Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Şubat '13

 
Kategori
Edebiyat
 

Lanetli bir şair: Baudelaire

Yaşar Nabi lanetli şairler için “Beddualı Şairler” ifadesini kullanır. Fransızca söyleyişiyle ‘Poètes maudits’, şairleri, yaşadıkları toplumun dışına itilmiş ve elitist üst sınıf kültürünün sığlığına nüfus edebildikleri için bu sınıfın nefretini kazanmış kişiler olarak anılmaktadır. Bu deyim ilk defa şair Paul Verlaine tarafından ilk kez yirminci yüzyılın başlarında ortaya atılmış ve aralarında Arthur Rimbaud, Stephan Mallarme, Jules Laforgue, Charles Baudelaire,  gibi şairlerin bulunduğu kuşağı yahut dönemi betimlemek için sıkça dile getirilmiştir. (Verlaine’nin aynı ismi taşıyan ve onu büyük bir ölçüde üne kavuşturan birde kitabı vardır.) Eğer kavramın muadili Türkiye için düşünülecek olsa her halde bu kişi bana göre Can Yücel olurdu.

Bu kavram sarhoşluğun ve insanın şeytani tarafının kelimelere bürünmüş hali gibidir. Bu kavramı burada ve yazının devamında kesinlikle olumsuz bir yaklaşımı dile getirecek biçimde kullanmadığımı da belirtmek isterim. Verlaine, bu çok ses getiren kitabının ilk baskısında (1884)  üç şairin poetikasını uzunca bir şekilde ele alır. Bu üç şair sırasıyla; Tristan Corbiere, Arthur Rimbaud ve Stéphane Mallarmé’dir.(1) “İlk lanetli şair François Villon (1431 - 1474)’du. Ama sözcük Alfred de Vigny’in 1832'de yayımladığı draması Stello’ya kadar kullanılmaya başlanmamıştı, şiirinde ‘yeryüzünün her zaman güçlüleri soylu lanetlilerdir’ diye bahseder.”(2) Baudelaire, bir lanetli şair olarak ve geleneksel kurallara uymadığı ölçüde yaşadığı dönemde uzunca bir süre eleştirmenler tarafından göz ardı edilmiştir. Ama bariz bir şekilde sembolizm akımı ortaya çıktıktan sonra, şiirin bu metruk ve en olmadık yenilikçi yapısı yavaş yavaş toplumda bir yer aldıktan sonraBaudelaire de tanınmaya başladı.

Hilmi Yavuz’unda bir yazısında belirttiği gibi “Yahya Kemal’in Charles Baudelaire’den etkilendiği, hatta bazı şiirlerinde Baudelaire’in şiirleri ile metinlerarası ilişkiler kurduğu biliniyor.”(3) Bu bağlamda Baudelaire, Türk şiirinin de anlaşılması açısından önemli bir figürdür. Hilmi Yavuz, bu yazısından başka yine Baudelaire hakkında; ‘Bir çeviriyazı perişanlığı: Elem Çiçekleri’, ‘Elem Çiçekleri ve Alişanzade üzerine’ gibi yazılarda yazmıştır. AyrıcaYavuz, Alişanzâde İsmail Hakkı’nın 1927 yılında Elem Çiçekleri adıyla yayımlanan Les Fleurs du Mal çevirisini Osmanlıcasından okuyarak yayına hazırlamıştır. Şimdi burada değindiğim ‘lanetli şairler’ kavramı bağlamında bir yazısı daha vardı ama adını hatırlayamadım.

Aynı konu hakkında yazan Elif Şafak bir yazısında Adgar Allen Poe’yu bir lanetli şair olarak tanımladıktan sonra onun için ‘labirent ruhlu adam’ der.Poe, alkol ve haşhaş bağımlısı olup ölesiye içki içerdi.Şafak’a göre şair gamsızca kaybedebilmeyi hayatı pahasına öğrenmişti.(4)  Aslında Poe’nun bir dünya şairi olarak tanınmasına en büyük katkıyı Baudelaire, yapmıştır. Onun bu hoyrat ve karanlık tarafını önce Fransa’ya sonra da çeviri ve incelemeleriyle tüm dünyaya sevdirmişti.“J. P. Sartre, çok yıllar önce yaptığı bir tanımda ‘Şair, kendini yitirmeye adayan adamdır’ demişti.”(5)Poe’nun kendisini yıkıma dayan bir hayatı olduğu herkesçe malumdur. Yine benzer bir hayatı yaşayanBaudelaire’de bu durumun çok iyi farkındaydı.

Oktay Akbal, şairi ele alırken; “Kurulu düzenle verili aktöre ve dille uzlaşmayan, sonuna kadar muhalif kalan şair, günümüzün teknolojik bilişim toplumunda pek anlamı kalmamış gibi gözüken bir bilicilik görevi üstlenmişti sanki. Rimbaud, tam da bu yüzdenBaudelaire’i ‘ilk gören’ olarak nitelemişti.”(6) diyerek görmeyi üstlenen bir şairden söz eder.

“Şairler, bunların arkasına da çapkınlar, sapkınlar düşer”(7) der Kutsal Kitap. Aslında bir manada tüm şairler lanetlenmiş bir topluluktur. Belki şair Tanrı sözü ile boy ölçüşmeye kalktığı için lanetlenmiştir. Nitekim bir başka yerde aynı konu “O bir şair sözü değildir, siz çok az inanıyorsunuz”(8) diye anılır. Bu durum yani boy ölçüşme hali Baudelaire’de şöyle geçer:

Vaktaki yüce kudretlerin bir kararıyla,

Şair, görünür bu can sıkıntılı dünya üzerinde,

Dehşet ve lanetler içinde anası

Sıkar yumruklarını haline acıyan Allah’a karşı.(9)

Aslında şairin görünmesi bu dünya üzerinde yine Tanrı’nın isteğiyledir. Yalnız şairi doğurma suçunu işleyen anne dehşet bir şekilde lanetlenmiştir. Ve bu lanet karşısında yine de şairi doğuracağını ima ederek yumruklarını sıkar. Bu dizeler ‘Kutlama’ şiirinden alıntılanmıştır. Şiirin ilerleyen kısımlarında Tanrı’nın şaire sığınmak için bir yer vadettiği ve bu vesileyle de verilen ıstıraplara bu dünya sürgününün değdiği ima edilir.Baudelaire’in Elem Çiçekler’inde bundan başka Lanetli Kadınlar diye bir şiiri daha vardır.

Baudelaire’nin tüm çalışmaları yoğun bir romantizm etkisi taşır. Aslında başka bir manada sanatta doğanın aşırı bir şekilde abartılı olarak kullanılması onu giderek bir romantizm etkisine sokmuştur denilebilir. Baudelaire, daha sonraları sembolizm akımının en önemli temsilcisi olduktan sonra bile parnasizm’e yönelmiş ve katı toplumcu yaklaşıma her zaman karşı çıkmıştır. O, insanın ruhsal dünyasında bir dalgalanma yaratmak için değişik sesleri ve sembolleri kullanmıştır. (Şiirinde; çoğu yeni görüntülerin kaynağı olarak tasavvurunda oluşturduğu yapay cennetleri/cehennemleri kullanır.) Bu ise nadir bulunan yüce kötülük imgeleriyle sağlanır. Şiirlerini okuduğunuzda ideal bir melankolik dünyanın sesini/yankısını duyarsınız.Baudelaire de şiir geçen zamanın özlemini taşıyan sonsuz bir arzunun ifadesidir. Bundan ötürü de kendi döneminin din ve ikiyüzlü ahlak anlayışı sert bir şekilde eleştirilmiştir. Bu eleştiriler ise onu bir cüzzamlı ve lanetli yapmıştır.Yapay cennetini şekillendiren o alkol, esrar ve afyon deneyimlerini anlattığı eserleri yaşadığı yıllarda toplum tarafından alttan alta ‘ruhunu şeytana satmak’ metaforuyla ilişkilendirilmiştir. Bu konuda kendisi; ‘Her insanda, her zaman, eşzamanlı iki eğilim vardır; Biri Tanrı'ya, öteki Şeytan'a doğru.’ demiştir. Belki de Tanrı’ya göre şeytan ile şair aynı kişidir.

 

Kaynaklar:

1-Pascal Brissette, (2008), “Poète malheureux, poète maudit, malédiction littéraire. Hypothèses de recherche sur les origines d’un mythe”, in Contextes, mai.

2-Poètes maudits, Maddesi, Vikipedi.

3-Hilmi Yavuz, (23.01.2013), “Baudelaire ile Yahya Kemal: Bir bağlamsal okuma denemesi”, Zaman.

4-Elif Şafak, (22.01.2013), “Lanetli Şairler”, Haber Türk.

5-Ahmet Oktay, (2008), “İmkânsız Poetika”, İstanbul: İthaki Yayınları, s.242.

6-Ahmet Oktay, (2008), A.g.e., Aynı sf.

7-Kuran-ı Kerim, “Veş şuarâu yettebiuhumul gâvun(gâvune).”, Elmalılı Hamdi Yazır Meali, 26/ Şuara, 224. Ayet.

8-69/Hakka, 41.

9-Charles Baudelaire, (1966), “Elem Çiçekleri”, Çev: Vasfi Mahir Kocatürk, Ankara: Edebiyat Yayınevi, s.12.

 

 
Toplam blog
: 36
: 615
Kayıt tarihi
: 07.12.12
 
 

Beyaz Arif Akbaş, (d.1979 İstanbul) Türk eleştirmen şair/yazar. 2005 yılında Ahmet Yesevi Ünivers..