Kuyucaklı Yusuf / Sabahattin Ali

Akşam iş çıkışı uğradığım kitapçıdan apar topar kitapları alıp çıkma fikrindeyim. Baktım olacak gibi değil, ne yoğunluklar bitecek, ne sorumluluklar azalacak bir şekilde ara zamanlar bulup okuyacağım kaldığım yerden. Eskiden (çok değil henüz 2 ay öncesine kadar) haftada bir kitap okurdum. Şimdi uzak kaldım.

Deniz kitap evi, pasajın içinde, güzel bir dükkan. Zaten kitapçıların saman sayfalı kitap kokusunu taşıyan dükkanları her zaman ilgi odağım olmuştur. İçeri giriyorum aklımda birkaç isim var. Hatta cüzdanımın içinde kenarı yırtık bir parça sayfaya not almışım.

Şanssız günümdeyim ki, hiçbiri kalmamış. Getirtmek üzere not alıyorlar. Kitapçılarda tavsiyeler ile yönlendirilmek güzeldir. Okumuş ve konusuna aşina insanların kısa bilgiler ile elimizde tuttuğumuz kitabı tanıtması zevkli gelir.

Kitapçıdaki adam başlıyor anlatmaya, kitaplarla ilgili kısa bilgiler vermeye.

Derken elim Sabahattin Ali’nin eseri Kuyucaklı Yusuf’a takılıyor. Ve kitabı elime alır almaz adamın yüzü gülüyor adeta.” Hiç pişman olmazsın” diyor. Ne yalan söyleyeyim renklerinden midir, nedir? Bana çok kasvetli geliyor ama kırmıyorum, alıyorum kitabı.

Ve çıkarken hediye ettiği kitap ayracını.

Eve geliyorum ertesi gün Pazar. Aslında iyi bir kitap olsaydı çok rahat bitirebilirdim ama bu kitapla bu hafta sonu zor biter diye düşünürken başlıyorum okumaya.

Bir sayfası biterken diğerine nasıl geçtiğimi inanın farkında bile değilim. Sonuç; aynı gün okunmuş, bitmiş, kitaplıktaki yerini almış bir Sabahattin Ali kitabı.

1937'de yayınlanan Sabahattin Ali' nin bu romanı, Türk edebiyatında öncü bir role sahiptir. Roman, Türkiye'nin o döneme kadar ifade edilmemiş problemlerini dile getirmektedir. Kuyucaklı Yusuf'a kadar Türk romanının ana konusu Batılılışma problemidir. Kuyucaklı Yusuf'la ezilen köylü ve toplumsal yapının aksayan yönleri ilk defa içerden bir gözle ele alınmıştır.

Tanıtım yazısı:

(…)

"Bu manasız ve yabancı hayatta bir tek şeye hakikaten sarılmış, hakikaten inanır gibi olmuştu. Bu da karısı idi. Muazzez'in varlığı Yusuf için büyük, boşlukları dolduracak mahiyette bir şey değildi, fakat onun yokluğu müthişti. Onun bu kadar sebepsiz yere, bu kadar insafsızca Yusuf'un hayatından koparılması çıldırtacak kadar acı idi. Hayatında asıl aradığı şeyin Muazzez olmadığını biliyordu, fakat Muazzez olmadan bunu aramaya muktedir olamayacağını sanıyordu." Kuyucaklı Yusuf Türk edebiyatının belki de en romantik kahramanıdır. Hayatın ve insanların zalimliği karşısındaki naif duruşu ile bir yandan trajik bir sona ilerlerken, bir yandan da yaşadığı lirik aşk hikayesinin kahramanı olarak edebiyat tarihinde yerini almıştır.

Roman Yusuf, Kaymakam, eşi, Muazzez ve Şakir arasında yoğunlaşmıştır.

Ayrıca 1937’den bu yana hep güncel kalmış bir romandır. Okurken gözümüzde canlandırıp, olayları bire bir yaşama hissi veren bu roman, mutlaka okunmalı diye düşünüyorum.