- Kategori
- Öykü
- Okunma Sayısı
- 111
Kutukistan
Kutular dünyasında iki millet yaşarmış. Kuzeyde yaşayanlar yuvarlak kutular, güneyde yaşayanlar kare kutulardı. Kuzeyde yaşayan kare kutuların polis şehirlerinin ana kapılarında sembolleri olan kalp şekli vardı. Ülke soğuktu ama sıcak kalpli insanlar yaşardı. Çok çalışkandılar. Her sabah kömür ocaklarına giden işçiler ve herkes şu şarkıyı mırıldanırdı.
Günaydın günaydın herkese Neşeyle çalışırız biz Mutluyuz,umutluyuz Herkes birbirini seviyor Çocuklar gibi kol kola Güneşin doğuşundan batışına dek Alın terlerimiz altın gibi değerlenir Bizlerle ''sonsuz ülkesi'' oluşur.
Ülkelerinde herkes güler yüzlü ve sevgi doluydu. Mutsuz ve fakir kimse yoktu bu ülkede. Herkes çalışırdı.Hastaların sigortası vardı. '' Yuvasta '' denilen güzel evlerde otururlardı. Yıllardan beri gezegenin diğer ucunda güneydeki kare kutular savaş açıyorlardı onlara. Şehir başkanı Yukonis Oles her hafta akropolden halka seslenirdi. Her çarşamba agorada halkla konuşurdu. Bu ülkede herkesin ismi ''Yu'' ile başlıyordu. Bayan Yuna balkondan komşuları bayan Yuki' ye gülerek: Nasılsın komşum neler yapıyorsun? dedi. Bayan Yuno al al olmuş yanaklarıyla: Kutukistan şekerlemesi yaptım. Çocuklara dağıtmak için çıkacağım birazdan. Ama size de bıraktım dedi. Borazan sesi duyuldu. Meydandakiler koşuşturarak birbirlerine: Eyvah! Kare kutulardan öncü gelmiş!
Yine mi savaş olacak? Bizden para, yiyecek aldılar! Şimdi ne istiyorlar? derken içlerinden mor ceketli bir beyefendi: Mutluluğun kaynağını almak istiyorlar diye konuştu.
Yüzelli yıldır savaş devam ediyordu. Kare kutular kazanmış gibi gözükselerde mutlu değildiler. Güney sıcaktı. Kare kutuların şehirleri de polis şehriydi. Daha yaldızlı bir kapı ve vazgeçilmez armaları para şekli vardı girişte. Muhafızlar bile kibirli olurdu halka karşı. Kare kutular, yuvarlak kutuların tam zıttı bir dünyada yaşıyorlardı. Zenginler ve fakirler vardı. Çok soğukkanlıydılar. Herkes birbirinden nefret ederdi. Neredeyse kalplerinin seslerini duymaz olmuşlardı. Çok mutsuz ve aksi görünürlerdi bu yüzden. Şehrin üzerinde fabrikalar sonucu hiç dağılmayan bir kara bulut vardı. Şehrin başkanı halkıyla direkt görüşmezdi. Kibirli idi. Sadece şatoşitlilerle konuşurdu. Fakirlik diz boyu idi. Fakir semtte ki çocuklar daha horoz şeklindeki şekerlemeleri bile görmemişlerdi.
Zengin şatolular parlak kıyafetleri ile bir köyden geçecek olurlarsa ihtişamlı geçişlerinde köylülere dönerek örneğin : Alın size üç parakista bir daha göremezsiniz ! diyerek meydana atıp alaylı söylenmelerle geçerlerdi. Halk kapışırdı. Hiç birşey söylemezlerdi. Çünkü muhafızlara şikayet edilmeleri suçlanmalarına yeterde artardı bile. Kare kutu köylüler yuvarlak kutuların soyundan geliyorlardı. Kare kutular en son yuvarlak kutululardan mutluluğu almak için savaşa karar verdiler. Kare kutululardan şatoşitin balkonundan bakan orta yaşlı bir kadın belirdi. Meydandan geçen muhafızlara uzaktan seslenmek için sesini yükseltti. Ve gergin bir yüzün zoraki gülümseyiş çabaları sonucu :Yaşasın! Mutluluğu da satın alabileceğiz dedi. Kare kutuların bomba ve askerleri daha fazla idi. Uzun süren bir savaş oldu. Kazanan elbette sevgili kalpler oldu.
Sözlük : Parakista: Kutukistan parası. Şatoşit: Kare kutularda, zenginlerin şatoya benzer daha küçük evleri. Yuvasta: Yuvarlak kutuların güzel bahçeli büyük evleri.
Önerilerine Ekle Beğendiğiniz blogları önerin, herkes okusun.

Facebook hesabınızla yorum yapın, daha çabuk onaylansın!