Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Mayıs '12

 
Kategori
Dünya
 

Laik Türkiye modeli, "Ilımlı İslam"ın ikinci aşaması mıdır? (son)

Laik Türkiye modeli, "Ilımlı İslam"ın ikinci aşaması mıdır?  (son)
 

Mevlevilik, CIA ve İngiliz ajanlarının ilgisini neden çekmektedir?


Hıristiyan Batı, Haçlı Seferlerine rağmen ne İslam’ın yükselmesine, ne de İstanbul’un fethine engel olamaz. Çözüm; Osmanlının İpek yolu üzerinden ekonomik çöküşünün hazırlanmasıdır.

Uzun vadeli hazırlanan bu plan mükemmel şekilde işleyecek ve Kanuni Sultan Süleyman döneminde önce Avrupa’da yeni ve sağlam gemilerin yapılması ile, deniz üzerinden yeni yollar keşfedilerek Doğu-Batı arasındaki mal akışı, İpek yolundan (karayolundan) deniz yoluna kayacaktır.

Mal akışının karayolundan (Osmanlı topraklarından) denize taşınmaya başlanması ile, Osmanlının toprak işleme ve asker toplama düzeni bozulacak, önemli bir gelirini kaybeden Osmanlıda asker ve halkın isyanına giden süreç başlayacaktır.

Bu gelir kaybı üzerine ve  bilinenin aksine Kanuni'nin verdiği kapitülasyonlar, keyfi değil, İpekyolundan çekilen tüccarların verilecek ticari ayrıcalıklarla (kapitülasyon) tekrar kazanılması vardır.

Bu Kapitülasyonlar yaygın kanaatin aksine ilk de değildir. İlk ticari ayrıcalıklar,  1330’lu yıllarda Venedikli tüccarlara verilmiştir. Amaçlanan, Osmanlı halkının Venedikli tüccarlardan ticaretin sırlarının öğrenmesidir.

Toparlanırsa; Kristof Kolomb, 1490’lı yıllarda ve İspanyol bayrağı altında; gelişen devletler adına yeni ticaret yolları ve koloniler aramak; Uzak Doğunun zenginliklerine Osmanlıya haraç vermeden ulaşabilmek, Osmanlıyı bu gelirden mahrum  ederek ekonomik çöküşe götürmek ve sonuçta, Osmanlının (İslam’ın)  önü kesilerek, yıkıma götürmektir.

Kolomb’un açtığı yol ve farkında olmadan yaptığı keşifler yeni bir dönemin başlamasına katkı sağlar. Neticesinde bu keşifler Osmanlının (İslam’ın) ekonomik dengesini bozmuş ve yıkılışına giden süreci başlatmıştır.

Ve yaklaşık dört asır sonra yapılan uzun vadeli planlar ve gösterilen cabalar sonucunda Osmanlı önce ekonomik olarak çökertilir.

Bakınız bunu ünlü CIA şefi G. Fuller nasıl anlatmaktadır?

“...Doğu’ya uzanan yeni deniz yollarının bulunması doğal olarak denizcilikle ilgili yeni teknolojilerin bir sonucuydu. Batılılar bu teknolojileri kullanırken Arap ve Müslümanların önceki yüzyıllarda geliştirdikleri denizcilik becerileri, Hint Okyanusu’nun büyük kısmını keşfetmiş olmaları, ayrıntılı harita yapma ustalıkları, pusula kullanma ve açık denizlere uygun gemi yapımı gibi üstün başarılarından çokça faydalanmışlardı. Bu gelişmiş denizcilik becerileri Yeni Dünya’nın “keşfedilmesini” sağlayacaktı.

...Avrupa’nın Doğu’yu ve Yeni Dünya’yı deniz yoluyla keşfetmesi, Avrupa’nın Asya kıyılarında uzun yıllar sürecek varlığının temellerini atmıştı. Avrupalılar buraları önce ambar olarak, ardından sömürgeciklerinin ileri karakolları olarak kullanmış, sonunda da sömürge yönetimleri ve imparatorlukları kurmuşlardı.

Sırasıyla Portekiz, İspanya, Hollanda, Fransa ve İngiltere kendi ileri karakollarını oluşturmuşlardı. Doğu Akdeniz’in büyük kısmı Müslüman gölü olarak kalsa da, Batı’nın emperyalist genişlemesi yüzyıllar sürecek bir emperyalizm çağını açıyordu.” (1)

Osmanlı’nın-İslam’ın Ekonomik olarak çökertilmesinden sonra sıra Kültür Değerlerinin çökertilerek İslamın ılımlaştırılmasına! Gelmiştir.

...

Gizli servisler dünya kamuoyununu nasıl oluştururlar?

CIA vb gizli servisler mesajlarını, medyada destekledikleri yazar ve ilim insanları aracılığı ile hedef ülke siyasetçi, kanaat önderleri ve halklarını yönledirecek şekilde titiz bir şekilde hazırlarlar.

Peki, bu çok karmaşık sistem nasıl işlemektedir?

Bundan sonrasında okuyanın konu hakkında kendi bilgisininde kullanılma zorunluluğu nedeniyle sadece notlar verilecek yorum okuyanın izanına bırakılacaktır.

Bir önceki yazıda, “Bir taraf not ediniz!” denilen UNESCO konusu da bu notlar arasındadır.

Kastedilen olay; 2007 yılının UNESCO tarafından“Mevlana yılı” ilan edilmesidir.

Notlar;

-Prof. Dr. Fuad Sezgin (önceki, 3’cü yazıda) yazdığı eserin ilk cildinin hikâyesi için şunları söylüyor:

Alman Üniversitesinde kurulan “Komitede bir Müslüman veya bir Türk bu kitabı yazamaz. Kitabı gülünç olur diye konuşmuşlar. 1967 yılında kitabımın ilk cildi çıktı. Ondan sonra bir toplantı daha yapmışlar. Ve artık “Bizim devam etmemize lüzum yok” diyerek komisyonu lağvettiler. Ancak bana bu çalışmalar için  UNESCO yardımını vermediler.” 

Diyerek, işi kültürün yayılması olan UNESCO'nun bu çalışmayı desteklemediğini açıklamaktadır.

Şimdi de UNESCO, Rand Corporation-CIA, Mevlana ile M.Kemal Paşa’ya 1919 Samsun’a gidiş vizesini veren İngiliz ajan (sonradan olma Sufi!) Yüzbaşı Bennet’in, İngiliz (sonradan olma Sufi!) Matin Ling’in ortak noktalarına bakalım;

Rand Corperation - CIA

 “RAND şirketi, ilk önceleri Amerika Birleşik Devletleri silahlı kuvvetleri için araştırma ve geliştirme yapması maksadıyla 1946 yılında Project RAND ismiyle Douglas Havacılık Şirketi tarafından ABD Santa Monica'da kurulmuş sonra 1948 yılında ana şirket bünyesinden ayrılmış, kâr amacı gütmeyen dünya çapında siyasi strateji ve düşünce kuruluşu. Organizasyon (CIA) ABD hükümetine, Milli güvenlik konularında stratejiler üretme konularındaki çalışmalarını yoğunlaştırmıştır. Şirket eğitim, sağlık, hukuk ve bilim alanlarında da araştırmalar yapmaktadır. . .” (Vikipedi)

Bu şirketin Ilımlı İslam hakkında hazırladığı bir raporda;

-“Sufizmin yayılmasını teşvik edip popülerleşmesini sağla!”  önerisi vardır.

Ve bu talimat doğrultusunda olsa gerek UNESCO, 2007 Dünya Mevlana yılı” ilan eder.

Mevlana Sufi geleneğinin önde gelen temsilcilerindendir.

UNESCO Nedir?

Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütüdür. UNESCO eğitim, bilim ve kültür alanlarındaki amaçlarını, kendisine üye olan her devlette kurulan Milli Komisyonlar aracılığıyla gerçekleştirmeye çalışmaktadır.

Bakalım ülkemizden kimleri UNESCO’ya üye olarak vermişiz.

Prof. Dr. Erdal İNÖNÜ,   Prof. Talat HALMAN,   Prof. Dr. Orhan GÜVENEN

Kim kimdir?

-Prof. Dr. Erdal İNÖNÜ, Türk bilim adamı ve siyasetçi, Türkiye Cumhuriyeti'nin ikinci cumhurbaşkanı İsmet İnönü'nün oğludur. Bir ara, (Amerikalı sanayici Ford ailesi,” Ford Vakfı “ tarafından kurulduğu ifade edilen, “Ortadoğu Üniversitesinde de rektörlük yapmıştır.

-Prof. Dr. Orhan Güvenen, Bilkent Üniversitesinin, Dünya sistemleri, Ekonomik ve stratejik Araştırmalar Enstitüsü Direktörü,

-Prof. Talat Halman, Bilkent üniversitesi Türk Edebiyatı Merkezi Direktörüdür.Ve Mevlana hakkında kitaplarda vardır.

Ve Bilkent Üniversitesi

Bilkent Üniversitesi, Türkiye'nin ilk vakıf üniversitesidir. Üniversite; Yükseköğretim Kurulu'nun kurucu başkanı olan (Mason) Profesör İhsan Doğramacı tarafından, İhsan Doğramacı Eğitim Vakfı, İhsan Doğramacı Sağlık Vakfı ve İhsan Doğramacı Bilim ve Araştırma Vakfı tarafından 20 Ekim 1984’te Ankara'da kurulmuştur. Kuruluş izni;

“...12 Eylül Darbesi gerçekleştikten sonra yeni anayasa hazırlıkları başlamıştı. İhsan Doğramacı, yetkilileri ikna ederek, anayasada özel üniversite kurulmasını sağlayan madde değişikliklerinin yapılmasını sağladı... Gerekli olanaklar sağlanıp, düzenlemeler yapıldıktan sonra 1984 yılında Bilkent Üniversitesi resmi olarak kuruldu."

Notlarımıza devam ediyoruz;

Sufilik, İngiliz sufiler, Mevlevilik ve Bennet tarafından 1919’da Samsun’da verilen vize...

(Sufi) John Godolphin Bennett(1897 - 1974), İngiliz asker,

“Osmanlı Devleti'nin yıkılış ve cumhuriyetin kuruluş öncesi yıllarında İngiliz ordusunun işgali altındaki İstanbul'da istihbarat subayıydı. Mustafa Kemal ve arkadaşlarının Samsun'a gidişi için gereken vizeyi 16 Mayıs 1919'da imzalayan subaydır.

Bennet, savaş sonrası ordudan ayrıldı ve sufizme yöneldi. Bu yönelimde de İstanbul'da görevli bulunduğu sırada defalarca gittiği Mevlevi tekkelerinin etkisi olduğu açıktır.

Bennet Dünyayı dolaştı ancak sonuçta vatanı olan İngiltere'ye döndü ve Londra yakınlarındaki Sherborne Şatosu'nda kurduğu tekkeye şeyh oldu. Bennet bu dönemde sufizm konusunda kitaplar yazmakta ve nadir de olsa İstanbul'a gelip şeyhler ile görüşüyordu.”

(Sufi) Martin Lings

“Martin Lings, (1909-2005, İngiltere). İngiliz tasavvuf bilimcisi

Önceleri protestandı, sonra ateist oldu. Oxford Üniversitesi'nde İngiliz edebiyatı okudu. Yirmili yaşlarında diğer dünya dinlerini incelemeye başladı. 1938'de tanıştığı Kuzey Afrikalı müslümanlar aracılığıyla sufi Şeyh Ahmed Alevî eş-Şazelî ile karşılaştı, müslüman oldu. Ebubekir Siracüddin adını aldı. 1939 yılında Mısır'a gitti.

Yirminci Yüzyılda Bir Veli, Tasavvuf Nedir? Ve son eseri Onbirinci Saat Türkçeye çevrilmiştir.

Ve Kapatırken...

Prof. Dr. Fuad Sezgin, Dünya medeniyetinin temel taşlarından ve getirdiği anlayışla bir devrim yapan İslam medeniyeti ile ilgili müthiş bir eser yazmaktadır. Bu konuda onun çalışma kalitesini gören Alman Üniversitesi, yaptığı benzer çalışmayı keserek, bu konuda Prof. Sezgin’i destekleme kararı almış, tüm bunlara rağmen, kuruluş amacı, kültür değerlerinin korunması ve tanıtımı olan, UNESCO, 2007 Dünya Mevlana yılı olarak belirleme anlayışına sahip olmasına karşın,

Ilımlı İslam anlayışına hizmet etmediği için olsa gerek! İslam Kültür değerlerini gün ışığına çıkaran bu çok önemli çalışmaya sahip çıkmamıştır.

...

İslam sevgi ve hoşgörü dinidir...

Böyle olduğu için yüzlerce yıl Osmanlının bayrağı altında yaşayan insanlar ayrıldıklarından kaldıkları yerden kültürlerini kimlikleri ile birlikte yaşamaya devam etmişlerdir.

Bu uygulama, İslam'ın diğer dinlere bakışına ve anlayışına en güzel örnektir.

Müslümanlar yaklaşık üçyüz yıldır Hıristiyan Batının sömürüsü ve işgali altındadır.

Diğer ifadesi ile Batı, yüzlerce yıldır İslam ülkelerini üstelikte acımasızca sömürmektedir.

Bunlara rağmen, "dünyanın huzurunu İslam ülkeleri, Müslümanlar bozuyor!" yaygarası yapılmaktadır.

Kaçyüzyıldır, bir İslam ülkesi bir Hıristiyan ülkesini işgal etmiş midir?

Bunun elbette bir örneği yoktur.

Üstelik "Kanlı sınırlar" demekte bunu da haklı çıkarmak işçin İslam ülkelerini birbirlerine kırdırmaktadır. İşte Afrika ülkeleri, Hindistan-Pakistan, İran-Irak-Kuveyt...

Batı kendi çalıp kendisi söylemektedir.

Varsa dünyanın huzuru bozanlar bunlar kesinlikle  Müslümanlar değildir...

İşgal eden Hıristiyan Batılılar olmasına rağmen medya kontrollerinde olduğu için hem suçlu, hem de güçlü olmaktadır.

Ancak gelinen süreçte Gelişmiş Batı ekonomik liderliğini tekrar Doğuya kaptırmak üzeredir.

Bu nedenle İslam hızlıca ılımlaştırılmalıdır ki;

Ekonomik yoldan kaybetmeye başlayan Batı, Kültür değerlerini de kaybetmesin.

...

İslam bilgi dinidir...

Bu nedenle Gelişmiş Batı’da hızla yayılmaktadır...

Hıristiyan dünyası yaklaşık bin yıldır İslam’ın yayılmasını engellemek için her türlü çabayı göstermesine rağmen başarılı olamamıştır...

Gelinen noktada bulunan modern çözüm! İslam’ın sinir uçları ile oynamaktır.

Bu oyunun adı, Ilımlı İslam’dır. (*)

Birinci planda Laik Türkiye Ortadoğu için model ülke olmalı,

Devletin kontrolündeki İslam!  Belirlenen mecrada, ılımlı! Akmalıdır...

“Mevlâ görelim neyler... Neylerse güzel eyler.”

www.canmehmet.com

Resim;manavgathaberi.com'dan alıntıdır.

(1)  Graham Fuller (eski CIA şefi) “İslamsız Dünya “

(*) Ilımlı İslam, İslam ülkelerinde radikal İslami hareketlerle ilişkili istikrarsızlık ve bunun getireceği siyasi sonuçların, Amerikan ve Batı karşıtlığı hareketlerine, güvenlik zaafiyetlerine ve olası menfaat kayıplarına sebep olmasının önüne geçmek için ABD düşünce kuruluşlarında geliştirilen modernist, protestan İslam yorumu (vikipedi)

 
Toplam blog
: 1117
: 1768
Kayıt tarihi
: 29.08.06
 
 

Ticari ilimler akademisindeki öğrenciliğim sırasında, bir kamu iktisâdi kuruluşunda başladığım ça..