Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Ocak '08

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Lafta mısın? Safta mısın? Yahut softadan da mı softasın?

Lafta mısın? Safta mısın? Yahut softadan da mı softasın?
 

Hepimizin savunduğu belli ideolojiler, fikirler, doğrular vardır. Kendimizi bu fikirlerle, değerlerle, ideolojilerle anlatır, bu biçimde ifade eder, lanse eder, tanıtırız etrafımıza. Eğer eylemde ve söylemde tutarlı olur, söylemde savunduklarınızı eyleme geçirir, söylemlerinize göre hareket ederseniz, görüşleri sizden farklı olsa bile, “hatta bazen tam zıddı”, olan insanlardan, görüşlerden bile saygı görür, takdir görür, puan toplarsınız.

Fakat bazı insanlarda vardır ki eylemleriyle söylemleri arasında dağlar kadar fark, deyim yerindeyse “uçurumlar vardır.” Her türlü özgürlüğün en ateşli savunucuları gibi görünen bu insanlar çoğu zaman despotlukla, faşistlikle suçladıkları insanlardan daha faşizan, daha tutucu bir duruş, tavır, eda sergilerler. Zaten kendileri de bilirler ki savundukları sistemin, eleştirdikleri sistemden çok da bir farkı yoktur normalinde. Tarihte de tanık olunduğu gibi herkes kendi ideolojisinin bekası için karşı tarafa yoğun bir baskı uygulamış, bu uğurda her türlü baskıyı uygulamaktan çekinmemişlerdir. Yani her sistem kendi kapitalistini, kendi elit tabakasını, kendi (boss) unu “patronunu” yaratmış, bunu korumak içinde ne gerekiyorsa yapmıştır. İdamlar ve işkenceler dahil. Yani etiketi kaldırdığımız zaman altından çıkan manzaranın çok da farklı olmadığını görürüz çoğu zaman. Bazen özünde çok da farklı olmayan bu etiketleri özellikle ortaya attıklarını düşünüyorum, düşünüyorsunuz. İnsanların canı sıkılmasın, bunlarla oyalansınlar, bizi rahat bıraksınlar diye. Yani bir nevi tilki karga meselesi. Fakat hep kargaların kaybettiği bir oyun bu. Bir nevi kader kandırmacası.

Her neyse…

İşte hayatın içinde, sahnesinde olduğu gibi burada da inandığı etikete göre inançlarını savunan ve bu inançlarını diğer insanlara aktarmaya, yaymaya, paylaşmaya çalışan insanlar var. Bazıları görünüşte sıkı devrimcidirler. Sayfalarında devrim liderlerinin ideolojilerinin, felsefelerinin, sistematiğinin sözcülüğünü ve savunuculuğunu yaparlar. Kadın hakları, çocuk hakları, ezilenler, sömürülenler, işçi, köylü, emekli. Hepsi; hepsi onların ilgi alanına girer. Haklar ve özgürlükler onların varlığı, onların sebebi sayesinde ayakta kalır, korunur. Fakat aynı arkadaşlarımız; bir bakarsınız sistemi sorgulamak yerine kişileri nicklerin, rumuzların ardına sığınarak yazmakla, korkaklıkla, genellikle cinsel objeleri, resimleri kullanarak reting yapmakla suçlarlar. Fakat o da neee??? Bir bakarsınız ki aynı kişi veya kişiler eleştirdikleri içerikte yazdıkları bir yazı ile tavan yapmış, deyim yerindeyse parsayı toplamışlar.

Genellikle kendilerini özgürlüklerin yılmaz bekçileri, koruyucuları olarak adlandıran, tanıtan bu kişilerin özgürlük anlayışlarının ise ne kadar sığ, ne kadar yapay olduğunu görürsünüz kendilerine yaptığınız en küçük bir eleştiride. Eleştiri bile değil hatta. Yalnızca kendi görüşünüzü açıklama, sunma eyleminde, gafletinde ve dalaletinde bulunduğunuzda. İşte küçücük bir eleştiriye bile tahammülleri olmayan bu kişilerin ilk yaptığı şey genellikle savundukları, adına sorguladıkları, çözüm ürettiklerini söyledikleri objeye, nesneye, kişiye vs. ye hakaret etmek, kişileri olmadığı, yapmadığı, savunmadığı işlerle, görüşlerle, eylemlerle suçlamak olur. Yani bu kişilerin asıl yüzüne tanık olursunuz kendi fikirlerinizi söylemeye kalktığınızda. Takındıkları tavır içler acısıdır. Takındıkları tavır söylemlerinden tamamen farklıdır. Takındıkları tavır suçladıkları sistem veya kişilerden çok daha gerici, çok daha tutucu, çok daha despot ve faşizandır.

Ve her ne etiket altında olursa olsun sistemlere, değerlere, ideolojilere, özgürlüklere ise en çok zararı dokunan, zarar veren, katledenler de bunlardır. O zaman yapabileceğimiz en iyi şey…

Allah her türlü fikri, ideolojiyi, felsefeyi bu ve buna benzer kişilerin gazabından korurusun demek olacak galiba.

Saygılarımla…

 
Toplam blog
: 669
: 1503
Kayıt tarihi
: 19.01.07
 
 

Bir on dört mart sabahı güneş henüz arz-ı endam ederken üzeri yongalarla kaplı, küçük pencereli, ..