Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Ocak '15

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Laikliğin özgürlüğü

Laikliğin özgürlüğü
 

Temsili resim


İnsanoğlu, yaşamın (ve ölümün) farkına vardığı günden beri, kendisini de içinde bulduğu âlemin bilinmezliğini, tehlikelerini, korkutuculuğunu, aslında birbiri ile iç içe ve birbirini tamamlayan iki doğrultuda bertaraf etmeye çalışmıştır. Katlanma ve başkaldırı. Birincisi, inancı ve dinleri, ikincisi merakı ve bilimi doğurmuştur. Tarih bu iki alan arasındaki doğruyu ben söylüyorumun çatışmalarının erk mücadeleleri ile doludur. Bilim uğraşanları, bilginin bir birikim olduğunu bildikleri için doğruların mekân ve zaman içinde değişeceğini bilirler. Ancak, egemenler, ister ruhban, ister sivil olsunlar egemenliklerini sürdürebilmek için inandıkları ve dayattıkları doğrunun sonsuza kadar kalıcı olmasını isterler. Bu iki doğruluk arasındaki mücadele Batıda sekülarizmi doğurmuştur. İktidar sahiplerinin dine yönelik eleştiri ve mizahını, dinle örtüşmeyen davranışlarını görmezlikten gelip, modern uygarlığın her gün dev adımlarla ilerlediği dünyada, her yönden geri kalmış biz Müslümanların tek teselliyi imanda bulması, pek şaşırtıcı değildir. Hoşgörünün en üst iletişim modeli olarak var olduğu, toleransa bayraktarlık yaptığı, insan sevgisinin ve insana ait hakkın temel felsefesi olarak baş at olduğu, adaletin, özgürlüğün ve ahlakın uygulanması için kesinlikle İslam’ın yeterli olduğu iddialarının Müslümanlara ait olduğunu hepimiz biliyoruz.

Aklın her şey olduğuna iman etmiş Aydınlanma çağı Fransa’sından, tarihteki veya günümüzdeki emperyal uygulamalarını ve amaçlarını bir an kenara koyarsak, Laikliğin doğduğu, seküler yaşamın beşiği kabul edilen bir Ülke olan Fransa, tarihi sosyolojik olaylar ve sosyal bilimcileri ile tanınır. Voltaire'in Laikliğe dem vuran "Sizin görüşlerinize katılmıyorum ancak bu görüşlerinizi rahatça ifade edebilmeniz için canımı feda etmeye hazırım." sözünün günümüzde İslamiyet’te karşılığı nedir veya ne olmalıdır? Günümüzde İslamiyet ismi çerçevesinde yaşanan olumsuzluklara karşın, defaten söylenen “gerçek İslamiyet bu değildir” sözünün somut uygulamasının karşılığı bedevi saldırgan Arap kültürünün yaşamsal kodları olmayıp bir süre sonra İslam adına yapılacak vahşi bir katliamdan  sonra yine aynı bu sözün kullanılması da değildir herhalde! Demokrasinin olmazsa olmaz koşulu, toplumun tekbiçimlendirmeye yönelik bütün baskıcı, özgürlük karşıtı otoriter ve totaliter yeltenmelere karşı, farklılığın, ifade özgürlüğü içinde kendini olumlabilmeyi sağlayan, başka bir deyişle demokrasinin anahtarı, zımni ahlaksızlığın, bağnazlığın karşı gücü olan Laiklik; Cumhuriyetinde köşe taşıdır.

Laiklik, dar manada, özünde, din alanı ile dünya ve kamu işleri alanının birbirinden ayrılmalarını, birbirlerine karışmamaları anlamına gelir. Bir yönetim ilkesi ya da devletin niteliklerinden biri olarak kişileri ilgilendiren yönüyle bir dokunulmazlık alanı da çizer. Kişilerin dinsel inanç ya da inançsızlıktan, din buyruklarını yerine getirip getirmemekten dolayı kınanmamasını, ayrım görmemesini, serbestçe ibadet edebilmesini, ibadete zorlanmamasını vb. öngörür.

Laiklik: Türkçeye, Fransızca laicite sözcüğünden geçmiştir, devlet yönetiminde herhangi bir dinin referans alınmamasını ve devletin dinler karşısında tarafsız olmasını savunan ilkedir. Fransızcadan Türkçeye geçmiş olan "laik" sözcüğü, "din adamı olmayan kimse; din adamı dışında kalan halk" anlamına gelen Latince "laicus" sözcüğünden gelmektedir. Roma döneminde din adamlarına "Clerici" din adamı olmayanlara da "Laici" adı veriliyordu. Yunanca ise Laik kelimesi, laos ismi ve laikos sıfatından gelir, Latincesi laicus’tur. Laos: halk, kalabalık, kitle demektir ve zıddı kleros’tur. Laikos: halka ait, ruhban olmayan demektir. Laicus: dinsel olmayan, demektir ve Osmanlıcada bu terim ladini ile karşılanmış fakat bu tutmamış, Fransızca olan laik kelimesi Türkçeye girmiştir.

Ve Laiklik birbirinden ayrılmaz nitelikteki 3 değer üzerinde durur. 1-Vicdan özgürlüğü, 2-manevi ve dini tercihlerin hukuki eşitliği, 3-siyasi iktidarın tarafsızlığıdır. Laiklik, Devlet güvencesinde ille de aynı inançlar paylaşmaları gerekmeyen bireyleri bir arada yaşatmanın önemli bir enstrümanı ve aracıdır.

10 Ocakta din ile ilişkili olarak Nijerya’da 2000, Irak’ta 83, Suriye’de 26, Afganistan’da 16, Fransa’da 12 insan öldü. İslam adına yapılan cinayetlerden bütün Müslümanları sorumlu tutabilir miyiz? Sekülarizm konusunda son yılların en etkileyici yapıtı “Seküler Çağ” kitabını yazan ve dindar bir Katolik olan siyaset teorisyeni Charles Taylor’un vurguladığı gibi, laiklik hem inanç hem de inanmama özgürlüğünün teoride ve pratikte mümkün hale gelmesini içerir. Yani düşünce ve ifade özgürlüğünün sağlanmadığı yerde laiklik olamaz. Laikliğin özü bugün insanların içki içip içmediği veya başlarını örtüp örtmediğine değil düşünce, ifade ve seçim özgürlüğünü herkes için savunup savunmadığıdır.Son tahlilde, Dünyadaki laik ve Laik olmayan dindaşlarımızın yaşadığı tüm ülkelerde insanların düşünceleri, inançları ve ifade özgürlükleri devletin hukuki, anyasal teminatı altında mıdır?

İnsanlığın özgürlükçü düşünce tarihi Laikliği doğurdu peki Laiklik kavramı, kendisini doğuran özgür, fani insanlar gibi ölecek mi?

Yoksa Laikliğin özgürlüğü ilelebet devam ede(bile)cek mi?

Nizamettin BİBER

 
Toplam blog
: 887
: 2743
Kayıt tarihi
: 06.06.12
 
 

Yeni dünya düzensizliğinde insan olmaya çalışan ve okuyarak ne kadar cahil olduğunu gören, olayla..