Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Eylül '12

 
Kategori
Kitap
 

Kuyucaklı Yusuf - Sabahattin Ali

Kuyucaklı Yusuf - Sabahattin Ali
 

Kuyucaklı Yusuf


Sabahattin Ali’nin “Kuyucaklı Yusuf” isimli eseri; Milli Eğitim  Bakanlığı onayladığı 100 temel eserden biri. Romanda “hürriyet sonrası” Türkiye’sinden sıradan bir hayat hikayesi altında, dönemin yozlaşmışlığı gözler önüne serilmiş. Klasik bir Türkiye manzarası altında çok sıradan olaylara rağmen, yine de başarılı bir edebi eser ortaya çıkmış.

Olaylar 1903 yılının sonbaharında eşkiyaların bir köyü basması ve bir karı-kocayı öldürmesi ile başlar. Kaza kaymakamı Salahattin Bey olayı tahkikata gittiğinde, anne babasının ölmüş bedenleri başında duran genç bir çocuk görür (Yusuf). Çocuğu kendi himayesine alır. Kaymakamın karısı (Şahinde) önceleri buna karşı çıkar ve itirazlarını da yüksek sesle dile getirir ama Yusuf artık ailenin bir parçasıdır. Kaymakamın aynı zamanda Muazzez isimli küçük bir kızı vardır. Yusuf, kız çocuğuna abilik yapar, Muazzez’de üvey abisinin sözünden çıkmaz. Kaymakamın, Edremit’e tayini çıkar. Burada zengin bir toprak sahibi (Hilmi Bey) ve her istediğini yaptığı halde kimsenin ona karışamadığı bir oğlu (Şakir) yaşarlar.

Yazar, taşradaki toplumsal düzene eleştiriler getirir. Bir anlamda; parası olanın her şeye muktedir olduğundan şikayet eder:

“Bu bir haftanın da ancak gündüzleri, onu da müdür odasında oturup cigara içmek ve nizamiye kapısının yanındaki küçük bahçede aşağı yukarı dolaşmak suretiyle, hapishanede geçirdi. Geceleri evine bırakılıyordu. Güya gizli olarak yapılan bu müsadeyi kaymakam, müddei-umumi ve ceza resisine kadar herkes biliyor ve bir şey demiyordu.Çünkü başka türlü olmasına imkan yoktu. Bu böyle gelmiş, böyle gidiyor ve kasabanın başında bulunanların aklı bile, hürriyete ve onun getirdiği birkaç musavat fikrine rağmen Hilmi Bey’in oğlunun sahiden hapsedilebileceğini kabul etmiyordu. Hapishane ancak serseriler, köylüler ve aşağı tabakadan insanlar içindi...”

Okuması kolay bir kitap. Hem romandaki kahramanlar, hem hikayenin kendisi okuyucuyu yormuyor. Roman karakterleri az sayıda ve hepimizin tanıdığı – bildiği tipler. İlişkiler ve olaylar karmaşık değil. Buna rağmen romanda “kendinizi” buluyorsunuz. Yazarın, bütün bu  bilindikliğe ve sadeliğe rağmen okuyucu ile ilişki kurabilmesi, okuyucunun ilgisini çekebilmesinin nedeni bu olsa gerek. Birçok yerde bir sonraki olayı tahmin edebiliyorsunuz ancak hiç beklenmedik anlarda hikaye tamamen yön değiştirerek sürpriz bir yöne doğru değişim gösteriyor. Okuduklarınız ruhunuza dokunuyor, acıyorsunuz, kahrediyorsunuz zaman zaman. Kimi zaman acıyarak, kimi zaman “oh oldu!” diyerek okuyorsunuz.

Sıklıkla Osmanlıca kelimeler kullanılmış ama şahsen ben bu kelimelerin günümüzde de kullanılmasını isterdim. Osmanlıca kelimelerin dilimize ve anlatımımıza çok yakıştığını, duygularımızı ifade etmemizi kolaylaştırdığını düşünürüm:

  • Hasımlarını ürküten, onu kuvvet ve cesaretinden ziyade, hiç kaybolmayan sukuneti ve kendisine olan sonsuz emniyetinin her hareketinde görülen tezahürleri idi.
  • Bereket versin, Anadolu’nun bu yalnız kendisine mahsus dertleri yanında bunları gene yalnız kendisine mahsus çareleri vardı. Bunlardan en birincisi “rakı”dır.
  • Burada felaketzade memur içer; müflis tüccar içer; fena mahsul çıkaran eşraf içer; senelerden beri aynı köşede bırakıldığı için içerleyen zabir içer ve nihayet karısı ile geçinemeyen kaymakam içer...
  • Bir felakete sükun ve itidalle tahammül edenlerin manzarası, o felaket için ağlayıp çırpınanların manzarasından çok daha korkunç ve ezicidir. Kuru ve sabit gözlerin arkasında nasıl bir ateşin yandığı; yavaşça kalkıp inen göğsün içinde nelerin kaynadığı bilinemediği için, insan mütemadi bir ürkeklik ve tereddüt içinde üzülür.


“Edebi bir eser” okumak isteyenlere, edebi bir eser okumayı özleyenlere tavsiye ederim. Sıkılmadan okuyabileceğiniz, belki de elinizden bırakamayacağız bir roman.

Kuyucaklı Yusuf, Sabahattin Ali, Yapı Kredi Yayınları, 49.baskı, Ekim 2011

 
Toplam blog
: 70
: 2722
Kayıt tarihi
: 28.12.08
 
 

1992 yılından beri yurtdışında yaşıyorum. Moskova Maksim Gorki Edebiyat Enstitüsü mezunuyum. Mosk..