Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Mayıs '12

 
Kategori
Deneme
 

Lafta değil, gönüldedir benim sevgim

Lafta değil, gönüldedir benim sevgim
 

"RESİM : İNTERNETTEN ALINTI"


Gümüş renkli bir martı süzüldü bulutların arasından ve bıraktı kendini mavi sulara vuslatını yakalamışçasına. Kımıl kımıl dalga akislerinde sen belirdin birden bire. Gözlerime inanamadım. Sen miydin gerçekten? Sonunda bu biçare aşığına acıdın da gül yüzünü göstermeye mi karar verdin? Hasret yerini vuslata da bırakacakmış demek. Bu ne büyük saadet! Teşekkür ederim, çok teşekkür ederim.

Çok geçmedi birden bire havalandı martı, çırptı kanatlarını ve yakalayıverdi geminin üst katından atılan simit parçasını. İşte o an yok oldu siluetin, endamın. Kahroldum ben. Onca zaman özleminle yanıp tutuşan zavallı kalbim tam seni bulmuşken yeni baştan kaybetmenin acısı içinde kıvranmaya başladı.

Ne olduğunu, nasıl olduğunu henüz anlayamadan gözlerimin önünden kaybolup aklıma düşüverdin bir kez daha. Duru bir su damlası yanağıma süzülürken özlemimin aleviyle dağlandı gönlüm bilmem kaçıncı kez.

İnsan bir kez gördüğü bir yüzü özler mi hiç, deme. Hele duymadığı sesi dinler mi diye sorma asla. Kulakların duyması şart değil gönlün hissettiğinin kabul görmesi için, ya da gözlerin buluşmasının pek önemi yok hasreti ortadan kaldırmak adına. Seni bana getiren, ırağı yakın eden hayallerim ne güne duruyor. Kaparım şimdi gözlerimi ve dinlerim İstanbul’u dinler gibi seni, senden geleni, senden olanı. Sesin yüreğime dokunur, düşlerimde çağıldar var gücüyle.

Iraklar bahane olamaz ki seni sevmemi engellemek için. Bilmez misin sevgili, Sevgi Ülkesinin sınırlarının olmadığını. Yürekten hissettiği zaman insan yârin dokunuşunu, sınır kapılarında vize yoktur artık. Sen ve ben, bu dokunuşun en gerçek kanıtı değil miyiz, sen henüz bunun farkında olmasan da.

Sevmek, ölesiye sevmek, mahşere değin sevmek. Artık nasıl başlamıştı diye düşünmüyorum sana olan sevgimi, sorgulamıyorum geriye dönüp de hangi zaman diliminde, ne zaman sevdiğimi, yüreğime bu ateşin ne vakit düştüğünü ve kaç zamandır beni ateşlerde yakıp kızgın korlara, gri küllere döndürüp, mavi kavında eritip bitirdiğini. Sorgulamıyorum çünkü bazen yüreğimin derinliklerinde, bazen zihnimin koridorlarında, bazen de mideme kramplar olarak yerleşen tarifi imkânsız duyguların kamçı darbeleri altında inlemekten… Tuhaf biliyorum ama zevk alıyorum bu durumdan. Her anımı seninle dolu dolu geçirmek beni berhudar ediyor, sensiz geçen tek bir saliseye bile tahammülüm yok, inan.

Sadece gökyüzündeki rüzgârın akışına kendini bırakan martı gibi ben de bırakıyorum sevda dolu gönlümü aşkın türbülansına ve senden bana ulaşan aşk rayihaları ile başımın dönmesine izin veriyorum.

Ateş gülüşlüm, şimdi çıkıp gelsen, kapımı çalsan, gönlüme girmeye çalışsan, buradayım sana geldim, senin için geldim, desen yüreğim durur mu şuracıkta. Bilemiyorum ama bildiğim bir şey var ki bunca zaman sonra gelişinin de önemi kalmadı. Cemre misali yüreğime düşen aşkın harı, seni, öz eşimi bulmuş olmak, senin aşkınla yoğrulmak, Tanrı’nın bana bahşettiği mutlulukların en yücesi ve emin ol çok daha anlamlı benim için.

Hani hayatın engebeli, ıslahsız patikalarında yürürken tökezleyip düşeriz bazen toprakların içine, yuvarlanırız uçurumların derinliklerine. Gün olur pes ederiz yaşam heybesinden savrulan şamarların peş peşe oramıza buramıza inmesi sonucunda yazgımızdan. Yanağımızda yediğimiz tokadın acısıyla kaderimize lanet ettiğimiz de olur, falakadan şişmiş ayak tabanlarımızda. İşte tamda bu nokta da dibe vurduğum, her şeyden vazgeçtiğim ve dipsiz kuyuların içinde kaybolacağımı hissettiğim bir anda çıktın karşıma aşk perisi olarak ve dermanı oluverdin yüreğimin. Ellerimden tutup çektin o karanlıklarla kaplı dehlizlerin tozunun toprağının içinden. Ben tamam bitti dediğimde inatla başımı yukarı ittin ve yanağımdaki acıyı, ayaklarımın iltihaplı cerahatini silip attın yürekten dokunuşunla sonra yüz vermemiş olsan bile. Sırf bu bile yetti bana.

Sevgi böyle bir şeydir işte, tarifi yoktur varsa bile azdır, yetersizdir, karşılığı tam olarak, gerektiği gibi anlatılamaz hiçbir lügatte, sadece yaşanır ve yaşanılarak tecrübe edilir, öğrenilir ta ölünceye kadar.

Ben her olumsuz duruma karşı sahip çıkmayı başarıyorum sevgime. Benim sevgim şen şakrak eğlencelerde lay lay lom laflarla gün geçirmekten ibaret değil, bunu zaten anlamış olmalısın. İyi günde, kötü günde belki de ölüm bizi ayırana kadar yüreğimde hiç sönmeyecek bir mum yaktın ve öyle de devam edecek. Şairin dediği gibi “Benim aşkım sığmaz öyle her saza / En güzel şarkıyı bir kurşun söyler / Bir gün gözlerimin ta içine bak / anlarsın ölüler niçin yaşarmış ”

Hüsnü aşkımbenim hiç değilse bir nebze anladığını umuyorum hissiyatlarımı ve hayatın paylaşma kısmında öyle laf olsun diye değil gerçekten sevgiye dair ne varsa paylaşmayı arzuluyorum seninle her lahza. Her şeyi unut da bunu sakın unutma!

02.05.2012

 
Toplam blog
: 755
: 776
Kayıt tarihi
: 13.06.07
 
 

Ankara'da doğdum. İlk, orta, lise ve üniversite eğitimimi Ankara'da tamamladım. AÜİF iş idaresi b..