Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Ağustos '14

 
Kategori
Sağlıklı Yaşam
 

Kusursuz ve alternatifsiz bir besin; süt

Kusursuz ve alternatifsiz bir besin; süt
 

BİR ÖLÇÜ ANNE ŞEFKATİ+ BİR ÖLÇÜ MASUMİYET+ BİR ÖLÇÜ SAĞLIK+ BİR ÖLÇÜ BEYAZLIK= SÜT

Öncelikle bu yazıyı kaleme alma sebebimi belirtmek istiyorum. Şu sıralar yıllık iznimde olmam nedeniyle zaman zaman TV’de gündüz kuşaklarını izleme imkânı buluyorum.

Geçtiğimiz günlerde bu programlardan birinde, Laktoz İntoleransı sebebi ile süt içemeyenler için alternatif bir süt önerisinde bulunulduğunu gördüm.

BİR KURU YEMİŞTEN SÜT YAPMAK!

Amacım kesinlikle kişileri eleştirmek değil bunu da, özellikle belirtmek istiyorum.

Fakat stüdyodaki hanımların kalemlerine sarılıp yazmaya çalıştıklarını görünce, halk sağlığını doğrudan etkileyen bu kadar önemli bir konuda insanların, daha çok şey bilmeye hakkı olduğunu düşünüyorum.

100 yaşın üstünde yaşayan hemen herkesin en önemli beslenme sırlarından birinin de, düzenli olarak yaşamları boyunca süt ya da süt ürünlerinden birini tükettiklerine dair araştırmalar olduğunu da biliyorum.

Tek kişi faydalansa bile yeterli benim için.

 

SÜTÜN TANIMI

 

Süt;  dişi memeli hayvanların yeni doğurdukları yavrularını besleyebilmek üzere, süt bezlerinden salgılanan, içinde yeni doğan yavrunun kendi kendisini besleyecek duruma gelinceye kadar almak zorunda olduğu tüm besin maddelerini gerekli oranlarda bulunduran, porselen beyazı (beyaz-krem) renginde, kendine has tat ve kokusu olan bir sıvıdır.

Sütün esas fonksiyonu, yeni doğan memeli yavrunun gelişmesini, yaşayabilmesini ve dış etkilere karşı kendini koruyabilmesini garanti altına almaktır. Bu nedenle memeli hayvanların yaşadığı çevre koşullarına göre sütlerinin bileşiminde az çok farklılık vardır.

Süt, elde edildiği canlıya göre isimlendirilir.

Örneğin; inek sütü, koyun sütü, manda sütü gibi.

Sadece "süt" denildiği zaman, inek sütü anlaşılır. Çünkü başta, doğrudan içilen süt olmak üzere, birçok ürünün hammaddesi inek sütüdür.

Bütün dünyada, kişi başına yıllık süt tüketimi, gelişmişlik derecesi ile ilişkilendirilir ve gelişmiş ülkelerde halka çok ucuz ulaşabilmesi için bir kısım maliyeti devletçe ödenir.

Bu yaklaşım, sağlıklı nesiller yetişmesi, erken dönemlerde raşitizm, ilerleyen yıllarda ise osteoporoz yani kemik erimesinin önlenmesi için yapılan bir yatırım gibi de düşünülebilir.

 

SÜTÜN KORUYUCU ÖZELLİĞİ

 

Süt koruyucu bir gıdadır. Bileşimindeki maddeler ve özellikleri nedeniyle süt sadece temel besin maddesi olarak değil, aynı zamanda, ağır metal zehirlenmeleri ve zehirli kimyasallara karşı koruyucu bir gıda olarak da kabul edilir.

Bu nedenle kimya endüstrisi başta olmak üzere, çalışanların sağlığının risk altında olduğu düşünülen bir çok sanayi kolunda, kömür ocaklarında, kazan dairelerinde çalışan işçilere yasal bir hak olarak, zehirlenmelere karşı korunmak amaçlı bir panzehir olarak her gün süt veya yoğurt verilir.

Bu arada başka bir noktaya da temas etmek istiyorum.

Süt tanımı yukarıda da belirtildiği gibi insan ve bazı hayvan türlerini kapsar.

Bitkisel süt, diye bir grubu kesinlikle kapsamaz. 

Bazı bitki ve ağaçlarda gözlenen, kesildiğinde veya koparıldığında akan yapışkan beyaz sıvı genelde zehirli olup kauçuk ağacı örneğinde olduğu gibi, kauçuk lateksi olarak adlandırılır.

Bu nedenle gerçekte var olmayan, bitkisel süt tanımlarını keyfiyetle yapmak, insanların aklını karıştırmaktan başka bir şeye yaramaz.

 

SÜT; BİYOKİMYASAL OLARAK NEDEN, KUSURSUZ BİR BESİN OLARAK KABUL EDİLİR?

 

Yaklaşık 15 yıl boyunca verdiğim Besin Kimyası dersinde, öğrencilerime ilk hafta bir soru sorar, hepsinin cevabını da tek tek duymak isterdim.

O soru şuydu efendim.

Doğada insan beslenmesi açısından, kusursuz ve tam bir besin var mı? Varsa ne?

BU SORUNUN CEVABI; ‘’SÜT’’ TÜR.

Kimse insan için, sütten daha iyi bir bitkisel besin olduğunu iddia edemez. Yok çünkü.

O yüzden insanlar ve memeliler grubundan diğer canlılar, hayatlarının ilk evresinde sadece sütle beslenerek, hem gerekli enerjiyi alırlar hem de sağlıklı bir şekilde büyüyebilirler.

Bu tamamen sütün ideal bileşimi ile ilgili bir durumdur ve süte bu anlamda alternatif olabilecek başka bir doğal besin de yoktur. Yumurta, zengin bir içeriğe sahip olsa da, bu bakımdan sütün alternatifi o bile değildir.

Hiç kimse doğumdan itibaren, hayatına vejetaryen olarak başlayamaz, sadece sebze yiyerek ya da kuru yemişten yapılmış içeceklerle, ayakta kalamaz.

Öncelikle bu konuda anlaşalım.

Şimdi dönelim sütün bileşiminin neden ideal ve kusursuz olmasının arka planında ki bilimsel verilere.

Bunları rakam rakam vererek kafa karıştırmayacağım.

Ana hatları ile özetleme çalışacağım.

Bir insanın günlük beslenmesi, mutlaka belli besin bileşenleri içermelidir.

Bunlar; proteinler, karbonhidratlar, lipitler, vitaminler, mineraller ve sudur.

Yalnız burada da, çok önemli detaylar vardır.

Günlük olarak aldığımız proteinlerin, karbonhidratların ve lipitlerin sadece ağırlıkça yüzdesi değil, içeriği de çok önemlidir.

Protein kelimesi, çok farklı özellikte, binlerce üyesi olan bir makro molekül grubunu tanımlar çünkü.

Yani saçınızda proteindir ama besin olarak bir değeri yoktur.

Proteinler amino asitler dediğimiz yapıtaşlarından oluşmuştur. Bu amino asitler 20 tanedir ve yarıya yakını vücutta sentezlenemez. Bir protein, vücutta sentezlenemeyen bu amino asitleri içerdiği ölçüde değerlidir.

Beslenme açısından ideal bir proteinin ise, bu 20 amino asitin tamamını içermesi ile ilgili bir tanım olarak düşünülebilir.

Vücudunuza aldığımız lipit grubu bileşiklerin de bazı yağ asitlerini içermesi gerekir ki, yine bunlarda metabolizmanın doğru çalışabilmesi için zorunlu olan ama vücutta sentezlenemeyen bazı yağ asitleridir.

Karbonhidratların da, doğal olması istenir.

Vitamin ve minerallerde vücutta sentezlenemediğinden, günlük olarak ve dışarıdan alınması gerekir.

Yine insan metabolizmasının olmazsa olmazı olan, su da dışarıdan alınması zorunlu bir besindir.

Özetle, elimizdeki tabloya baktığımızda sadece kalori değerleri ya da ağırlık değerlerine bakarak doğru bir beslenme tablosu oluşturamayız. Doğru tablo için mutlaka içerğine de bakmalıyız.

Aldığınız besinler içerisinde mutlaka, vücutta sentezlenmeyen amino asitler olmalı, mutlaka esensiyal yağ asitleri, vitaminler, mineraller, karbonhidratlar ve su olmalıdır.

Yediklerimiz, vücudun ihtiyaç duyup sentezleyemediklerini mutlaka içermek zorundadır.

Vücutta sürekli olarak bir yenilenme süreci yaşadığından, işlevi biten bileşikler parçalanıp, yerine yenileri yapıldığından bu her zaman ve her yaşta dikkate alınması gereken bir tablodur.

Örneğin, bitkisel ve suda tam olarak çözünmeyen bir proteinin sadece gr olarak ağırlığına bakarak, amino asit içeriğini göz ardı ederek, et proteinine eşitleyemezsiniz. Bu doğru değildir çünkü.

Yeniden süte dönecek ve sütün neden canlılığın ilk evresinde olmazsa olmazımız olduğunu özetleyecek olursak, şöyle bir tablo ortaya çıkar.

Sütün içeriğinde; bir bebeğin günlük enerji ihtiyacının karşılamanın yanı sıra, onun büyüme ve gelişmesine olanak sağlayan tüm besin ögeleri dengeli bir şekilde vardır.

Sütün içerisinde, yaklaşık 200 civarında kimyasal bileşen bulunmaktadır.

Fakat bunlardan bazıları, sadece süte özel, doğada sadece sütte bulunur türden bileşiklerdir.

Mesela; içeriğinde doğada sadece sütte bulunan ve o yüzden süt şekeri diye anılan Laktoz adında bir şeker vardır.

Metabolizma için gerekli, esensiyal yağ asitlerinin yanı sıra, tüm amino asitleri içeren süt proteinleri, vitaminler, mineraller ve su dengeli bir oranda mevcutturlar.

Bir bebek doğumdan sonra sadece annesinin sütünü emmek suretiyle, ilk aylarda gelişimini sağlıklı bir şekilde sürdürebilir.

Burada farklı canlılara ait süt içeriklerinin, hatta anne sütünün içeriğinin bile bebeğin ihtiyaçlarına göre değişmiş olması ana fikri değiştirmez.

Biraz daha yağlı veya biraz daha su miktarı fazla; sonuç da, insan ve diğer memeli canlılara ait sütler benzer özellikler taşırlar. Hayatın ilk döneminde ve tamamında mutlaka alınması gereken kusuruz besin olma ayrıcalığına sahiptirler.

 

LAKTOZ İNTOLERANSI NEDİR?

 

İnsanların tamamında, hayatın ilk beş yılında süt şekeri dediğimiz laktozu parçalamak için gerekli Laktaz enzimi bulunur. İlerleyen zamanlarda ise bazı kişilerde bu enzimin sentez hızı azalabilir veya tamamen durabilir ki bu durum Laktoz İntoleransı yani laktozun parçalanamaması anlamına gelir.

Bu durumda bağırsaklarda şişlik ve gaz oluşacak, kişi sindirim sorunları yaşayacaktır. Bu sindirimle ilgili bir sorun olup, bir çok kişi tarafından fark edilmez bile. 

Dünyanın yaklaşık beşte birinde, bu tabloya rastlandığı belirtilmektedir. Çözüm olarak Laktaz içeren sütlerde üretilmiştir.

Fakat süt içemeyenler için sütün alternatifi, yine sütten yapılan ama sindirimi daha kolay olan yoğurt ve peynirdir.

Burada çok önemli başka bir nokta var ki, değinmeden geçemeyeceğim.

Doğada var olan kuşkusuz her besin maddesi çok önemlidir ve bunların tamamından belli düzeylerde yararlanmak gerekir.

Öte yandan, bu besinlerin hepsini gereklilik açısından aynı kefeye koymamız mümkün değildir.

Süt ve süt ürünleri dediğimiz yoğurt ve peynir grubu insan beslenmesindeki en temel gıdalar olup, vazgeçilemez bir yere sahiptirler.

Bunların yerine, kuruyemişlerden yapılmış ürünleri, ya da başka bir bitkisel ürün grubunu koymamız mümkün değildir.

Süt sadece kalsiyum içermez çünkü.

Zihinsel ve bedensel sağlığımızın, yaşam kalitemizin, beslenmemizle doğrudan doğruya ilgili olduğunu unutmamamız çok önemli.

Daha da önemlisi, en iyi besinin bile fazlasının zarar verebileceğidir.

Asıl olan o dengeleri bizzat ayarlamamız, bunun için de gerekli bilgiye sahip olmamızdır.

Ancak o zaman beslenmemizle ilgili doğru seçimler yapabiliriz.

 

Sağlıklı olmanız ve sağlıklı kalmanız dileği ile.

 

Saygılarımla.

 

Prof. Dr. Nazan Apaydın Demir

05.08.14

Muğla

 
Toplam blog
: 130
: 1375
Kayıt tarihi
: 08.04.14
 
 

Muğla Üniversitesinde Prof. Dr. olarak çalışmaktayım. Kozmetik Ürünler Uygulama ve Araştırma Merkez..