Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Ocak '13

 
Kategori
Kent Yaşamı
 

Kütahya Şehir Manzaraları ve gelişme

Kütahya Şehir Manzaraları ve gelişme
 

zafer meydanı


Kış mevsimi birey olarak ve toplum olarak yaşam şartlarının zorlaştığı dönemlerdir. Bu nedenle de toplum arasında yaz mevsimleri fakir mevsimi diye de nitelenmektedir. Yaz mevsiminde havaların sıcak olması, meyve ve sebzelerin bol olması, giyim konusundaki imkanlar ve şartlar birey ve toplumun hayatını da kolaylaştırır. Kış mevsimi ile birlikte ısınma sorunları, giyim şartları, hava şartları gibi birçok yönden insanlar açısından hazırlıklı olmayı gerektirir. Meşhur hikayedir yaz mevsimini şarkı söyleyerek, gölgede yan gelip yatarak geçiren ağustos böceği kışın zor şartlarında karıncaya muhtaç duruma düşer. Zamanında çalışıp hazırlık yapmayan birisinin düşeceği durumlara bir örnek olarak okullarda, eğitim faaliyetlerinde sürekli dile getirilen bu hikaye de girizgah babında dile getirdiğimiz hususun bir başka anlatımıdır.

Yağmurların yağması ile birlikte Kütahya şehrinde de tüm dünyada olduğu gibi zor kış şartları kendini şehirde hissettirdi. Hissettirmeye devam ediyor. Birkaç gün önce böyle yağmurlu bir havada yolum Sevgi Yolundan geçti. Zaten Kütahya’yada olup da yolu Sevgi Yolu’ndan geçmeyen yoktur. Gezmek için, hava almak için, işini görmek için dışarı çıkanlar mutlaka buraya uğrar. Sevgi Yolu projesi Kütahya için güzel bir uygulama. Bu tür projelerin mutlaka yaygınlaştırılması gerekiyor. Yağmurlu bir havada Sevgi Yolu’na giden birisinin yol üzerinde alınmış önlemleri, yapılmış düzenlemeleri mutlaka görür. Bir yerde düzen veya düzensizlik varsa mutlaka insanın dikkatini çeker. Sevgi Yolu’nda da yağmur sularının rahatça toplanabileceği su kanalları, belli aralıklarla konulmuş mazgallar, ışıklandırma, çevre düzenlemesi gibi hususlar gerçekten dikkat çekicidir. Bu düzenlemeler bu yolda bulunanlar açısından yürümeyi, gezmeyi kolaylaştırmaktadır ve bunu düşünen yöneticilerimize teşekkür etmek gerekiyor. Ancak işte tam bu aşamada insanın aklına şu soru geliyor. Kütahya’da Sevgi Yolu’ndaki düzenlemeleri yapan bu yetkililerle Sevgi Yolu’nun dışındaki yerlere bakan yetkililer farkı mı? Yani Sevgi Yolu ile ilgili düzenlemeleri yapan belediye ile şehrin diğer yerlerine yönelik hizmetleri yapan belediye aynı değil mi? Sevgi Yolu’ndaki düzenlemeleri yapanlar benzer düzenlemeleri diğer yerlerde de yapmaya neden gerekli görmüyorlar? Sevgi Yolu’na hiç de uzak olmayan bir yerde hemen alt taraftaki Menderes Caddesi, İstasyon Caddesi, Afyon Yolu diye bilinen Sağlık Müdürlüğü’nün üzerinde bulunduğu cadde gibi bir çok yerlere bakınca Sevgi Yolu’na gösterilen hassasiyeti göremiyorsunuz. Azerbaycan Parkından Öğretmenevine giden yol üzerinde yaya geçitlerinde ışığın yanmasını bekleyen insanlar geçen araçların sıçrattığı sulardan kendilerini korumak için adeta köşe kapmaca oynuyorlar. Neden? Çünkü belediye yetkilileri yaya kaldırımlarının bulunduğu civarda biriken suları akıtacak bir kanal, bir mazgal koymayı akıllarına bile getirmiyorlar. Yağan yağmurlarla veya eriyen kar suları ile ilgili olarak Sevgi Yolu’ndaki hassasiyetin şehrin her yerinde gösterilmesi gerekiyor. İnsanlar Sevgi Yolu’na gökten inmiyorlar. Yol kenarlarına biriken sulardan, çamurlu çukurlardan anlayıp sıçrayarak gelebiliyorlar. Belediye olarak şehrin bir yerinde yapılan hizmetin merkezden kenara doğru genişleyen daireler şeklinde yaygınlaştırılması gerekiyor.

Sevgi Yolu’ndaki hassasiyetin özellikle ana arter diye nitelenen yerlere de taşınması sürecinde nerelere öncelik vermeli diye bir soru sormaya gerek olduğunu zannetmiyorum. Yapılması gereken tek şey belediye yetkililerinin yoğun yağış sonrası şehrin içinde küçük bir gezi yapmalarıdır. İnanın şehrin içinde özellikle yağmur sonrası yapılacak küçük bir gezi ne tür sorunlar var, neler yapılması gerekiyor sorularına kolaylıkla cevap verecektir.

Kütahya şehrinin merkezden çevreye doğru gidiş gelişini sağlayan yol güzergahlarına ilişkin değerlendirmeler içeren bir yazıyı daha önce yazmıştım. Yol güzergahlarında yol boyunca park etmiş araçların sorun oluşturduğunu hemen herkes kabul edecektir. Kütahya gibi yapılaşmanın, ulaşımın sorun olduğu yerlerde park sorunu ayrı bir sorun. Bunu çözebilmek gerçekten uzun süreli çalışmaları gerektiriyor. Belediyenin işinin bu yönüyle kolay olmadığını kabul ediyorum. Şehrin merkezi yerlerinde yıllar boyu ortaya çıkan yapılaşma, iş hayatının getirdiği zorunlulukların da bir sonucu olarak dar sokaklarla, eski binalarla başa çıkmanın zor olduğuna inanıyorum. Ancak insanlar geçmişte yaşadıkları tecrübelerden hareketle ders alma yeteneği olan varlıklardır. Düşünce sahibi her insan geçmişte yaşadıklarından veya yakın çevresinde yaşananlardan ders alabilir. Bu anlamda Kütahya şehrinde eskiden gelen sorunların yeni düzenlemelere yol gösterecek şekilde dikkate alınmadığı görünüyor. Yeni yapılaşma alanlarına yönelik düzenlemeler gelecekte de önemli sorun alanlarının olacağının şimdiden bir göstergesi niteliğinde. Yaşanan sorunlardan hareketle yeni düzenlemelerin yapılması gerekiyor. TOKİ Konutları ile ilgili düzenlemelere bakınca gelecekte de park alanı sorunu, yol sorunu, trafik sorunu, çevre kirliliği sorunlarını şimdiden hazırlanıyor. Sanayi caddesinden girenler sağlı sollu onlarca kamyonun yol boyunca park ettiğini görecektir. Sanayi civarında tır parkı, kamyon ve araç parkı olarak düzenlenecek bir yer bulunamıyor mazeretinin çok da geçerli olduğunu zannetmiyorum. Su birikintileri ile dolu alanlar, atıl durumda sivrisinek yuvası haline gelen boş alanlar, hayvanlara mera veya çöp dökme alanı olarak kullanılan bu kadar çok alanın bulunduğu bir yerde düzenleme yapılabilecek bir alan bulunamıyor deniliyorsa pes demekten başka bir söz bulamıyorum.

Göle dönmüş yollar, çamur deryasına dönen caddeler, ot bürümüş yol kenarları, karanlık alanlar, yanmayan lambalar veya lamba direği olmayan yollar, eğri büğrü adeta kırkyama tipinde yapılar, bakımsız binalar, çıkmaz sokaklar veya daracık ana caddeler, yarım kalmış yol çalışmaları, bozulup olduğu gibi bırakılmış kaldırımlar, kaldırımsız yollar gibi görüntülere Kütahya’da bol bol rastlamak mümkün. Ama hakkını yemeyelim Sevgi Yolu gibi bir yolumuz da var.

Sahipli veya sahipsiz arsalar, yol kenarları kaldırım ve tretuvar çalışması konusunda yapılacak düzenlemeler Kütahya’ya şehir havası katmada çok da zor olmayan çalışmalar gibi görünüyor. Yol kenarlarında insanlar yürüyecek bir yer bulmada zorlanıyorlar. Bunu söyleyince belediyenin veya valiliğin önünü düşünüp itiraz etmeyi düşünenlere biraz şehri dolaşmalarını tavsiye ediyorum. Sözünü ettiğim yer Zafer Meydanı değil Kütahya şehri. Gelişmiş ülkelerde veya gerçek anlamda şehirciliğin geliştiği yerleşim yerlerinde yaya yolu, bisiklet yolu, yeşil alanlar gibi konulardan bahsetmek istiyorum ama Kütahya’daki mevcut durumu görünce bu gibi hususların bizim standartların çok çok üstünde olduğu aklıma geliyor ve ayakların yere basmasının çok daha iyi olacağını, hayal kurmanın gereğinin olmadığını düşünüp bundan vazgeçiyorum.

Kütahya’nın gelişim sürecinde tüm sorumluluğu belediyeye yüklemenin gereği de yok. Bir tarihçinin değerlendirmesini hatırlıyorum. Osmanlı Devletinin kuruluş ve yıkılış tarihine dair değerlendirme yapan bu tarihçi değerlendirmesinde “Osmanlı Devletini birkaç kişi kurmadığı gibi birkaç kişi de yıkmamıştır. Toplumu oluşturan her birey toplumun kültür değerlerinin oluşumuna, toplumsal hayatın gelişimine olumlu veya olumsuz katkıda bulunur. Üzerine düşen görev ve sorumlulukları yapma adına, toplumun kültürel değerlerine olumlu bir katkı adına hareket eden her birey bu büyük yapıya bir taş koyarken bunun tersini yapan, görev ve sorumluluklarını yerine getirmeyen, kültür değerlerine olumsuz davranış, olay ve olguları getiren her birey de bu büyük yapıdan bir taş koparmış olur. Dolayısıyla bir yerde olumlu veya olumsuz bir durum varsa bunda toplumu oluşturan her bireyin katkısı vardır. Olumlu katkı yapanların sayısı artarsa toplum daha güçlü bir yapıya dönüşürken olumsuz davranış yapanların sayısı arttıkça yapı zayıflamaktadır. Osmanlı Devleti de altı yüz yıl boyunca yönetici ve yönetilenleri ile bu süreçten geçerek tarihteki yerini almıştır.” demektedir. Buradan hareketle Kütahya şehrine, Kütahya şehrinin gelişimine katkı anlamında herkesin üzerinde sorumlulukların bulunduğunu düşünüyorum. Kütahya’da şehri tanıyacak kadar uzun bir süredir kaldığımı düşünüyorum. Şehrin gelişim sürecinde en önemli sorumluluk sahibi gruplardan birisi olarak esnaf ve ticaret adamları grubunu görüyorum. Ekonomik hayatın, ekonomik gelişmenin büyük bir güç olduğu günümüzde Kütahya şehrinde en önemli sorunlardan birisi olarak iş yerlerinin açılması kapatılması konusundan söz etmek istiyorum. Kütahya şehrinde genel bir kanaat olarak Kütahya’nın yerlisi olan esnaf iş yerini sabah saat dokuzdan önce açmaz, akşam da erken kapatır anlayışının yaygın olduğunu duydum ve gördüm. Sabah işe gidecekseniz ve akşamdan evinizin ihtiyacı olan en temel besin kaynağı olan ekmeği almadıysanız işiniz zordur. Kahvaltı yapmadan veya ekmeksiz kahvaltı yaparak evden çıkmanız gerekir. Zira evinizin en yakınındaki market, bakkal, iş yeri saat dokuzdan önce açılmaz. Büyük şehirlerde insanlar sabah neredeyse güneş doğmadan önce veya doğmasına yakın bir zamanda iş yerlerini açarlar, erkenden kalkan insanlar en yakındaki bakkala, markete veya alış veriş yerine gidip sıcak ekmeğini, sütünü, gazetesini alıp evine dönebilir. Kütahya bu yönüyle çok aşamalar geçirmesi gerekiyor. Ekonomik hayatın en önemli paydaşlardan birisi olan esnafın bu konuda kendini geliştirmesi gerekiyor. Topluma hizmet etmek amacıyla açılan iş yerlerinin geç açılıp erken kapatılması ekonomik hayatın gelişmemesinin en önemli nedenlerinden birisidir. Bu durum insanlardaki zihniyetin bir göstergesi olarak değerlendirilebilir. Ekonomik hayatı geliştiren çalışkanlık, gayret, mücadele, insanların ihtiyaçlarına duyarlılık, planlı yaşama, müşteri odaklılık, kalite gibi bir takım temel ilkeler, değerler bir anda ve kolayca gelişmiyor. Bu ilke ve değerlerin yeterince gelişmediği yerlerin de en başta ekonomik anlamda gelişmesini görmek çok da şaşırtıcı bir durum değildir.

Ali Hikmet DEMİR

                                                                      

Görüş ve değerlendirmeleriniz için……


alihikmetdemir@gmail.com

  

 
Toplam blog
: 17
: 937
Kayıt tarihi
: 05.01.11
 
 

İnsanlar toplu halde yaşamak zorunda olan varlıklardır. Toplu halde yaşamak insana kolaylıklar, i..