Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Eylül '07

 
Kategori
Turizm
 

Kutsal beldede balayı

Kutsal beldede balayı
 

Balayını Mekke ve Medine'de geçirmek isteyen yeni evliler
için turlar düzenleniyormuş. Buna nasıl bir tarif yapılabilir
bilemiyorum. Ben eğer bir manisi yoksa, bu kutsi ve ulvi
niyetin altında feyizden çok ekonomi yatıyor demek istiyorum.
Kutsal beldede balayı, aklıma uygun düşen bir anlayış değil.

Gidip dönenler, bu işin heveslilerine;" çok feyizli oluyor"
diyecekler; artık, ekonomik durumu uygun olmayanlar bile,
bu feyizden istifade etmek için yarışacaklardır.

Ben, onların söyledikleri kadar feyiz almadıklarını, hatta
hiç feyiz almadıklarını sadece, açılmış yeni bir yoldan en
uca kadar gitmenin tatminini yaşadıklarını söyleyeceğim
ama bunun, deneyim sahiplerine bir haksızlık olacağını
düşündüğümden söyleyemiyorum.

Sultanahmet Camii'nden, Ayasofya'ya, oradan Topkapı Sarayı'na doğru yürüdüğünüzde eskiye ait bir şeyler hatırlamamanız imkansızdır. En azından Osmanlı, Bizans, padişah ve krallar aklınıza ğelir. Siz istemeseniz de kadim yapıların taş duvarları size bunu hatırlatır. Meydan ve çevresi, "biz yüzyılları yansıtan aynalarız" diye haykırır ve siz bunu zorunlu olarak duyarsınız.

Fakat Medine'de veya Mekke'de, nereye baksanız Hz.Peygamberi, nereye baksanız sahabeyi hatırlayacaksınız? Kaldığınız otelin penceresinden hiç bir zaman göremeyeceğiniz hangi tarihi yapı, size geçmişi hatırlatacak? Ve siz neyin çağrışımıyla Hz. Peygamberi ruhunuzda duyacaksınız? Yirmi santim kalınlığındaki asfaltın örttüğü çöl toprağını, büyük binaların çoktan yuttuğu kerpiç evleri, çevrenize bakarak asla hayal edemezsiniz. Onu hayal edemediğinizde ise geçmişi, o beton blokların altından çıkarıp somutlaştıramazsınız. Çünkü sokak ve caddelerde, size asr-ı saadeti hatırlatacak hiç bir işaret (eser) yoktur.

Bu durumda yapmanız gereken, gözlerinizi kapayarak, Hz. Peygamberi ve yaşadığı devri tasavvur etmektir. Bunu yapmak için ise Mekke veya Medine'ye kadar gitmeye gerek yoktur. Bana sorarsanız, adını koyamayacağım bir zihniyetin tarumar ettiği Mekke ve Medine'nin dışındaki her yerde, Allah'ı ve Peygamberi içinizde daha çok hissedebilirsiniz.

Bu işi maneviyat, ruhaniyet, feyiz, ilahi aşk kılıfı giydirmeden, sırf modaya uymak için yapanlara saygı duymam gerekiyor. Bunlar, daha düne kadar balayını Paris'te, Roma'da geçirenlere en ağır hakaretleri reva görenlerin torunları veya o kültürün evrilmişleri olsalar bile...Şimdi artık sıra, balayı için Dubai' ye veya Şarm El Şeyh' e uçmak ile Mekke ve Medine'ye uçmak arasında ne fark olduğunu düşünmeye geldi. Ben fark göremiyorum, ya siz?

Buradaki duruma sosyolog gözüyle baktığımızda ortada, biri tamamen dünyevi amaçlı, diğeri de dini ve ibadi öğeler taşıyan iki farklı olay görürüz. Psikolog gözüyle baktığımızda ise, iki farklı seyahat biçiminin aslında, bir tek ruhsal nedenden kaynaklandığına şahit oluruz. Buna, "marjinalite..sıradışılık...önde gitme veya birilerinden geride kalmama dürtüsü" denilebilir. Seyahat şirketleri, hac ve umre organizatörleri, ticaret ehli, üretici ve pazarlamacılar insanların bu zaaflarını çok iyi kullanırlar.

Böylece onlar para kazanırken marjinaller de en azından, kendisi gibi olanlardan geri kalmamış olmanın tatminini yaşarlar. Bu herkesi mutlu eden sıradan bir alışveriştir.

Şimdi düşünelim bakalım. Bu güne kadar hep tepede gördüğümüz insanların hepsinin, her zaman tuzu kuru mudur? Bence hayır. Peki neden hep tepeden bakmaktadırlar? Çünkü yaşadığı çevre ve o çevredeki hayat biçimi ona reddedemeyeceği zorunluluklar yüklemiştir. Marka giymesi, ünlü mağazalardan alışveriş etmesi, otomobili, hizmetçisi, kuaförü, manikürcüsü, doktoru olması, evlendiğinde balayını; o günün popüler turizm kentinde geçirmesi gerekir. Bunlar ve benzerleri, onlar için vazgeçemeyecekleri birer zorunluluktur.

Artık dindar kesimden de böyle bir tabaka zuhur etmiş, ekonomik olarak kendisine denk olanların yaptıklarını alternatif yollar üreterek yapmaktadır. Onların da markaları, mağazaları, arabaları, hizmetçileri, kuaförleri, manikürcüleri ve doktorları vardır. Önceleri, kaplıca turizminin bir numaralı müdavimi iken, sonra tesettür mayo ile denize inmişlerdir. Ülkedeki dini merkezler ve umre ziyaretlerinin ardından iş, Mısır turlu umre gezisine kadar yükselmiştir. Şimdi de yeni bir trend yaratmak gerekmiştir. Adı da Mekke ve Medine'de balayı olmuştur.

Ençok şaşırdığım nokta laik kesimin, aslında kendilerine zıt gördükleri insanlarla aralarında, hiç bir fark olmadığını anlayamamalarıdır. Belki anlamaktadırlar da, kendileriyle yarışmaya kalkmalarını hazmedememektedirler. Artık insanları kıyafetlerine göre sınıflamayı bırakmalıyız. Çünkü o kıyafetlerin içinde, duyguları diğerlerinden hiç te farklı olmayan insanlar vardır. Yani kutsal beldede balayı bir "feyiz" meselesi değil, Dubai'ye gitmek gibi bir trend meselesidir. Anlayın artık.

Allah ise her şeyden müstağnidir. Kalplerimizde olanları bilendir.

Not: Tekrar gözden geçirilmiştir.

 
Toplam blog
: 462
: 707
Kayıt tarihi
: 28.04.07
 
 

Emekliyim. Herkes gibi benim de bir dünya görüşüm var. İnsanların farklı fikir ve inançlara sahip..