- Kategori
- Felsefe
Kurtuluşa kadar aşk...
Var mıdır… İçinde, çocukların olmadığı bir masal…
Körkütük bir gerçektir hayat. Limanlarında masallar yazarız. Açık denizlerden dönen reislerle, rıhtımların soğuk meyhanelerinde laflarız. Derin suların acılarını çalarız.Yükte ağır, pahada hafiftir acılar… Körkütük gerçeklerin içine, Ahmetçiği aşılarız. Sevincin ve kederin hamuruna, hayatı mayalarız.
Yaşarken gördüğüm, düşlerde konuşur kahramanlar. Birlikte vedalaşırız çocukluğumuzla, birlikte kanarız aşka. Kısa çektiğim çöpte sabır olurum, onlar bir kez; ben, bin kez ölürüm... Hep kandırırlar beni. Hayatın müebbedini yüklerler kanıma, damarlarım sur!. Sabrım, bütün bordo gülleri kurutur, ömrümün sayfaları arasında.
Başını vermeyen bir şehit gelir Ömer Seyfettin satırlarından. Ho...hoytttt!… Nasılsın hayat?, diye sorar. Demirci Efenin kızıl atının terkisinde, ömrüm, ardımdan koşar. Güneşe akın akın giden kahramanlar, çıplak ayaklarıyla hayatı ısıtan çocukların, saçlarını okşar…
Ölenler…
Ço
cuk
luk
la
rı
nı
bırakırlar aklımda… Gençliği ölmüş çocukların elleri yakamda. Hangi hakla yemek yerim ben, hangi hakla nefes alırım. Seviştiğim hayatların rahmine, cevapsız sorularımı bırakırım. Serpilip denizlerin çeliğinde, yanıtların ardında koşsunlar diye…
Hadi söyleyin bana… Var mıdır içinde, çocukların olmadığı bir masal? İçinde, kahramanların olmadığı bir hayat var mıdır? Hangi yiğit yürekler, gençliği öldürülmüş çocuklar için, gençliğini kanatır? Sonu güzel biten bütün hayatlar, acılarla yazılır.