Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Ağustos '14

 
Kategori
Kent Tarihi
 

Kuşadası

Kuşadası
 

Kuşadası Özlem Sitesi Sahili'nde güneşin batışı


1983 Haziran’ıydı. Tatilimizi geçirecek bir yer arıyoruz. Gazeteyi okurken gözüm ”kiralık yazlık” ilanlarına takılıyor. “Kuşadası Davutlar Özlem Sitesi ilgimizi çekiyor. O gün için aylık kirası yüz bin lira. Ankara’dan otobüse biniyor, İzmir’e doğru yol alıyoruz. Gece, otobüste herkes gibi biz de uyuyoruz. Tan ağarırken İzmir’deyiz. Cahit Külebinin ünlü dizeleri geliyor aklıma.

Savaştepe köprüsünden geçen trenler,

Sel olur İzmir’e akar.

İzmir’in denizi kız, kızı deniz,

Sokakları hem kız hem deniz kokar.  

İzmir değişmiş. Sokakları ne kız kokuyor, ne deniz... Körfez’in rengi mavi değil, kahverengine dönüşmüş. Yosun kokularının yerini, lağım kokuları almış.

Kuşadası yolundayız. Torbalı’ geçiyoruz. Zeytinlikler, üzüm bağları, pamuk, tütün, buğday tarlaları... Torbalı’dan sonra İzmir’in turistik yörelerinden biri olan Selçuk’tayız. Temiz, şirin, cana yakın bir belde Ephesos (Efes) kenti kalıntıları, Meryemana Evi burada. Kuşadası yoluna giriyoruz. Yolu çevreleyen çınarlar, yaz sıcağında yolcuları rahatlatıyor; ama çınarların gölgesinde yol alma uzun sürmüyor. Gene de her taraf yemyeşil ekili alanlar. Zeytinlikler, pamuk, buğday tarlaları…

Pamucak’tan sonra dönemeci dönünce denizi görmenin sevincini, coşkusunu yaşıyoruz. Sağımızda yat limanı, karşımızda denize bir dil gibi sokulan Güvercin Ada... Masmavi bir deniz.  Limandan homurdanarak kalkan bir gemi.

Deniz, yaşamının son yıllarını Kuşadası’nda geçiren şair M. Sunullah Arısoyun “mavili sevili yaşam şiirleri”yle daha da güzelleşiyor.

Gök mavisi yetmiyor bana,

Deniz mavisi de

Olmasına olmaz; ama

Senin mavinde,

Maviye bulanıyorum.          

Ege’nin mavisi bir başka. İçimi bir korku kemiriyor; zamanla buralar da İzmir Körfezi gibi kirlenir mi diye. O yıllarda, Kuşadası’nın doğal yapısını bozan çirkin yapılaşma yok. Sahiller henüz yağmalanmamış. Kuştur, Fransız, Ömer Tatil Köyleri gibi kuruluşlar, doğanın dokusunu bozmamışlar. O yaz tatilimizi geçirdiğimiz, daha sonra da bir ev alarak her yıl gittiğimiz Özlem Sitesi’nde de doğal dengeye özen gösterilmiş. Çevre; çamlar, okaliptüsler, palmiyeler, zakkumlar, güllerle... donatılmış. Begonyalar, asmalar... balkonlara uzanıyor. Güller neredeyse her mevsim açıyor.

Özlem’de, her mevsim başka güzeldir. Kış, ilkbahar yağmurlarının ardından doğa yeniden canlanır; çimenler fışkırır, papatyalar, menekşeler açar, naneler yeşerir; kırlangıçlar yuvalarına döner, kumrular, bülbüller ötüşür. Balkonda, kuş cıvıltıları dinleyerek kahvaltımızı yapar; gece denizin ninnisini dinleyerek uyuruz.

İlkyazda; yenidünyalar, kirazlar; arkasından kayısılar, şeftaliler pazarları doldurur. Yazın elmalar, armutlar, incirler gelir pazarlara. Sonbaharda da nar, ceviz, badem, kurutulmuş incir... Kuşadası, her yıl biraz daha büyüdü; ama eski Kuşadası gitti, yerini çarpık yapılaşmalı bir kent oldu.

Kuşadası’nın ilk yerleşim alanı, Scalanova’ymış. Efes önemini yitirince, “Yeni İskele” burada kurulmuş. Yöre M.Ö. 5.yüzyıl başlarında Pers, daha sonra Atina, Makedonya, Selevkos, Roma egemenliğine girmiş. Kent, 1453’te Osmanlı topraklarına katılmış. İzmir iline bağlı bir ilçe merkezindeyken 1954’te Aydın’a bağlanmış. Kentin en önemli tarihi yapılarından biri olan Öküz Mehmet Paşa Kervansarayı,(Bazı kaynaklarda Öksüz Mehmet Paşa Kervansarayı olarak geçer.)1618’de yapılmış. İki katlı dikdörtgen biçiminde taş bir yapı. Bir kaleyi andırıyor. Bugün, halı, kilim... gibi turistik eşyaların satıldığı bir ticaret yeri.

Güvercin Adası’ndaki kale, 1834’te yapılmış. Ada’nın batısındaki deniz feneri, yıllardır denizcilerin yolunu aydınlatıyor. Burada gazinolar, çay bahçeleri var. Çay bahçelerinden birine oturup Ege’nin yosun kokusunu soluyorum. Sonra karşı kıyıların ışıklarına dalıp Antik Çağ’daki Kuşadası’nı düşünüyorum. Doğa kirlenmemiş. Denizde çöpler, poşetler... yüzmüyor. Hoparlörden yükselen sesler kulağı tırmalamıyor. Kıyıda yükselen yapılar denizi kapatmamış. Gökyüzü daha mavi, güneş daha parlak, güvercinler daha özgür...

Savaşlarla yıkılmayan, yok olmayan uygarlıklar. El değiştirmeyen kentler, köyler... Kirlenmemiş barış içinde bir dünya... Düşlerim gerçek olsa!

 

 

 

 
Toplam blog
: 391
: 2555
Kayıt tarihi
: 04.12.12
 
 

Hüseyin BAŞDOĞAN, 1942'de Malatya- Arapgir'de doğdu.Arapgir Ortaokulunu, Diyarbakır Öğretmen Okul..