Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Aralık '07

 
Kategori
İş Yaşamı - Kariyer
 

Kurumsallaşma sorunsalı (3)

Anadolu mikro işletmeleri, 150 yıldır nerdeyse aralıksız süren savaşları ve süregelen kapalı bir ekonominin verimsizliğini tevekkül ve sabırla aşıp mütevazı yaşamını sürdürürken, 1970’li yıllarda başlayan ve giderek artan hayati bir sorunla karşı karşıya kaldılar; tezgâhı sahiplenecek bir evlat, çalıştıracakları bir eleman bulabilmek... Bu sorun, işletmelerin gelenekçi yapısını da değerler sistemini de temelinden sarstı.

Çünkü 70’li yıllarda Politika Sektörünün uyanık aktörleri, yüksek nüfus artış oranlarının ve kapalı bir ekonominin getirdiği yokluğu ve işsizliği oya çevirebileceklerini keşfetmiş; Kamu kapılarını ardına kadar açarak kolay kazanca ve sosyal güvenceye hücumu başlatmıştı.

Esnaf, tecrübelerini aktaracağı bir genç; zanaatkâr, çalıştıracağı veya yetiştireceği bir çırak; çiftçi ise sabanın ucundan tutacak ya da traktörün üstüne çıkaracak bir evlat bulamaz oldu. Tezgah dağıldı, çift bozuldu.

Uyanık büyükler, ya politika sektörünün aktörleri arasında yer aldı ya da işbirlikleri geliştirerek sermaye stokunun asıl kaynağı Kamu ihalelerinin takipçisi oldular... gün geldi, Teşvik Politikalarının bir ürünü sanayici oluverdiler.

Evlatlar ise ya Kamu Beyefendisi olabilmek ya da Kamu ile iyi işbirlikleri geliştirebilmek için yıllar sürecek örgün eğitim kurumlarının kapılarına dayandı.

İşte bu, Politika Sektörünün tam da istediği şeydi... Hem büyüklerden hem de evlatlardan karşılığını uzun yıllar aldı; ta ki taleplerin altında boğulma noktasına gelinceye kadar...

Tarım Devriminden sonra Batı, Sanayi Devrimini gerçekleştirdi; biz ise iktisat tarihine geçmesi gereken bir ara dönemi icat ettik; Kamudan Kazanç Devrimi’ni... Aradan yarım asır geçti, halâ sözünü ettiğimiz şu ara dönemin araçlarıyla Batıyı yakalamaya çalışıyoruz.

Oysa Cumhuriyetin daha ilk yıllarında; 1927'de "Yüksek ve Meslekî Öğretim Genel Müdürlüğü”nün ihdası ile başlatılan disiplinli çalışmalarla 1931’de Bölge Sanat Okulları, 1937’de Erkek Teknik Yüksek Öğretmen Okulu, 1950’de de Meslekî ve Teknik Öğretim Kurumları açılmış; piyasanın ihtiyacı olan zanaatkârlar ve teknik elemanlar yetiştirilmeye başlanmıştı.

Sürekli adı değişen bu kurumlar günümüzde, öğrenci bulamaz oldular artık. Çünkü mezunları Kamu Beyefendisi değil, işçi olabiliyor ancak; ya Kamu da ya da özel sektörde.

Örgün eğitimde fırsatı kaçıranlar ise ümidini yitirmiş ve buruk; bilgi ve becerilerini geliştirmek ve geçimlerini sağlayacak imkânlara kavuşmak ümidiyle Yaygın Eğitim Kurumlarına başvuruyor.

Çoğu esnaf, örgün eğitimli işsizler ordusunun neferleriyle gizli işsizlik oranlarını tavana çekerken –ki bu da bir nimet olarak kabul ediliyor- zanaatkârlar, gözlerden uzak kuytulara sığınmış mücrim gibi... akıbetini bekliyor.

Dişiyle tırnağıyla bir şeyler başarmış san’atın, zanaatın, ticaretin ve sanayinin gerçek efendileri ise sürekli öğrendiler, kendilerini yetiştirdiler; öğrettiler, kendi elemanlarını yetiştirdiler.

Ve kurumsallaştılar.

Kurumsallaşan bu işletmeler, değişen şartlara hızla tepki verdiler; değerlerini değil fakat yönetim tercih ve yaklaşımlarını, iş yapma biçimlerini değiştirdiler ve sürekli geliştirdiler.

Emeği ve bilgiyi, yenilikçiliği ve yaratıcılığı takdir ettiler; dürüst ve adil oldular.
Gerektiğinde risk aldılar, ince eleyip sık dokudular ama sessiz sedasız Türkiye’yi omuzlamağa devam ettiler.

Bu nedenle Kurumsallaşma:
Sürekli öğrenen ve öğretenlerin; kendini, çalışanlarını ve işini sevip sürekli geliştirenlerin; adil ve dürüst olanların; ilke ve prensip sahibi olanların... kısaca, yönetebilenlerin harcıdır.

Kurumsallaşma, her şeyden önce bir kültür meselesidir.


Devam edecek.

Bir Şiir:

Dudaklarımda...

- Oktay AKBAL’a -

Dudaklarımda mırıldandığım hüzün:
Ateşli gözlerimden al al
Taşan bir hayal.
Ve yakındır hayata gireceğim gün.

Aydınlıklar içinde kararsızım;
Sürü sürü insanlar içinde
Bu yeşil bahar içinde
Yarsızım.

Derin bir şarkı işitir gibiyim;
Dilimde kimsesizliğin buruk tadı,
Ne çare kırılmış kuşumun kanadı,
Dudaklarımda mırıldandığım isim.

Kenan Harun Eylül / 1944

 
Toplam blog
: 141
: 926
Kayıt tarihi
: 30.04.07
 
 

Türk san'at müziği dinlemeyi, okumayı, yazmayı ve paylaşmayı seviyorum. Kamudan emekli inşaat mühend..