Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

Beyhan BiÇKİN KOZANOGLU

http://blog.milliyet.com.tr/turk35

25 Nisan '07

 
Kategori
Özel Günler
 

Kutlamaların en acımasızı, yani doğum günüm

Kutlamaların en acımasızı, yani doğum günüm
 

Evet bugün benim doğum günüm.. Gerçi belirli bir yaştan sonra bu hale geliyor ama neyse :) ben artık buruk bir acı hissetmeye başladım doğum günlerimi kutlarken. Seviniyorum ama bana sormadan geçip giden seneleri hesaplamaya başlayınca 'eyvaaahhh, bu ne ya, ne zaman geçti bu seneler' demeden duramıyorum.

Yeşilyurt İlkokulu var İzmirde, İzmirliler bilir. Oraya giderken aşağıdaki Eşrefpaşa Lisesine bakıp arkadaşımla hesap yapardık, 'ohooo daha 5 sene var liseye, 2000 yılında 36 yaşımızda olucaz, Allahhh yaşar mıyız ki o zamana kadar' filan diye. Bir bakıyorum 2000 geçmiş gitmiş. Bu sefer başka tarihler, başka hesaplamalar geliyor akla. Çocuklarımın okullarını bitirme tarihleri, evlendiklerinin hayali, 'ayy babaanne de olduğu mu görür müyüm acaba' gibi daha tatlı hayaller. Ama sanki yaşananlar da yaşanacaklar da hayal gibi.

İlkokulda Mustafa Özcan (Allah rahmet eylesin)öğretmenimi kaybettiğim gün yaşadığım acıyı hiç unutmadım. Bir de lise son sınıfta Sanat tarihi öğretmenim sağolsun! bilmem ne sütünlarının ayaklarını yanlış cizdim diye sınıfı geçirmemekte inat ederken ben 9 Eylül İktisat Fakültesi'ni kazanmıştım. Bütün öğretmenler rica ediyor, 'aman yapmayın çocuğun hayatıyla oynamayın' diyor, ama sanat tarihi öğretmenim nuh diyor peygamber demiyordu. Elini öpmek istediğimde elini vermese de uzun süren rica ve minnetlerden sonra geçirmişti sınıfı, bu acıyı hiç unutmadım. İlk acı, ilk kaybı yaşamış olmanın acısıydı ve nedense herkes susuyordu, ama ben hiç bir şeye anlam veremiyordum. Tek düşündüğüm canım öğretmenimi artık göremiyecektim. Hiç kimse nedenleri nasılları konuşmadı bizimle. Sanki konuşulmaması gereken bir konuydu. İkinci acı ise daha büyük olmanın da etkisi ile, değer yargılarının farklılıklarının insanlar üzerindeki etkisinin bu kadar acımasız olduğunu görüp anlamaktı. Mesleğini çok seven bir öğretmenin, hayatıma bir daha hiç girmeyecek olan sütünu yanlış çizdim diye bana takındığı anlamsız tavrın verdiği acı. Bu mesleği seçmemde rol oynayan iki olay bu. O zamanlardan içimde kalan ve bunu hiç kimseye yapmamalı diye düşündüğüm iki olay.(belki şimdi anlamsız geliyor ama, o zamanlar bayağı içimi acıtmıştı)

Eskiden benden büyük biri bana nasihat etmeye kalktığı zaman içimden' kendi yapmadığını bana neden anlatır ki' diye düşünmeden edemezdim. Babam ' eline gazeteden kesekağıdı geçse oku' derdi. (hani eskiden kese kağıtlarını gazetelerden yaparlardı. Canım öğretmenim Mustafa Mucan, ( Agahefendi İlkokulu) 'pes etmeyi sil aklından, sen pes edecek insan değilsin' diyerek daha ilk okul çağlarında kişiliğime yön vermeye çalışırdı..

Şimdi ben başladım nasihatlara. Çok geç oldu ama nedenleri daha iyi anlıyorum galiba. Bu yüzden sadece nasihat ile kalmayıp, nedenlerini de yanına ekliyorum ki benim gibi yarım kulak dinlemesinler ve benim yaptığım hataları yapmaktan geri kalsınlar.

İşte yaşlanmanın iki belirtisi, eskiyi daha sık hatırlamak ve gençlere nasihatlerde bulunmak :))

Çocukları okula yolladım, içim içime sığmıyor. Annemin dediği gibi yaşım ilerlese bile ben hiç büyümeyeceğim galiba.

Bu kadar dertleşme yeter bugün için galiba, haydi dostlar pasta hazır. Hepinize koca bir dilim ayırdım ki hayatınız da ağzınızın tadında, tatlı mı tatlı olsun, ne ağzınızda ne hayatınız da acıya yer olmasın.

Not: merak edenler için yaşımı şöyle söyleyebiliyorum, 21, 5 :)) arada bir 21, 5 sene daha var ama o seneler ne zaman geçti hatırlamadığım için saymıyorum :)))
 
Toplam blog
: 124
: 1137
Kayıt tarihi
: 24.08.06
 
 

Danimarkada yaşayan bir İzmir'liyim. Hiç de sanıldığı gibi yurtdışında olduğum için milliyetçi değil..