Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Haziran '17

 
Kategori
Kültür - Sanat
 

Laf Aramızda- 1 İbrahim Manav

Laf Aramızda- 1 İbrahim Manav
 

Tozlu sayfalardaki sırra alışık bir yüz: İbrahim Manav


Kapalıçarşıda Fesçiler Kapısının hemen karşısındaki kapıdan içeri girince gördüğüm ilk dükkanlardan biriydi.Gözüm romanlar,osmanlıca kitaplar,ilk baskılar,eski dergi ve gazete nüshaları arasında gidip gelirken sevecen ve şefkatli bir ses beni bu büyülü dünyanın eşiğinden bir an alıkoydu. Gözlerinin akında geçmişin tozlu raflarını gördüğüm, nadide kitapları okşayışının hazzıyla titreyen ellerini seyrettiğim, bugün sadece adı sahaf  olan bir kitap satıcısı değil Sahaflar Çarşısının son devir şahsiyetlerinden biri olan sahaf İbrahim Manavdı.

Dilmen Kitabevi tabelasına aldanın; çünkü burası adı ünlü tarihçi ve kitap koleksiyoneri İbrahim Dilmene ait olup  sahaflığa 1960larda Dilmenden külahı devralarak başlayan İbrahim Manava ait gerçek bir ilim irfan yuvasıdır.İbrahim Manav, misafirlerini ağırlarken önce yüzünüze bakar, sizi tartar; çünkü o Beyazıt Kütüphanesinin yürüyen kütüphanesi İsmail Saip Sencer gibi adamı gözünden tanır, ne istediğinizi bilir,sanki aklınızı okur ve çok kısa bir süre içinde alacağınız kitapla birlikte pekçok güzelliğe kapı aralanır.

İbrahim Manavla tanışmam Reşat Ekrem Koçu sayesindedir. Koçunun Tulumbacılar kitabına bakarken bu hüzünlü kitaptan taşan eski İstanbul yangınlarını, tulumbacıları ve tulumbacı güzellerini konuştuk.Üstada Koçunun adının edebiyat magazininde eşcinsellikle anıldığını söylediğimde bu durumun öyle olmadığını söyleyerek bir kaşı havada aslında onların Osmanlıda cemal aşıkları namıyla bilindiklerinden ve bir gün Reşat Ekrem'in evinde rastladığı nefis bir hatla yazılmış talik levhada ''Ben güzellerin en güzel seveniyim'' yollu bir deyişe rastladığından bahsetmişti.

Sahaflar çarşısında eski yazıyı çok iyi bilen, yazma eserlerden ve hattan anlayan nadir insanlardan biri olduğunu, burada kitap satanların artık sahaf değil kitap taciri olduğunu ve sahaflık kültürünün neredeyse sonlandığını yine hüzünle anlatırken ben İbrahim ağabinin elinde tuttuğu yüzlerce yıllık el yazması kuranlara meraklı gözlerle bakakalmıştım tabii onları da anlattı hoşuma giden samimi ve coşkulu tavrıyla.

İsmail Hakkı Erünsalın Sahaflık ve Sahaflar adlı kitabını ithaf ettiği İbrahim Manav adını okuduğumda hatırladıklarım yalnız bunlardan ibaret değildi. Sahaflar Çarşısının müdavimleri de bir bir geçti gözlerimin önünden Münif Fehimin o rengarenk tablosu da tabii, şimdi aklımın bir tarafıyla o kitap müdavimlerini canlandırırken öbür tarafıyla da bu tabloya İbrahim Manavı ve onun anlattıklarını ekliyordum. Bu tabloda yağlı ceketi, ağzından düşmeyen sigarası ve ciddi duruşuyla  Ahmet Hamdi Tanpınar vardı, neyini elinden düşürmeyen karışık saçları ve delik deşik hırkasıyla Neyzen Tevfik vardı,Sahaflar piri Cerrahi Şeyhi Muzaffer Özak vardı, bir ithafla onu sahaflığa ısındıran Hasan Ali Yücel vardı,hiçbir insana benzemeyen ''burjuva çocuğu'' Sait Faik vardı, Laleliden dünyaya açılan Orhan Kemal, Adana şivesi-dev cüssesiyle Yaşar Kemal vardı.

Şimdi bu satırları hatıra zevkiyle yazarken  belki de en büyük vurdumduymazlıklarımızdan biri olan hatıralarımızı yazmayışımızın kültürümüze neler kaybettirdiğini daha iyi anlıyorum.İbrahim Manava da bunları yazması gerektiğini haddim olmayarak söylediğimde sanırım o da aynı çekinceyle cevap vermişti.Bugün aynı dükkanda tarihçi Murat Bardakçının eşi olan kızı Ayşegül Hanım babasından çok küçükken aldığı bu işi Sahaflar Çarşısındaki dönüşüme, tabloda yer alan bütün renkleri uydurarak devam ettiriyor.

 
Toplam blog
: 4
: 182
Kayıt tarihi
: 14.06.17
 
 

Vakitsiz İstanbulda doğduk, Gazi Üniversitesinden mezun olduk, Öğretmeniz şimdilik, sanatın ve ha..