarında kişisel hükümdarlıklarını sürdürmeleri ve bilinçsiz insanları bu denli tutabilmek için yaşattıkları şeylerdir. Mesela!!! Aşiret savaşçıları ve kavgaları. Bölgenin yaşam koşullarını bilenler kendilerine sorsunlar. Aşiretler neden çatışırlar? ‘’Yaylalar ve davarlar’’ ‘’Tarlalar ve sular’’ ‘’Kız kaçırmalar ve namus meseleleri’’ 

Peki kavgalar neden doğarlar? Cahilliklerden, yani konuşamamak ve anlatamamaktan. Elbetteki sabır anlayış vs gibi paylarda vardır, ama genel olarak büyük kısımlarını ele almak istiyorum. Peki kimler kavga ederler? Elbetteki anlatamayıp anlaşamayanlar, hatta başına buyruk ve benim doğrularım doğrudur, yoksa sabırsızım diyen cahiller ve dahada illeri giderek serseriler diyorum. Peki bu kültür olabilirmi 21. yüzyılda? Elbetteki hayır! Peki o zaman ne yapmalı? Öncelikle internetin ilk eve alınışında facebook yada arkadaş sitelerine girmek, kız yada erkek aramak yerine dünya gündemini takip edebilmeyi yaşamın gereksinimlerini ve çağdaş olabilmeyi en azından düşünebilmeyi öğrenmeyi denemeli kişiler. 

Ben çocukken bizim oralarda masalarda çoğunlukla çatal kaşık olmazdı. Hatta çatal ne işe yarar ki diye eve alınmazdı yani gereksiz masraf görülürdü. Ağırlıklı olarak eller ile yemekler yenilirdi. çorba türü yemekler dışında. Bizim bölgeye elektrik 1988 yılında geldi ve köye ilk televizyon 1989 yılında geldi. Tabiki bizede yabancı geldi. Evlerimize konuk ettik ama alışmak biraz zamanımızı aldı. Daha sonrada alışkanlığımız ve evimizin vazgeçilmezi oldu. Çünkü çoğu şeylerimizi ondan öğrenmeye başladık. Giyim kuşam yemek ve davranışlarımız. hatta türkçemizi onunla düzeltmeye başladık. Bununla birlikte kültürümüzün belirli kısımları kısmen değişime uğramaya başladı. Çatal kaşık gibi, koltuk takımları ve yemek masaları gibi. Daha sonra buzdolapları keşfettik. Bir çok gıdamızı sakladığımız samanlıklardan çekip oralara yerleştirdik. Hiyjeni öğrenmeye başladık. Bulaşık makinalarını ayran makinalarını vs keşfettik ve hayatımızdaki bir çok kültürümüzden vazgeçmeye başladık. Peki kültür müydü bunlar? Bence hayır! imkansızlıklarımızdı aslında. Düşünsenize, annelerimizin çoğu günlük zamanları nasılda heba olup uçuveriyormuş, bunları keşfedince anladık. İnek ya da koyun sağmak, aslında makina ile 1 saat yerine 15 dakikaya inmişti. Üstelik bu işleri illede annelerimizin yapmasına gerek yokmuş, herkes yapabilirmiş. Günlük 1.30 saat yayık yaymak, 10 dakika, bütün gün 2 saatlik bulaşık yıkamaları aslında sadece 5 dakikalık makinaya yerleştirmeden ibaretmiş. 

Bu değişimler hem kültürümüzü geliştirdi hemde çağdaşlaşmaya başlayıp daha farklı bakmaya başladık hayata. Peki asıl değişimi zor olanlar nelerdiler? (1) Aşiret kavgaları!!! İnsanlar geliştikçe onların zaaflarından faydalananlar zorlanmaya başladılar İstediklerini alamadıkça hırçınlaştılar ve böylelikle dahada ağırlaştı bilançolar. Bunun dışında kalan önemli kültürel miraslardan bazılarıda BAŞLIK PARALARI, akraba evlilikleri ve bedellerdirler. Çok basitinden gene kendi ailemden örnek vererek devam etmek istiyorum. Abim kız kaçırdığında henüz 11 yaşında idim. O zamanlar yazları yaylalara giderdik koyunlarimizin olması sebebiyle. Abim kız kaçırdığında 40 gün dava temizlenememişti. İstenilen başlık parası her türlü bütçemizi aşıyordu. 80 tane koyun 8 tanede büyük baş hayvan sattık ve buna rağmen 2000 lira borçlu kaldık. İşte böylesi bir ortamda gariban olan bir aile çok daha sefil hale düşmüştü. Ve işin kötü tarafı ailenin daha 4 tane bekar erkek evladı vardı. Bu şartlar içerisinde insanın hayat ile mücadele azmide bitiriliyor aslında. Artık yeniden başlamak zorundaydık. İşte böylesi bir mentaliteyle hayata giriştik. 

Şimdi karşılaştıralım. İki genç evlenirken, nasıl bir yol izlenir gelişmiş toplumlarda? İki aile gençlere birbirlerini tanımaları için hoşgürülü ve anlayışlı yaklaşarak birbirleriyle zaman geçirmelerini sağlarlar. Zaman içinde hemfikir iseler, söz ve nişan yaparlar. Bu süre içinde düğün hazırlıkları ortaklaşa yapılır ve evleri dizilir. İmkanlar dahilinde destek olurlar birbirlerine ve hatta bazı toplumlarda ev içi odaları paylaşılır. Biri oturma salonunu dizer, biri yatak odasını. Böylelikle onlara ortaklaşa bir yuva kurarlar ve onların huzurlu yaşamları için destek sunmuş olurlar. Yeni evlilerde bu imkanları değerlendirip birikim yapar ve bunun üzerine kolaylıkla sorunsuz yaşarlar. Peki birde kürt toplumunun bu bölümüne bakalım. 20.000 euro başlık parası ev düğün derken 20.000 euroda böylesine bir borç ile hayata atılırlar. Peki bu insanlar bu 40.000 euroluk borcu nasıl ödeyecekler yada ne kadar sürede? Peki bu insanların kurban oldukları şey nedir? KÜLTÜR diyebilecekmiyiz? 

Şimdi esas can alıcı soruyu soralım kendimize. Bizler, yani kürtler, bu yaşam biçimini hak ediyormuyuz? Doğrusu içim almıyor, yazarken bile üzülüyorum. Geçenlerde bir haber vardı tv’lerde. 16 yaşındaki kız, sevgilisine kaçmış. aile başlık parası istemiş 20.000 lira. karşı taraf veremeyince kızı geri almışlar ve 15 yaşındaki erkek kardeşe töre cinayeti işletmişler. Şimdi konu bir biri ile bağlantılı hale geldi işte. Peki sözkonusu kendi nefsi ya da kendi egoları olunca her şeyin mubah sayıldığı bir bireyin, kendi evladına yada biyolojik bağının olduğu birine bunları reva görmesine ne denir? Bunlar gibi bir çok örnek çoğaltabiliriz. Peki kürtler bu kültürel mirasa devam diyecekler mi? Yoksa vazmı geçecekler? Yoksa daha çağdaş diye bu gerici kültürler düşüncelere başka kılıflar uydurup devam edeceklermi? Mesela, çağdaşcılık diye internetten arap ülkelerinden 4 dil bilen bayanları kuma olarak getirip evleneceklermi ve egemenliklerine çağdaşlık mı katacaklar? yoksa benim toplumum böyle küçümsenecek kültür biçimlerini hak etmiyor deyip toplumuna farklı destek sunacaklar mı? 

Soruyu bireysel olarak algılayıp kendimizden başlarsak cevaplarına ulaşmak kolay olacaktır. Buna birde işin son halkası olan BEDEL yada BERDEL mirasına bir kaç kelime ile son vermek istiyorum. Müslümanlık inancındaö kader diye bir şey vardır. Bunlara bazı şeyler katabilirsiniz. Anne babanızı, kardesinizi, seçme şansınız yoktur. yani kısacası biyolojik bağınızın olduğu şeyleri seçme hakkına sahip değilsiniz. Bunun yanında, milliyetiniz veya doğduğunuz yer konusundada kaderinizi engelleyemezsiniz. Ama bazı şeyleri seçme hakkına sahipsiniz. Özellikle mantıklı düşünme yaşına geldiğinizde, karar konusunda kadercilikle idare edemezsiniz hayatınızı. yada yapmış olduğunuz bireysel hatalarınızı kader diye geçiştirme hakkına sahip değilsiniz. İşte bu noktada, insanın hayatının büyük kısmını beraber geçireceği, hayat arkadaşını, baban ya da annen veya aile büyüklerin istiyor diye, şartlandırıp, hele hele, bunu ekonomik sorunlara bağlı şekilde yaşamayı kabul etmek, 21. yüzyılda insanın kendisine bile hakaret olarak gördüğümü belirtmek istiyorum. 

Saygılarımla 

 
Toplam blog
: 11
: 758
Kayıt tarihi
: 08.08.09
 
 

İşletme lisans ve yüksek lisans eğitimimin ardından denetim ve bankacılık sektöründe çalışmaya başla..