Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Mayıs '21

 
Kategori
Futbol
 

LACİVERT BÜYÜ

FUTBOLUN PSİKODİNAMİKLERİ

”Türkiye'de, Fenerbahçe Cumhuriyeti sağlıklı başarılı ve ilkse bu ülkede her şey mutlu ve huzurludur. Esnafın yüzü güler, perakendeci ve toptancıların tezgahında mal kalmaz. Tiyatrolar, sinemalar, sazlar, barlar meyhaneler fuldur. Stadlar Türkiye'nin her vilayetinde lebaleptir. Fenerbahçe gittiği her kente kendi ile birlikte büyük bereketini götürür, i...ler diye uğurlanmasına rağmen.

Fenerbahçe Cumhuriyeti ortalıkta yoksa, Türkiye yoktur, futbol yoktur, bolluk yoktur, insanlar yoktur, canlılar güç nefes alır ve bu ülke kısa süre sonra yaşayan yer olmaktan çıkıp, mezarlık olur. Fenerbahçe büyüklüğü ne şampiyonluk büyüklüğü, ne kupa büyüklüğüdür. Onun büyüklüğü başka bir büyüklüktür işte,adı konamaz... "
İslam ÇUPİ,
19 Eylül 1985

Hürriyet Gazetesi, Türkiye’de son dönem seçim araştırmalarının en başarılı ismi Adil Gür yönetimindeki A&G Araştırma Şirketi’ne oldukça kapsamlı ve ilginç sonuçlar elde edilen bir futbol araştırması yaptırdı. Ortaya en ateşli, en çok taraftara sahip, en çok kızılan, en çok para harcayan, en erkek taraftarı olan takımlar çıktı.

En çok taraftar yüzde 33.8 ile Galatasaray’ın. Ardından yüzde 26.6 ile Fenerbahçe geliyor. Beşiktaş 18.4 ile üçüncü. Yüzde 10.1 ile dördüncü Trabzonspor’u yüzde 2.9 oranla Bursaspor izliyor. En ateşli taraftar yüzde 44.8 ile Çarşı taraftarı. Bunu Fenerbahçe, Galatasaray ve Bursaspor takip ediyor. Takımına en bağlı taraftar Cimbombom’un. Aynı şekilde en sıkı seyirci ve izleyici kitlesi de sarı-kırmızılı. Futbol için en çok taraftarı bulunan Galatasaraylılar futbola en çok vakti de harcıyor. Ama iş paraya gelince cimriler. En az harcamayı onlar yapıyor. Fenerbahçe taraftarı spora en çok parayı harcıyor. “

            http://www.hurriyet.com.tr/pazar/14382601.asp

“Türkiye'de Fenerbahçe Amerika'dır,öbür kulüpler bütün dünya...Bütün
dünyada darbeler bir kelle düşürüp yerine başka kelle koyabilir,
sosyalizm, komünizm beklenmeyen yumuşama resitalinin tuşlarına doğru
parmak uzatabilir, utanç duvarı, özgürlük kuleleri, yıldızı tek ve
kırmızı saraylar yerle bir edilebilir, dünya döner, yaşam bir başka
biçimde çığlıklar atar sabahlara...Ama paranın tek sahibi giderse, hayat
biter. O zaman dünya rekabeti değil, dünya mezarlığı kurulur bu yaşı
başı belirsiz yuvarlak kürede...”
İslam ÇUPİ, 05-09-2000

http://www.galatasaray.org/index.php

Fenerbahçe büyüklüğü ne şampiyonluk büyüklüğü, ne kupa büyüklüğüdür. Onun büyüklüğü başka bir büyüklüktür işte,adı konamaz... " 
İslam ÇUPİ

”According to Kant, the world outside ourselves causes only the matter of our sensation. Our brains order this matter and supply the concepts of which we understand experience”.
Systems Thinking, Systems Practice, Peter Checkland, Wiley

“Doğa yasalarını andıran ona sığmayan birtakım sanılardan oluşan çerçevelere paradigma denir.”

            http://tr.wikipedia.org/wiki/Thomas_Samuel_Kuhn

 

“Mayıs: Galatasaray, UEFA Kupası’nı kazandı 2000 yılı Mayıs ayında Galatasaray, UEFA kupasını kazanan ilk Türk takımı oldu.”

            http://arsiv.ntvmsnbc.com/news/52001.asp

“Yalnız, aykırı tek bir örnekten ötürü paradigma yanlışlandı diye kenara bırakılamaz.”

            http://tr.wikipedia.org/wiki/Thomas_Samuel_Kuhn

“KADIKÖY'DEKİ MAÇLAR

Fenerbahçe ile Galatasaray'ın Kadıköy'de yaptığı son 11 resmi maç şöyle:
Tarih Organizasyon Sonuç (FB-GS)
---------- -------------- -------------

07.02.2001 Türkiye Kupası 4 - 4
06.05.2001 Lig 2 - 1
16.02.2002 Lig 1 - 0
06.11.2002 Lig 6 - 0
29.02.2004 Lig 2 - 1
22.05.2005 Lig 1 - 0
08.03.2006 Türkiye Kupası 2 - 1
22.04.2006 Lig 4 - 0
03.12.2006 Lig 2 - 1
08.12.2007 Lig 2 - 0

1. juninho
fenerbahçe türkiyenin en büyük kulübü ve galatasarayayla kadiköyde yaptığı maçlara bakınca çoğunu fenerbahçe yenmiş yani bu haber fenerbahçe için çok önemli değil fenerbahçe her zaman galatasaraydan üztündür

            http://magazinhaberi.com/magazin-haberleri/37961/buyu-bozuldu

 

             http://yeni.beykent.edu.tr/WebProjects/Uploads/METIN%20INCEOGLU_Tutum-algi-iletisim.pdf

Üç büyük klübümüz arasında Fenerbahçe, medya ve kitle iletişim araçları arasında, uzun zamandan beri, yönetici, yazar, muhabir düzeyinde en çok temsile sahip olanıdır. Bu yüzden kitle iletişim araçları, gazete, televizyon, radyo ve dergilerin yayınlarında Fenerbahçe haberleri daha ağırlıklı yer tutar, Fenerbahçe daha başarılı ve büyük bir takım olarak tanıtılır. Sürekli olarak bu mesajlara (propagandalara) maruz kalan Fenerbahçe taraftarı, spor yazarı, yöneticisinin zihninde Fenerbahçe’nin gerçekten en büyük takım olduğuna ilişkin kalıplar, yargılar oluşur. Bu kalıp ve yargılar ise dış dünyadan gelen uyarılardan bağımsız bir algılama yaratarak bu büyüklük inancını ve kalıplarını besler. Üç büyük klüp arasında (bugüne kadar) sportif alandaki başarılar açısından büyük bir fark olmamasına rağmen Fenerbahçe camiasının üyeleri arasında kendilerinin en başarılı, en büyük, en çok taraftarı olan klüp olduğu inancı yaygındır.

 Bu inancın oluşması ise mesleklerinin zirvesinde yer alan bazı Fenerbahçe taraftarlarının medya içinde önemli mevkilere tırmanması, kendi benliklerine ilişkin özgüven, başarı ve mükemmellik duygularıyla inançlarını seçtikleri varlıklara atfetmeleri, kendi benliklerinden pay alan kusursuz ve en büyük Fenerbahçe kalıbının oluşması, ellerindeki medya gücüyle bu doğrultuda yapılan yoğun bir “EN Büyük Fenerbahçe” bombardımanına girişmeleri ve Muzaffer Şerif’in grup içi uyum mekanizmalarına ilişkin deneylerinde elde ettiği bulgulara uygun olarak diğer Fenerbahçe taraftarlarının da grup içinde ağırlığı olan bu ağır abilerin oluşturduğu grup ortalamasına uymasıyla gerçekleşmiştir.

Bu süreç sonunda Fenerbahçe taraftarlarının zihinlerinde “Büyük Fenerbahçe” kalıbı oluşmuş, dış dünyadan alınan duyu verileri bu kalıbın süzgecinden geçtikten sonra bilince ulaşır hale gelmiş ve Fenerbahçe taraftarları, zihinlerinde bulunanı dış dünyada da bulur olmuşlardır. Zihinlerindeki kalıba uyan veriler abartılmış, uymayanlar ise ego ve savunma mekanizmalarıyla rasyonalizasyon süzgeçlerinden geçirilerek elenmiş, önemsiz hale getirilmiştir. Bu sanal büyüklük inancı fazlasıyla abartılmış, yazılara, tavırlara, davranışlara yansıyan kibir halesi yaygınlaşmıştır. Bu kabından taşan kibirli hal ve davranışlara karşı gösterilen tepkiler de yine aynı mekanizmalar sonucunda Fenerbahçe’nin büyüklüğü inancını beslemiş, Fenerbahçe camiasi, kendi kendini onaylayan, dış dünyadaki tepkileri de onaylama vesilesine dönüştüren kapalı bir inanç grubuna dönüşmüştür.

Oysa zihinlerdeki büyük Fenerbahçe ile fani dünyadaki kanlı canlı Fenerbahçe arasında dağlar kadar fark vardır. Zihinlerdeki Fenerbahçe’nin büyüklüğü camia mensuplarında beklentilerin de yüksek olması sonucunu doğurur. Beklentilerle doğru orantılı başarı olmadığı için de klüp yöneticileri, teknik direktörler, oyuncular sürekli değiştirilir. Sürekli transfer yapılır, sürekli hoca değiştirilir, sürekli yönetimler değişir. Bu yüzden, klüp yönetimine yıllarca kaos ve kargaşa hakim olmuştur.

 Fenerbahçe taraftarı, Fenerbahçe söz konusu olduğunda rüyalar aleminde uçuşa geçer, çünkü zihninde bir masal dünyası yaratmıştır. Bu masal dünyasının sırça köşkü ise kitle iletişim araçlarının yoğun bombardımanı sonucunda inşa edilmiştir. Aynı taraftar, gerçekliğin başka herhangi bir alanı söz konusu olduğunda her fani gibi, her fani kadar nesnel, tarafsız olabilmektedir.

Türk futbol dünyasının, yaklaşık yüz yıllık tarihinde, üç büyük klüp arasında maddi ve manevi açıdan büyük farklar olmamıştır. Buna karşılık Fenerbahçe’de, camia üyeleri arasında var olan yüksek beklentiler nedeniyle oluşan kaos, kargaşa ve istikrarsızlık diğer iki büyük klübe göre daha fazla yer tutmuştur. İmkanların eşit, yönetim ve istikrarsızlığın dengesiz olduğu bu koşullarda diğer iki büyük takımın Fenerbahçe’ye göre az da olsa daha başarılı olması gerekirken her üç klübün de başarı açısından kabaca aynı düzeylerde bulunması futbol dünyamızın loş kalmış köşelerinin ağırlıklı olarak sarı lacivert renklerle bezenmiş olmasıyla açıklanabilir ancak.

Fenerbahçe ve diğer iki büyük klüp arasındaki arzu, istek ve beklenti farkı klüplerin başarı çizgisinden de izlenebilir. Galatasaray ve Beşiktaş takımları 14-15 yıl gibi uzun süreler şampiyonluk hasreti çekmişken bu süre Fenerbahçe camiasında 5-6 yıldan öteye gitmemiştir. Beşiktaş ve Galatasaray takımları istikrarlı şampiyonluk serilerini daha kolay yakalarken, Fenerbahçe aynı istikrarı yakalayamamıştır. Beşiktaş ve Galatasaray daha huzurlu ve sakin yönetilirken Fenerbahçe bir türlü kargaşadan kurtulamamıştır.

Fenerbahçe taraftarlarının zihninde yaratılan büyük Fenerbahçe imgesinin altı yıllarca doldurulamamıştır. İslam Çupi’nin, “Fenerbahçe büyüklüğü ne şampiyonluk büyüklüğü, ne kupa büyüklüğüdür. Onun büyüklüğü başka bir büyüklüktür işte,adı konamaz... " ibaresinde görüldüğü gibi zihinlerde ve gönüllerde olan büyüklük bir türlü tanımlanamamaktadır çünkü dış dünyada bu imgeye tekabül eden bir büyüklük bulunmamaktadır.

Galatasaray’ın 2000 yılının Mayıs ayında UEFA kupasını alması ise Fenerbahçe taraftarlarının gerçek dünyadaki sıradan Fenerbahçe gerçeği ile kendi zihinlerindeki büyük Fenerbahçe sanrısı arasında ördükleri kalın zırhta derin bir delik açarak büyük bir travmaya yol açmıştır. Zihinlerde ve gönüllerde Fenerbahçe en büyüktür ama dış dünyada büyüklüğün en somut göstergesi olan Avrupa başarılarında Galatasaray öndedir. Egoları sarsan, gururları ayaklar altına alan bu gerçeği silmenin yolu olan daha büyük bir başarıyı kısa vadede yakalamak ise hayaldir. Bu durumda zihinlerdeki büyük Fenerbahçe imgesini korumak için , dış dünyadaki büyüğü, en azından kendi evinde sürekli yenmek, yaraları sarmanın en kolay yolu haline gelir.

 Yine futbol dünyamızın loş sarı lacivert köşelerinde kalan bir seri sonucunda bir Saraçoğlu efsanesi yaratılmıştır. Dış dünyada en başarılı, en büyük Galatasaray’dır, ama zihinlerdeki en büyük Fenerbahçe, en büyüğü sürekli yenmektedir. Yaralar sarılmış, ego tamir edilmiş, kırılan gurur ayağa kaldırılmıştır. Yaşar Kemal’in “Dağın öte Yüzü” üçlemesinde anlattığı yoksul ve çaresiz köylülerin yaşama tutunmak için ürettiği ermiş köylü Taşbaş efsanesi gibi Saraçoğlu Efsanesi yaratılmış ve ona tutunulmuştur.

İttire, kaktıra yaratılan Saraçoğlu efsanesi giderek kendine doğrulayan bir kehanete dönüşmüş, her iki camianın, oyuncusundan yöneticisine kadar bütün mensuplarının kendilerine biçilen rolleri kanıksamaları ve o rollere (gardiyan ve mahkum) uygun kişilik ve tavırlar sergilemesiyle sonuçlanmıştır. Böylece çok ciddi sonuçlara yol açabilecek bir travma hasarsız olarak atlatılmıştır.

Galatasaray’ın UEFA kupasını kazanması ise benzer tutum, davranış ve tepkilerin Galatasaray camiası mensuplarında da ortaya çıkmasıyla sonuçlanmış, taraftarların zihninde az da olsa maddi bir temeli olan “Büyük Galatasaray” imgesi doğmuştur. Fenerbahçe’nin yıllarca içinde kıvrandığı ortama bu defa Galatasaray yuvarlanmış, istikrarsızlık, sürekli transfer ve hoca değişiklikleri olağan uygulamalar haline gelmiştir. UEFA kupası yolunda, içine düşülen borç tuzağı, yükselen beklentilerle beslenen transferlere, istikrarsız yönetimlere yol açmış ve sonunda takımın ve klübün dibe vurmasıyla sonuçlanmıştır. UEFA kupasıyla başlayan ve Saraçoğlu efsanesiyle sonuçlanan travmanın nedeni olan dış dünyadaki “Büyük Galatasaray” imgesi yerle bir olmuş, Fenerbahçe’nin Aziz Yıldırım yönetimindeki uzun istikrarlı yönetiminde yapılan alt yapı hamleleri en azından futbol dışındaki dallarda meyvelerini vermeye başlamış, gerek Türkiye gerek Avrupa seviyesinde şampiyonluklar teker teker kayıtlara geçmeye başlamış, böylece “Büyük Fenerbahçe” imgesi yeniden kurulmuş, işlevini, var oluş nedenini yitiren Saraçoğlu efsanesinin Saraçoğlu’nun çimlerine gömülmesi bir çıkmayan kırmızı kart hatasına bakmıştır.

 
Kayıt tarihi
: 29.04.21
 
 

Bilgisayar Mühendisi, Sistem Çözümleyici. Ekonomi, Siyaset, felsefe, psikoloji, sosyoloji, tarih,..