Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Mayıs '07

 
Kategori
Bilim
 

Lale Devri çocukları

Lale Devri çocukları
 

İstanbul Belediyesi ana arterlerinde, 15 Nisan itibarı ile lale ekimleri başladı. Hayırlı olsun demekten başka çare yok tabii.

Düşünüyoruz ve diyoruz ki, İstanbul’un onca sorunu var iken, A-KA-PE belediyesi “İstanbul lalesine kavuştu” sloganıyla her yere rengârenk, çok da güzel lalelerini dikiyor. Laleler İstanbul için bu kadar önemli midir? İstanbul insanı bu kadar zengin midir? Bu laleler bir kez açacak, sonra yerlerine yeni mevsimlik çiçekler dikilecek. Daha dayanıklı, bakımı daha kolay çiçekler ekmek dururken neden acaba LALE?

Cevap aslında gayet basittir. Osmanlı’nın Lale Devrini anımsatıyorlar. Ne diyordu Sezen Aksu?

Lale devri çocuklarıyız biz, zamanımız geçmiş
Aşk şarabından kim bilir en son hangi şanslı içmiş

1718-1730 tarihleri arasındaki bu dönem sanatta lale motifi işlenmesi sebebiyle Lale Devri diye anılıyor, sefahat devri, aşk ve şarap devri, Emirgân’da lale bahçeleri, sırtlarında mumlarla laleler arasında gece dolaşan kaplumbağalar. Damat İbrahim vezir-i azam, sürüyle başarısızlığa imza atmış, halktan gizlemek için halkı zevk ve sefahate sürüyor. III. Ahmet padişah, onu bile uyutuyor damat efendi.

Eeeeeee, tarih tekerrürden ibarettir, devir halkı uyutma devridir...

Ekelim laleleri, uyusun halk. Gerileme devirleri hep zevk ve safahat ile başlar. Uyutun Uyutun!!! Kimyasallar yetersiz, lalelerle uyutun.

Bazı çevreler, bilhassa Muşkaralı’lar, bu uyutma işine karşı çıkarlar, derler ki, Damat İbrahim, Muşkaralı İbrahim, Bitli İbrahim, Osmanlı'nın hümanist, açık fikirli, yenilikçi ve akla dayalı bir değişim hareketinin sembolü olması gerekirken ve hatta günümüzde bile devrinin ilerici ve akılcı bir devlet adamı olarak anılması gerekirken, bakın çarpıtılmış resmi tarih sayfalarında ne hallere düşmüş. Lale devri denilen yenilikçi devrim süreci ekonomik sıkıntılardan değil, toplumun TUTUCU, STATÜKOCU asalak çıkar çevrelerinin tertip ve düzenleri sonucunda son bulmuştur. İbrahim'e gelince çok iyi bir matematikçidir. Vasiyetinde kadınları ve erkekleri eşit tutarak örnek olmuştur. Sofu değildir, Sûfi'dir. Devşirme değildir, Türkmen’dir, ama Hümanist Sufi için sadece İNSAN dır, gerçekler ile bize dikte edilen tarih sayfaları genelde uyuşmuyor. İbrahim’e uygulanmış olanlar kasıtlı olarak bugünlerde de yapılmaya çalışılmakta! Bu yüzden Ata’larımıza ve gerçeklere sahip çıkmak gerek, yok LALE devrinden çıkartılacak tarih ders “salt zevk ve sefahat yüzünden başarısız olundu" ise, üzerine ağlanması gerekir, bu aydın ve aydınlatılmış milletin halinin; böyle derler bazı çevreler.

Nevşehirli (eski adi Muşkara) Damat İbrahim Paşa, malum devrin sadrazamı, söylendiği gibi son derece eğitimli ve hümanist bir kişiliğe sahip, ilerici ve akilci bir devlet adamı. 1718'de veziriazamlığa getiriliyor. Bu mertebede 13 yıl kalıyor ve sayesinde oluşturulan genel barış ortamında, devlet bir huzur dönemine giriyor. Unutmamak gerekir ki devir 21. yy değildir. Devir "peace forever" devri de değildir, yönetim ise bir imparatorluktur. Böyle bir devirde bir İmparatorluğun veziriazamı olacaksın, eh barış da var deyip zevk ve sefahate dalacaksın, sonra da bunlar yazıldığında "çarpıtılmış resmi tarih sayfaları" içerisinde ne hallere düşürülüyorsun olacaksın.

Şunu hemen ifadeye koyalım ki, ortada çarpıtma filan yoktur. 1718–1730 tarihleri arasını her tarihçi aşağı yukarı aynI şekilde yazmıştır. Devir gerileme devridir. İmparatorluktan beklenen fetihler olmasına rağmen, İmparatorluk durgunlaşmış, âtıl bir vaziyete gelmiş ve bunu halktan gizlemek isteyen yöneticiler, ki bu yöneticilere Damat İbrahim Paşa da dahildir elbette, halkı zevke ve sefahate sürüklemişlerdir. Bunun da bugünkü adi " halkı uyutmadır".

Bunu ben de söylemiyorum, tarihçiler de söylememiştir. Bunu bizatihi o devri yasamış halkın ta kendisi söylemiştir. Nasıl mI söylemiştir? Bunu dile, bir isyanla getirmiştir: Patrona Halil İsyanı.

Patrona Halil İsyanı, Osmanlı Devleti'ndeki Lale Devri'nin sonunu getiren ayaklanmadır. Ayaklanmanın sebebi, Paşa’nın açtığı zevk ve sefahat devrinden memnun olmayan, bu yapılanları israf olarak gören bir kitle oluşmuş olmasıdır. Tepkili topluluk, İran seferinden olumsuz haberler gelmesi üzerine, harekete geçmiş, camilerde ve diğer yerlerde propaganda yaparak ayaklanmanın zeminini oluşturmaya başlamıştır. Yeniçerilerin içerisinde de huzursuzluk belirmiştir. 17. Ağa Bölüğü Yeniçerisi Patrona Halil ve yandaşları 25 Eylül 1730'da ayaklanmayı başlatmışlar ancak halkın onlara katılmaması endişesiyle bu girişimlerinden vazgeçmişlerdir.

İsyancılar üç gün sonra Bayezid Camii'nin Kaşıkçılar kapısı tarafından yürüyüşe geçerek ayaklanmayı resmen başlatmışlardır. Esnafı da dükkânlarını kapatarak kendilerine katılmaya ikna eden isyancılar, hapishaneleri boşaltmış ve yeniçerilerden de yardım görmüşlerdir. Yeniçeri ağalarından Hasan Paşa onlara karşı harekete geçtiyse de başarılı olamamıştır.

Bu gelişmeler üzerine Sultan III. Ahmet isyancıların ne istediklerinin sorulmasını istemiş. İsyancılar, Sadrazam Damat İbrahim Paşa ile birlikte 37 kişinin kendilerine teslim edilmesini istemişlerdir. Lale Devrinin önemli kişilerinden olan Damat İbrahim Paşa ve bazı devlet adamları idam edilerek isyancılara teslim edilmiştir. İsyan sırasında şehir tahrip edilmiş, isyancılar Sad-ı Âbad Köşkü’nü yakmışlar, ayrıca Divan şairlerinden Nedim de isyan sırasında ölmüştür.

Patrona Halil ve diğer isyancı başları, bu sefer de tüm isteklerini yerine getiren Sultan III. Ahmet'in tahtan indirilmesini istemişler, kendisine ve ailesine zarar verilmemesi durumunda tahttan çekileceğini bildiren Sultan III. Ahmet, 1 Ekim 1730'da Osmanlı tahtını Şehzade Mahmut'a bırakmıştır.

Bu isyan tamamen bir halk hareketidir. Damat İbrahim, Sultan tarafından idam ettirilip isyancılara teslim edilmiştir. Yoksa isyanı düzenleyenler Damat İbrahim’i idam etmemişlerdir. Bu tavrın bugün bir anlamı olmayabilir, ama o gün, bu tavır ciddi bir halk hareketinin tavrıdır, dolayısıyla aynı halk sonrasında Sultanın da tahttan inmesini talep etmiş ve Sultan tahtını devretmiştir. Yönetim şeriat yönetimidir, Sultan bizatihi Halifedir, Lale devri de yenilikçi bir devir olmaktan uzaktadır. İsyanın sebebi "israf”tır ve israf şer’i bir kavramdır, tabii ki devir ekonomik sıkıntılardan dolayı son bulmamıştır.

Bu tip anlatımlar bugünün insanına çok garip gelebilir, ama o zamana göre bu olaylar çok normal olaylardır, dolayısıyla tarih çarpıtılıyor, atalarımıza toz kondurmayız gibi sözleri sarf etmeden önce dikkat etmemiz, onları hem günahlarıyla hem de sevaplarıyla kabul etmemiz gerekmektedir. Unutmayalım ki onlar da birer insandılar, meziyetleri de var idi, hataları da var idi.

Aydın ve aydınlatılmış milletin hali üzerine ağlamak çok normal, çünkü ne yazık ki milletimizin "aydın”ı, aydın kelimesinin lügat anlamına uymamaktadır.

Allaha şükür ki, gerçek aydın, lügatte adı geçen aydın, bu milletin "monşer"cisi, "bonjur monamur"cusu değildir, ve olmadığından dolayıdır ki, Lale Devri'nde başarısızlık, zevk ve sefahatten kaynaklandı demez, diyemez de zaten. O ancak, Lale Devri yöneticileri zevk ve sefahat sayesinde halkı UYUTMUŞLARDIR der. Bundan da nasibini devrin veziri azami ve arkadaşları almışlardır. Bu nasip alma Muşkaralı’nın şahsiyetini, karakterini, hümanistliğini, matematikçiliğini, Türkmen oluşunu değiştirmez.

Yönetici hatalar yapmıştır, bunları da tabii ki iyi niyetle yapmıştır, bu hataların altından kalkabilmek için de halkı uyutmuştur, aynen bu gün olduğu gibi, halk 12 sene uyuduktan sonra, uyanmıştır ve gereğini yapmıştır.

Gerçekler bunlardır ve bu gerçekler bizleri rahatsız etmemelidir, tarihimiz ile, günahıyla sevabıyla ve her şeyiyle gurur duymalıyız.

 
Toplam blog
: 24
: 2699
Kayıt tarihi
: 10.05.07
 
 

Rumî takvimin 1900+55 senesi sonunda nüfusa katkıları olsun diye annem ve babam oturmuşlar, benim il..