Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Temmuz '08

 
Kategori
Güncel
 

Lanet olsun sana!!!

Lanet olsun sana!!!
 

Büyük bir gürültü duydular. Toz duman kaplamıştı her tarafı. Yangın alevleri başlamış, hızlanmış, kafası gövdesinden ayrılmış bedenler alev almaya başlamıştı. Kendisinin o an "Yeter" diye bağıracak gücü kalmamış, "Neden?" diye sormasını beceremeyecek kadar dilini toparlayamış, büyük bir şaşkınlıkla patlamayı izliyordu.

Midesi yanıyordu ama gördüğü manzaradan dolayı değildi. Bunu biliyordu. Korku filmlerinde daha beterlerini izlemesine rağmen midesi bulanmazdı böyle şeyler için. Nedeni insanın insana işlemiş olduğu bu canilikten, cehaletten kaynaklanıyordu. Korku filmi benzetmesini yadırgadı sonra. "Bu manzara gerçek!" diyordu içinden bir filmden ibaret olmasını, kendi kendini yanıltmasını, dünyada istediğin tek önemli şeyin şu an gözlerinin onu yanılttığı düşüncesine sarılabilmekti.

Yanık bedenlerin kokusu geliyordu. İğrenç bir koku hakimdi çevreye. Kimse böyle bir ölümü haketmezdi.

"GİT!!!" diye bağırıyordu içindeki ses. "KAÇ!!!" diyordu. Ama nafile donmuş gibiydi. Bütün hislerini kaybetmişti. Çakılı kalmış gibi olan biteni; erimeye başlayan bedenlerin iğrenç kokularına aldırmadan, gördüklerini kabus olacak kadar dehşet olmayacağının ayrımına vararak, parçalanmış, kol, bacak ve kafaların pişmesini izliyordu.

Etrafta kaçışanları sesini bile duymuyordu. Pişirmek! İnsan etini telef etmek! Kitap okumasını çok sevdiğinden Ortaçağ Avrupasında verem mikrobunun diğer yaşayan insanlara geçmemesi için sokaklara büyük delikler açılıp, ölüler biriktikten sonra yakıldığını biliyordu. Ama böylesine şahit olmak; şahitliği istemediği halde, gözlerinin kör olmasını bile arzu ediyordu. Onun için sadece şu an vardı artık, bunu çok iyi biliyordu.

Yangın ve patlamanın hipnoz etkisinden sıyrıldı bir an. O anda; unutulmuş, gözleri ağlamaktan şişmiş 5 yaşlarında bir oğlan çocuğu ilişti gözüne. Yüzü kıpkırmızı yanıyordu çocuğun. Etraftaki bağrışmaları, çığlıkları, ağlama seslerini yeni işitiyordu. Halbuki yıllardan beri bu görüntüyü seyrediyor gibiydi.

Herkes kaçışıyor, "İMDAT!!!" diye bağrışıyordu. Analar çocuklarını kaybetmişti. Herkes panik içersinde, herkes birilerine bakınıyor, sevdikleri ve yakınlarını bulmaya çalışıyordu.

Kendisi kıpırdayamıyordu. Hissizlik!

Etrafı dinliyordu şimdi de. Gecelerindeki sessizliği dinlemeyi, şu anı yaşamamayı ne çok isterdi.

İtfaiye, ambulans sesleri birbirine karışmıştı. "Patlama olalı ne kadar olmuştu ki?" diye düşündü. Bilemiyordu. O sadece arkadaşına uğramak için gelmişti. Ama kaçta geldiğini, saatini hatırlayamıyordu.

İnce bir yağmur başladı. Dünya ağlıyordu. Yağmur onun hiç hep dünyanın gözyaşları olmuştu. Anlık bir rüzgar esti hafiften. Saçları dağılmıştı. Problem değildi saçları. "Keşke ağlayabilsem..."

Elleriyle saçlarını geriye attırırken yüzüne değen ellerine ıslaklık değmişti. "Yağmur..."

Yağmur değildi ıslaklığın nedeni farkında değildi ağlıyordu...

TERÖRE LANET OLSUN!!!

 
Toplam blog
: 128
: 1145
Kayıt tarihi
: 23.11.07
 
 

Herkes gibi yazar, çizerim. Dünyamı boyarım hepsi bu!..