Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Kasım '14

 
Kategori
Bilim
 

Kuyruklu Yıldız

M.Ferit Kotan

Televizyonda Bilim insanlarının "PHİLLE" adlı uzay aracının Dünya'dan 510 milyon kilometre uzakta hareket halindeki bir kuyruklu yıldıza indirildiğini duyunca yerimden irkildim ve rahmetli Hüseyin Rahmi Gürpınar diye söylendim.

Arapgir Ortaokulu ikinci sınıf öğrencisiydik. Türkçe öğretmenimiz Emin Özdemir (Ülkemizin yetiştirdiği önemli dilbilimcilerinden biridir. Hocamıza tanrıdan uzun ömürler dilerim)  Türkçe ve kompozisyon derslerinde çeşitli romanları bize okutarak tartışma yaptırırdı. Tartıştığımız kitaplardan biride “Kuyruklu Yıldız Altında Bir İzdivaç”tı. Romanın kahramanı başı örtülü bir bayanın güzel olacağını düşünerek peşine düşer ve ters cevap alır. Bunun üzerine Kuyruklu yıldızın dünyaya çarpacağını ve kıyametin kopacağı konusunda söylentilere başlar ev halkı ve cahil mahalle halkı buna inanır. Romanın kahramanı batıda eğitim gördüğü için bildiği astronomi ve fizik konularında çeşitli konferanslar düzenler. Halk arasında kıyamet kopacağı konusunda kulaktan kulağa söylentiler abartılı bir şekilde devam eder. Sonra bir bayandan mektup alır, bayan seninle evlenirim ama kuyruklu yıldız dünyaya çarpana kadar yüzünü göstermeyeceğini söyler ve bayanla aralarında geçen astronomi ve fizik konularındaki tartışma devam eder.

Romandan aklımda kalanlar bunlar. Bilim insanları (Avrupa Uzay Ajansı) on yıl önce uzaya gönderdikleri araçla" Philae" kapsülünü kuyruklu yıldıza indirdiler. Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın hayali gerçekleşmiştir. Yazılı ve görsel basından, bazı aksaklıkların olduğunu öğreniyoruz ama yine de gelen sinyallerle bilim adına önemli veriler elde edileceği söylenmektedir.

On yıl önce uzaya gönderilen araç o günün teknolojisine göre donanımlıydı. On yıl içinde bilim insanlarının uzay araştırmaları, bilgisayar ve internet alanlarındaki gerçekleştirdikleri yeni gelişmelere göre yeniden gönderilse daha değişik araştırmalara ve sonuçlara ulaşılacağı gerçeği ortadadır. Yeni uzay aracı on yıl kat ederken o zaman içerisinde bilimde ne gibi gelişmeler olacağını düşünmemiz bile zor.

Bilim sebep sonuç ilişkilerine dayanarak gelişir. Sonuçlar kesindir, uygulanabilinir. Dünyanın her ülkesinde kuramları ve kuralları aynıdır. Farklı öğretim olmaz. Fizik, Kimya, Matematik, Biyoloji fen biliminin temel unsurlarıdır. Her canlı (İnsan, Hayvan, Bitki) bir kimyasal maddedir. Canlıların hastalanmasın da kullanılan ilaçlarda kimyasal maddelerdedir. Kullandığımız teknolojinin yüzde doksanı fizik kurallarına göre çalışır. Bindiğimiz araba, kullandığımız telefon, izlediğimiz televizyon bu bilgiler ışığında geliştirilen sistemlerdir. Bilim insanları sayesinde bilgi avucumuzun içindedir, dünyanın her noktasıyla iletişim kura bilmekteyiz, görüntü alabiliyoruz. On yıl sonra insanların gözlerindeki lenslerle konuşabilecekleri savı ortadadır. Otomobilleri sürücülerin değil robotların kullanacağı çağa gidiyoruz.

Bilim insanlarının gerçekleştirdiği bu gelişmeler diğer bilimleri de etkileyerek dünyanın evrimleşmesi konusun da aşamalar kaydedilmiştir. Tıp alanındaki gelişmeler insan sağlığı konusunda önemli sonuçların elde edilmesini sağlamıştır.

Ülkemizde ise televizyona çıkan Cübbeli Ahmet Efendi adıyla anılan din adamı, "o kadar para harcamaya gerek yok ben her şeyi anlatayım” diyerek söze başladı, söylediği farklı sözcükler” manyaklar, cahiller, kafirlerin hepsi cahil."

Diyelim ki Cübbeli Ahmet Efendi herkes tarafından bilinen kişi. Buna inanan yüzlerce kişi var. Yalnız konu bu olsa önemsemeyeceğim. Son yıllarda ülkemizde bir Mistisizmim felsefesi öne çıktı. Bilim ve bilimsel gelişmeler göz ardı edilerek Evliyaların söylemleri kürsülerden sık sık dile getirilmeye başlanıldı. Aslında evliya denilen iyi insanlara da kötülük yapılmaktadır. Yaşadıkları devrin bilgileri ışığında insanlığa hizmet etmek isteyen önder kişilerin sözlerini bugünün bilgileri ışığında değerlendirmeye kalkıldığında, çok cılız kaldığını görmek onların değersiz olduğunu göstermez. Onlar insanlığa hizmet etmek için düşüncelerine, hayallerine, rüyalarına ilahi anlam yükleyerek kitleleri etkileyerek mürit kazanmışlardır. Bilim gibi kesin sonuçları yoktur. Kuramları yoktur. Dünyanın her yerinde aynı şekilde kabul görmezler. Ülkeden ülkeye farklı algılanırlar. Bu nedenledir ki ahlakı değerler toplumlardan toplumlara farklılık gösterir.

Dünyada yedi milyar insan yaşamaktadır, üç buçuk milyar insan tek tanrıya inanmaktadır. Dünya insanının yarısının tanrıları farklı güçlerdir. Tek tanrıya inananların bir buçuk milyarı Müslüman, iki milyarı Hıristiyan’dır. Bunlarda kendi arasında çeşitli mezheplere ayrılmışlardır. Bu bilgilerin hepsi bir inanç sistemidir. Bilim gibi kesin sonuç ifade etmezler. Öyle olduğu kabul edilir, kabul ettikleri inançlara göre ibadetlerini yaparlar. İnanç sistemleri "Vahi" yoluyla kitaplaşmıştır. Vahinin sözlük anlamını ilahiyatçılar rüya, hayal gücü olarak açıklamaktadırlar.

Bilim Tanrı çekirdeğinin peşindedir. Evreni algılıya bilmek için çalışmalar devam etmektedir. İlahi bir gücün varlığı ortadadır. Bilim bu ilahi gücün net olarak ortaya çıkarılması konusunda çaba harcamaktadır.

Bilginin eriştiği güç, yaşamın her alanını etkilemiştir. Bu gerçekler ortada iken geçmiş çağlarda yaşamış evliya denilen kişileri örnek göstererek bilginin karşısına çıkarma çabası onlara yapılan en büyük kötülüktür. Yapılacaksa İslam bilim adamlarından Matematik, Astronomi ve Fizik alanlarında yapılan çalışmalardan söz edilmelidir. Bu çalışmaların deneysel sebep sonuç ilişkileri bulunmaktadır. Diğerleri metafizik değerlerdir, doğrulukları inanç sistemlerine göre değişir

Sayın İsmet Berkan Hürriyet Gazetesi'nde yazdığı yazıda,” Aya gidildiğinde toplumda duyulan heyecanın kuyruklu yıldıza inildiğinde duyulmadığını” belirterek nedenini soruyor. Bu soruyu, bilime sırtını dönmüş bir toplumdan ne tür bir heyecan beklenebilir ki diye yanıtlamak isterim.


20.11.2014

      

 
Toplam blog
: 97
: 463
Kayıt tarihi
: 07.02.09
 
 

1944 yılında Arapgir'de doğmuştur. İlk ve orta öğretimini Arapgir'de, lise öğrenimini Ankara Gazi Li..