Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Kasım '12

 
Kategori
Hayvanlar Alemi
 

Kuyruksuz kedi

Kuyruksuz kedi
 

Suyun temizi olacak


Okulların açıldığı, çocukların okula gelmeye başladığı günlerde, okula kayıtlı olmadığı halde okula erkenden gelen öğrencilerimiz olur bizim.

Ne formaları vardır, ne de sırtlarında çantaları. Defter kalem, kitap dertleri de yoktur.

Konuşmazlar, sadece bakarlar. Bakışları da çok anlamlıdır.

Kavgacı değillerdir, şiddetle de hiç işleri yoktur.

Ara sıra küçük vukuatları olmuyor değil. Sadece kendilerine yapılan şakalara karşılık verirler. Hepsi o kadar.

Lafı çok dolandırdım.

Kedilerden, köpeklerden bahsediyorum ya.

Konuşamayan sevimli şeylerden.

Kediler köpekler, çocuklarla ne güzel anlaşıyorlar.

Bazı veliler korksalar da, çocukların kedilere köpeklere karşı, bir düşmanlıkları yok.

Bu hayvanlarda, durumu hissediyorlar ki sorun yok.

Bir gün okul bahçesinde, beş köpeği bir arada görünce, sabah okula gelenler korkmuşlar. Beş ayrı cins köpek bir arada. Koşuyorlar okul bahçesinde. Aşırı korumacı anneler korkuyorlar elbette. Çocuklarda korku yok. Çocuklarda oyun derdinde.

Neden geliyor, okula bu kediler köpekler?

Ders alamaya değil elbette.

Dertleri açlıklarını gidermek.

Sabah simit alan öğrencilerin ikramları için okuldalar.

Elinde bir yiyecek olan çocuğun peşinden kuyruk sallıyorlar.

Bakışlarıyla, “hadi be bir parçada bana ver” diye konuşuyorlar sanki. Çocuklarda anlıyorlar onları. Herkesten bir lokma aldıklarında, o biçim doyuyor karınları. Gidip bir köşeye yatıyorlar. Zil sesiyle kulaklar dikiliyor, yine yiyecek peşindeler. Bazı çocukların arkadaşlıklarını da biliyorlar, tanıyorlar.

Dağıldı gitti köpekler.

Yinede çöp kutularını ziyaret edenler var ara sıra.

*

Bir gün okul bahçesinde bir kedi gördüm. Kuyruğunun derisi sıyrılmış. Kuyruk kemikleri açıkta kalmış. Okuldaki çöp kutusundaki yiyecekleri, paylaşım sırasında bir köpek kedinin kuyruğundaki deriyi sıyırıvermiş.

Kedinin kuyruğu kıpkırmızı çıplak kalmış. Çocuklar çok üzüldüler bu duruma.

Kedinin kuyruk acısı olunca, iyice hırçınlaşmış. Yanına yaklaşana, aslan kesildi, uzun süre. Kimselere yüz vermedi. Elinde simit gördüğü çocuklara da çıplak kuyruğunu salladı hep. İsteklerinden vaz geçmedi.

Çocuklardan payını aldığı için güçten düşmedi bizim kedi. Kuyruğunu durmadan yaladı, iyi etmeye çalıştı, olmadı. Kuyruğu kaşındıkça dişledi, kuyruğu kısaldı gitti.

Kuyruksuz, Şubatın ortalarında kayboldu gitti.

Bizim kedi, hiç görünmedi. Çocuklar gelip bana bile sordular, meraktan.

“Öğretmenim bizim kuyruksuz nereye gitti” diye.

Yalan yok, öldü diye üzüldük bile.

Nisan ayının ortasında çıktı geldi, kuyruksuz. Kuyruk hiç iyileşmemiş. Havuç gibi bir renkte, çıplak bir kuyruk. Hâlâ kan içinde. Bir arkadaşa, “yakalayalım şunu, bir veterinere gösterelim” dedim. Dedim de.

Dikkatli bakınca anladım ki, bizim kedi hamile. Yakında doğuracak.

Meğerse bizim kedi mart ayında evlenmiş, düğün yapmış. Düğüne çağırmadı bizi, nankör kedi.

Şimdi gelmiş okula, ekmek istiyor. Doğum yapacak, birkaç hafta sonra.

Çocuklar kedinin gelmesinden mutlular. Simitleri küt küt atıyor, bizim kedi. Okulun bahçedeki çeşmesinden de çekiyor suyu. Kuyruk kötü ancak.

*

Bir sabah okul bahçesinde dolaşıyorum. Öğrencinin birisi bağırdı. “Öğretmenim kediye bak!”

“Her gün kedi görüyorum niye bakayım . Kanguru mu bu?

Baktım, bizim kedi okul bahçesindeki çeşmeden su içiyor. İçiyor da, nasıl içiyor? Havuzdan değil, su birikintisinden değil. Kedi ön ayaklarıyla, musluğun bağlı olduğu duvara uzanmış ve iyice ardılmış. Damlayan musluğun altına ağzını açmış, damlaları kapıyor. Çocuklar umurunda bile değil. Yanına gelenlerden bile etkilenip tedirgin olup hareketini bozmadan suyunu içiyor. Kediler böyle su içmez aslında.

Bir öğrenci atıldı hemen.

“Flaş! Flaş! Musluktan su içen kedi. Azz sonraaa!”

“Kediyle röportaj yapayım mı öğretmenim?” diye soruyor bir öğrenci.

“Hadi yap diyorum.” diyorum bende.

Kediye soruyor.

“Suyu beğendin mi? Niye musluktan içiyorsun? Bardaktan niye içmiyorsun? Ayda kaç lira su faturası geliyor?” gibi.

Çocuklar, sabah sabah gülmekten bir hoş oldular.

Kedi suyu içtikten sonra, çıplak kuyruğunu sallayarak giderken, kedi gibi cevap veriyor arkadaşına sunucu olan çocuk.

“Miyavvvv! Suyunuzu beğenmedim, bir daha içmem ben bu sudan” diye mırlıyor.

Röportaj yapan, atılıyor.

“Bu kedini söylediklerini, belediye başkanımız duymasın” diyor.

Neden?

Başkanda televizyona çıkar sonra.

Kediyi suçlar.

“Nankör kedi” der.

Bizim kuyruksuzun, bu senaryolardan haberi bile yok.

Bizim kedi suyu içtikten sonra kumlu top sahasına doğru yürümeye başladı. Çocuklarda peşinden. Kumlu yere gelince, ön ayaklarıyla eşeleyip, bir çukur açmaya başladı çıplak kuyruk. Bu durumu ilk defa gören bazı çocuklara, köyden gelenler bilgiçlik taslayarak;

“Kedi şimdi tuvaletini yapacak” deyince, daha dikkat kesildi meraklı çocuklar.

Kedi tuvaletini yapıp, çukura baktı, kokladı ve pisliğini gömmeye başladı. Gömdükten sonra kontrol etti ve tekrar gidip bir yere yattı.

İlk defa bu durumu gören çocuklar.

“Aaaa kedi gömdü! Kedi de akıla bak!” gibi konuşmaya başladılar.

Ben dedim ki;

“Bakın kediler bile ne kadar çevreci, sizde çöplerinizi doğru yerlere atın. Okulumuzun bahçesi, içi dışı temiz olsun” deyiverdim.

İnsanlar insanlara ders verecek değil ya.

Hayvanlarda insanlara ders verebilir.

Bizim kedinin kuyruğuna çare bulamadık ama kediye bakıyoruz.

Kedi de bize ders veriyor.

Her şey karşılıklı ve dostça olunca, nankörlükte ortadan kalkıyor doğal olarak

Kedi okula devam ediyor.

Her sabah, zamanında okula geliyor.

Daha bir çocukla kavga etmedi.

Bazı veliler ve öğrenciler, bizim kuyruksuzdan birazcık ders alırlar diye bekliyorum.

Ben bekleyen dervişim.

Derviş olmak kolay değil.

 

 
Toplam blog
: 420
: 1641
Kayıt tarihi
: 19.12.08
 
 

1957 Çanakkale/Yenice doğumluyum. Öykü ,deneme, şiir yazarım. Yazdığım bir çok şiirin bestesini d..