Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Nisan '09

 
Kategori
Güncel
 

Lalempe, lulempe, kundurabiç, kırküç…

Lalempe, lulempe, kundurabiç, kırküç…
 

Lalempe, lulempe, kundurabiç, kırküç…


Mahallede oyun oynayacağız…

Ama önce takımları kurmak gerekir…

Toplanan çocukların arasında, öne çıkanlar vardır, lider ruhlu… Veya baskın tavırlı…

Onlardan ikisi, beli mesafede karşı karşıya geçerler ve ayak sayarak birbirlerine doğru yaklaşırlar. Bu arada da birisi <ı>“aldım” diğeri de <ı>“Verdim” der…

En son ayakta, kimin ayak boyu, diğerinin ayağının üzerine gelirse, o seçmeye başlar…

Sıra ile <ı>“Ahmet benden” “Mehmet benden” diye orada bulunan çocuklar takımları oluştururlar…

Oyunun sonucunu genellikle sayılar belirlediği için, kazanma halinde sayıların tespiti gereklidir. Bunun için de sabit yerden başlayarak yine ayak atarak saymak gerekir.

Sayım başlarken önce <ı>“Lalempe, lulempe, kundurabiç, kırküç…” denilir ve kırk dörtten itibaren devam edilir. İlk başlayan hep 40 sayı avantaj elde eder.

ABD Başkanı Barack Hüseyin OBAMA’nın Türkiye’yi ziyaretinden sonra aklıma geldi <ı>“Lalempe, lulempe, kundurabiç, kırküç…” sözü…

Dünya üzerinde oynan oyunlarda birinin sahası da hiç kuşkusuz Türkiye…

Obama ile Erdoğan karşı karşıya geçtiler, ayak atmaya başladılar.

Kimin ayağı, kimin ayağının üzerine geldi, sorunun birincisi bu. İkinci soru ise kim <ı>”Lalempe, lulempe, kundurabiç, kırküç…” diyerek kırk sayı avantaj elde etti?

Üçüncü soru…

Takım kurulurken Türkiye’deki <ı>“Obama” ilgisine ve sevgisine bakınca, acaba biz Obama’nın takımında mıyız, yoksa Erdoğan’ın mı?

Dördüncü soru; Obama, Irak üzerinden ülkesine döndü. Irak’ta Talabani ve Barzani ile de görüştü. Bir başka deyişle bugünlük oyun bitti.

Beşinci soru; bitti de oyunu kim önde bitirdi?

ABD başkanının Türkiye’ye gelmeden önce uğradığı Avrupa ülkelerinde, gelince de Türkiye’de yaptığı görüşmeler, sonrasında yapılan kısıtlı açıklamalardan bir şeyler çıkarmaya çalışıyoruz. Hemen hepimizin kafasından bir şeyler çıkıyor. Ne var ki o <ı>“Bir şeyler” konunun içeriği tam bilinmediği için üst üste oturmuyor.

Bir de göz önünde olan bütün söylemleri alt alta koyup da manzaraya baktığımızda, yine herkes kendi durduğu, yani düşündüğü pencereden baktığı için farklı görüyor.

Örneğin bana göre kazanılmış bir şeyler olmadığı ortadayken, başta iktidar olmak üzere yandaşları neredeyse zafer çığlıkları atıyor. Her şeyi <ı>“Başarı” olarak görmeye odaklanıyorlar.

Örneğin; Danimarka Roj TV’nin kapatılmasını kendi yasalarının öngördüğü şekle bağlarken, Türkiye’nin yasaları hiçe sayılıp Heybeliada Ruhban Okulu’nun açılmasını bizden isteyebiliyorlar…

PKK’yı <ı>“Terör örgütü” saydıklarını belirtiyorlar, Lozan anlaşmasını görmezden gelerek <ı>“Kürtler azınlıktır” demeye getiriyorlar, sosyal ve kültürel haklarından söz ediyorlar.

Ermenistan’ın <ı>“Soykırımı tanıyın” diye bastırmasını haklı görmeye getiriyorlar, yetmiyor tek taraflı sınırları açmanızı istiyorlar, diğer taraftan Azerbaycan’ın Dağlık Karabağ sorununu görmezden geliyorlar.

Kuzey Irak’daki <ı>“Kürdistan” yapılanmasını <ı>“Anayasal” görüyorlar, ama Irak’taki Türkmenlerden söz eden hiç yok.

Eskiden <ı>“Stratejik müttefik” idik şimdi <ı>“Model müttefik” olduk her ne demekse…

Yani demem o ki, bu <ı>“Ayak oyunlarında” kazanan kim oldu? Ayağa mı geliyoruz ne?

Şu benim meşhur <ı>“Rus malı”[1] aklıma takılan bu…

<ı>09 NİSAN 2009


<ı>[1]<ı> “Rus Malı”nı ne anlamda kullandığımı anlamak için “Tık”layacağınız adres: http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=108006

 
Toplam blog
: 1104
: 918
Kayıt tarihi
: 28.01.07
 
 

Emekliyim ama “Tekaüt” değilim. 1961 yılından beri değişik “Anadolu” gazetelerinde yazdım. 1984-8..