Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Ekim '07

 
Kategori
Gezi - Tatil
 

Laos Demokratik Halk Cumhuriyeti gezi notları

Laos Demokratik Halk Cumhuriyeti gezi notları
 

11.03.2006 ( HANOİ - VİENTİANE )

Vietnam, Hanoi’den 19.15’de başlayan otobüs yolculuğum, Vinh yakınlarındaki kavşaktan batıya saparak Laos sınırına doğru ilerlemeye başladı. Sabah 03.00’e doğru, mola verdiğimiz, sınıra yakın bir benzin istasyonunda, Laos’a girecek otobüse aktarılıyoruz. Yolcuların çoğu yerli, bu coğrafyaların insanları.Otobüsün koridoru, üstündeki port bagaj tepeleme çuval ve çanta dolu. Neyse, 2 saat sonra, bir mola verip, koridordaki çuvalların bir kısmını daha, yukarı bagaj kaldırıp bağladılar da rahatladık.

Otobüs Laos plakalı olduğu için; sınırdan sonra aktarma yapmaksızın, Vientian’a kadar gideceğiz. Saat 06.00’da Cao Treo sınır kapısına geliyoruz. Terkedilmiş hissi veren kocaman bir binanın içinde, çıkış işlemleri için , görevli personelin gelmesini bekliyoruz. Neyse, fazla gecikmiyorlar.1 $ alıyorlar hepimizden, çıkış işlemlerimizi bitiriyoruz.Aradaki tampon bölgede, yürüyor Laos sınır kapısına geliyoruz.Binanın içini sanırım hortumla yıkamışlar, her taraf su.Sabah serinliğinde bir yandan ürperirken, bir yandan, sırılsıklam bankoları kurutup, üzerinde, giriş-çıkış kartlarını yazıyoruz.30 $ vize için, 1 $ ofis işlemleri için ödeyip, bankolar arası trafikte uzun süre gidip geldikten sonra, Laos vizesini yemiş, pasaportlarımıza kavuşuyoruz.Sınırı girdiğimiz alanın hemen altında, pırıl pırıl , dibi görünen küçük bir dere akıyor.Çevremiz, devasa ağaçlarla çevrili.Diğer yolcuların da işlemlerini tamamlayıp gelmesini beklerken, otobüs şöförü ve arkadaşlarının, uzun ağaç bir boru içine koydukları esrarı içerken, kendilerinden geçerek muhabbet edişlerini izliyorum.Saat 08.30’a doğru hareket ediyoruz.13 saattir otobüsteyiz. Akşam üzeri 17.00’de Vientiane’da olacağımızı tahmin ediyorum.Saygon-Hanoi arasındaki 45 saatlik yolculuktan sonra, bu yollar çerez gibi geliyor.

İlk Laos köyleri sıralanmaya başlıyor yol boyunca.Karadeniz yaylalarında rastladığımız, kazıklar üzerindeki paskalara benzetiyorum.Görebildiğim her yer dağ ve orman.Mola verdiğimiz , hasır duvarlarla çevrilmiş tesiste, özellikle kadınların frapan ve rahat giyimleri dikkatimi çekiyor.Tesisi işleten kadın yarı karanlık restorana girme konusundaki tereddüdlerimizi görünce;yine hasırdan mutfak kapısını kaldırarak , yemeklerin piştiği köşeyi gösteriyor, bu jesti başarılı da oluyor.İkna olan grup, küçük masaların başına çöküyor.Ben de, kuzu haşlama ve pilav alıyorum.10.25’de hareket ediyoruz, dağ yollarında iniş ve çıkışlar yaşlı olan otobüsü nefes nefese bırakıyor. Geçtiğimiz köylerin tümünde, ahşap, kazıklı kulübeler var.Evlerin görünüşü derbeder olsa da; Kamboçya ve Myanmar’daki sefil görüntülere, çocuk ve insan manzaralarına rastlamıyoruz. Vientiane’e 78 km. kaldığını gösteren bir levha görüyorum, ama ne zaman varacağımız konusunda bir fikir vermiyor. Çünkü, şöförler öyle düzensizler ki; nerede ne kadar mola vereceklerini kestirmek çok zor.Saat 12.00 civarında yine mola veriyor.Bir çorba söylüyorum, bu kez şöför fazla beklemeden hareket ettiriyor otobüsü.Ben dahil, yolcuların çoğu siparişlerine kavuşamadan otobüse binince; restorancı kadın, şöförün yanına gelerek bağıra çağıra söyleniyor.

Vietnam’da gün batımına kadar tarlalarda çalıştıklarını görmüştüm köylülerin, oysa burada şu ana kadar tarlalarda çalışan kimse göremedim.Sanki, miskinliğin hakim olduğu bir coğrafyadayım.Geçtiğim köylerde, yemek masalarının etrafında, yerde çevrelenmiş, ellerini çırparak şarkılar söyleyen insanlar dikkatimi çekiyor.Laos’un yıllık pirinç üretimi 50000 ton, yetersiz kaldığı için ithal ediliyor.

Saat 17.00’de Vientiane otogarına varıyoruz.Otobüsteki 7 yabancı, 1’er dolar vererek bir tuk-tuk kiralıyor ve Mekong nehri kıyısında , şehir merkezine geliyoruz. Herkes, otel arayışına giriyor.Pina ile “Saysana” isimli bir otelde oda buluyoruz.12 $/oda. Alttaki gece kulübünde çalışan konsomatris kadınların, daha sonra müşterilerini otel odasında misafir ettiklerini anlıyoruz.Biz masum ve terbiyeli gezginler olarak, biraz dinlendikten sonra yemek için, Mekong nehrinin kıyısına iniyoruz.Burada herkese hitap edebilecek restoranlar var.Biraz dolaştıktan sonra bir restorana oturuyor ve”noodle soop” , “fried rice with chicken” ve ünlü Laos birası “beer lao” söylüyorum.Bir de, daha önce Singapurlu bir turistin dayanamayacağım kadar acı olduğunu söylediği “green papaya” salatası , hiç de acı gelmiyor bana.Suratsız bir kızın işlettiği restoranın yemeklerine söyleyecek bir şeyim yok ama;çorba ile beraber diğer siparişleri de getirince, soğumaması için, daha sonra getrirmesini söylüyorum, bir yığın “trip” yapıyor.Hesabı ödeyip çıkıyorum(5.7 $).

Bir turizm ofisindeki Hintliye, Bangkok’a giden otobüslerle ilgili soru sormak istiyoruz, adamcağız, otobüsün fotoğrafı camda asılı cevabını veriyor.Uzakdoğu’daki tecrübelerim, fotoğrafa bakarak seçim ve rezerve yapmanın hep kötü kaliteli sürprizlerle karşılaşılacağını söylediği için, gülerek çıkıyorum ofisten.

Son 24 saatin yorgunluğu teslim almaya başlıyor, oysa Mekong nehrinin etrafındaki çay bahçeleri ne kadar güzel.Neyse, belki yarına.

12.03.2006 ( VİENTİANE )

Laos’ta bir çelişki ile başlıyor ilk sabahım.Burası sosyalist bir ülke.Resmi adı Laos Demokratik halk cumhuriyeti.Tüm direklerde, çekiç oraklı bayraklar asılı.Budist seremonilerin en sadık bir şekilde yaşatıldığı, Asya ülkelerinden birisi aynı zamanda. Sabah, erken saatlerde Budist rahiplerin ve öğrencilerin, ellerinde dilenme kapları ile sokaklarda dolaşıp, halkın verdiği aşları kaplarına doldurduklarını bildiğim için;bu sabah, yatağa yapışırcasına uyku isteğime rağmen, erken kalkıyorum.Sokaklarda henüz trafik yok.Zaten Laos’ta diğer Çinhindi ülkelerindeki gibi yoğun trafik de yok.Bu ülkenin yüzölçümü 238800 km2, nüfusu ise 6.3 milyon.nüfus/yüzölçümü oranında Asya’nın en rahat ülkelerinden biri.Düşünebiliyormusunuz?;Vietnam 329.560 km2, nüfusu 83 milyon.Bir de, Vietnam’ın yaşanabilir topraklarının azlığı göz önünde tutulursa;Laos, insanı bunaltmayacak bir ülke.Saysana otelin önündeki sokağın bir köşesinde 15 kadar insan, henüz alacakaranlığın hüküm sürdüğü, sabah saatlerinde, tretuara dizilmiş, mumları yakmış, önlerinde hazırladıkları yemekleri ile keşişleri bekliyorlar.Derken bir grup keşiş geliyor.Laos’lular saygı ile eğilerek, dilenme kabına bir parça yiyecek koyuyorlar, keşiş de, fısıltı ile okuduğu duaları ile karşı tarafı kutsuyor.Keşişler, geldikleri gibi, çıplak ayaklarının üzerine basarak, hızlı adımlarla uzaklaştılar.Mekong nehrinin kıyılarına paralel uzanan, Fangoum Road’a çıktım bu kez.Aynı, Budist seremoni , çekiç-oraklı bayrakların altında, ”din halkın afyonudur” diyen bir dünya görüşünün simgelerinin altında cereyan ediyordu bu kez.Çok çarpıcı bir tablo idi karşımdaki.Bol fotoğraf çektim.Kahvaltı için bir şeyler almak için, Samsenthai caddesine yürüdüm.Yollarda henüz araç ve insan yok.Dükkanların da tamamı kapalı.Cadde üzerinde, tavada hamur kızartan bir kadın görüyorum.Şaşkın bakıyor bana.Beş tane kızarmış hamura 5000 Kip ödüyorum.(*).

Ortalık hareketlenene kadar, Vientiane sakaklarında yürüyorum.Sonunda, otelin karşısındaki bir marketten bir karpuz alıp (4000 Lao Kip) otele geliyorum.Kahvaltıdan sonra , Zafer Anıtına (Victory Momuement)’a gidiyoruz.Elimdeki haritadan kestirme gideriz derken, iyice karıştırıyoruz yolları, bir Budist manastırın bahçesindeki öğrencilerin çukur kazmalarına biraz yardım ettikten sonra gösterdikleri yoldan ilerleyerek anıtın bulunduğu meydana geliyoruz.2004 yılında Çin Halk Cumhuriyetinin katkılarıyla yapılan bu anıt ve meydan, ferah ve fıskiyeli havuzları ile , serinletici, dinlendirici geliyor.Vientiane halkının tatil günleri toplandığı, buluştuğu ve eğlendiği bir mekan olmalı Victory Monuement.Bugün Pazar.Güçlü bir müzik yayını yapılıyor ve giderek doluyor meydan.

Talat Sao’ya yani sabah pazarına gidiyoruz.Bangkok’taki “çathuchak” pazarının çok daha küçük hacimlisi.Konfeksiyon ve gıda ağırlıklı pazardan, 1.75 $’a bir tişort alıyorum oğluma.Pazarın çıkışında, haritamı açmış gideceğim yerleri kestirmeye çalışırken, etrafımız meraklı Laos’lularla doluverdi bir anda.Düzgün kıyafetli biri sokuluyor, ben de gezmeyi düşündüğümüz yerlerin listesini veriyorum, bir tuk-tuk çeviriyor.10 $’a anlaşıyoruz. Laos’ta çok rahat bir şekilde dolar kullanmak mümkün.Önce halk pazarlarına gidiyoruz. İlki Sintay market.Burada da, satıcılar kadın, ancak, Kamboçya pazarlarının yanında mukayese edilemeyecek kadar küçük ve tenha.Yine de, hayli renkli motifler içeriyor.Daha sonra, Thoung Khankham ve Hauyhong pazarlarına girip dolaşıyoruz.Tuktuk’çuya Nongtha Gölü’ne götürmesini söylüyoruz.Küçük, bakir bir sulak alanda huzur veren bir alan Nogtha Gölü.Sazdan yapılmış gölgeliklerde oturuyoruz.Ortalıkta kimseler yok.Genç bir kız geliyor, ben “beerlao” söylüyorum.Tuktukçu , kızın da bira içmek istediğini söyleyince, nasıl bir tesiste olduğumu anlıyorum.Söylüyorum, kız da yanıma oturuyor, az sonra bakışları ve elleri ile icraatına başlıyor.Niyeti, kasaba pavyonlarındaki gibi, bana keyifli anlar vaat ederken bol içki içirtip yüksek fiyattan hesap ödetmek.(1 beerlao 11000 Lao kip). Oysa, bu kadar güzel, sakin bir yerde, ben biramı yalnız içmektan daha fazla keyif alacaktım.Terslesem, başıma ne geleceğini bilmiyorum.Kızcağızın cilvelerine, buz gibi biranın hatırına katlanıp, 27000 Kip ödeyerek kazasız belasız ayrılırken, tuktuk’çu kızın akşama kaldığım otele gelmek istediğini söylüyor.Duymuyorum nedense.

Laos paralarının üzerinde resmi bulunan, ünlü That Luang isimli pagodanın önündeki büyük meydandayız.Yanındaki wat(*) ile uzaktan çok güzel görünüyorlar.Wat’a yaklaştıkça içeriden, her zaman karşılaştığımız sükunet yerine müzk sesleri ve kahkahalar gelmeye başlıyor.Evlilik töreni varmış.Budist rahiplerin peşisıra, wat’ın etrafını tavaf eden düğün sahiplerini, wat’ın içinde yerlere oturmuş düğün davetlilerinin, yapılan dualar sonunda, bereket ve iyi niyet temennileri olarak birbirlerinin üzerine avuçlar dolusu pirinç taneleri atışlarını, Budist rahiplerin bir çember oluşturarak, ortalarına düğün takıları olan bir öbek 500’er kiplik paraları alarak saymaya çalıştıklarını (beni görünce paraları havaya atarak poz vermeyi ihmal etmediler) kısacası Budizm’in gülen yüzünü fotoğraflıyorum bol bol.Dışarıda, yine düğün davetlileri için oluşturulmuş, ziyafet sofrası görüyoruz.İyi giyimli bir kız, uzunca bir masa üzerine dizilmiş yiyeceklerin, kurabiyelerin başında.

Yiyecekler dikkatle baktığımızı fark edince, gülerek, İngilizce, davet etti.Kızarmış pirinçli kurabiyeler güzeldi.Beğendiğimizi anlayınca, bir torbaya doldurup uzattı, teşekkür ederek ayrıldık, masanın yanından.That Luang’ın bulunduğu büyük parktan, dışarıda tuktuk’çunun bizi beklediği noktaya doğru yürüyorduk.Yanımıza yaklaşan iki güzel kadın bizimle fotoğraf çektirmek istediklerini söylediler.Hizmet aşkına kabul ettik tabi. Tayland’dan gelmişler, kocaları minibüste onları bekliyormuş.Sanırım bu kadınlar bizden ilgi bekliyordu.Bu arada bana, parkta satılan, pirinç unundan yapılmış yufkaya benzer yiyecekten bir torba verdiler.Pina’ya haydi gidelim dedim, Laos pek tekin gelmedi bana.

Sabah dolaştığımız pazarlardan aldığımız tropikal meyve, domates, hıyar, ananaslar da, gün boyu bizimle gezmişti.Tuktuk otelin önünde bıraktı bizi.Aşırı sıcaktan ter içinde kalmıştık bütün gün.Banyo sonrası, iki saat kadar dinlendik.Bu arada otel koridorlarında yankılanan, şuh kadın seslerini dinledik.Vientiane’in ünlü Fountain Circle’inin hemen yanındaki Khop Chi Dev restoranda yemek yemek üzere çıktık.Yarın Bangkok’a dönüş ile ilgili bilgi almak üzere Orkid Guest House’da bilgi alıyorduk , yanımızda Mina belirdi. Mina, Kamboçya Sihanoukville’de benim kaldığım bungalovun yanındakinde kalan, demlediğimiz çaya ilk davetimizi ürkerek karşılayan, sonra bizleri abi gibi kabul edip, Phnom Penh, Vietnam Saigon’da beraber gezdiğimiz, zaman zaman beraber yemek pişirip yediğimiz , Avustralya’da yaşayan 40 kg. ağırlığındaki Japon kız.En son Saigon’da ayrılmıştık.O, Hue’ye kadar gidip, geri, dönecekti.Aklına esmiş, Laos’a gelmişti. Sarılıp, kucaklaştık.Beraber, Khop Chai Dev’e geldik.Oldukça iddialı, şık bir yer.Ben, buharda pişmş Mekong balığı, 2 beer lao içtim.Son bira bardağı, içinde bir sinekle geldi masama. Garsonu çağırıp, sineği gösterdim.Sakin bir şekilde parmağını sokarak, sineği aldı, tamam der gibi bir işaret yaparak ayrıldı.Tekrar çağırdım.Sinirli bir şekilde, ”şişeyi de, bardağı da değiştir, yenisi gelene kadar diğerleri de masada kalsın dedim.Yenisini getiremem, bedelini alırım deyince, çıldırdım.Mina araya girdi, neden sonra yeni bir şişeyi yanımda açtılar, bira krizi de kapandı böylece.Toplam 14.75 $ hesap ödedik.Mekong kıyısında, serin esen rüzgar altında biraz yürüdükten sonra, otele döndük, ben notlarımı yazarken, Pina uyku moduna iddialı bir şekilde dalmıştır.

13.03.2006 ( VİENTİANE - BANGKOK )

Sabah gün doğarken Vientiane sokaklarındayım.Amacım; yüzlerce, hatta binlerce yıldır devam eden, insanın iç dünyasına seslenen, İ.Ö 6. yy’da Siddharta Gotama Buddha tarafından, evrensel gerçeğe ulaşmak, ölüm ve acının gizemini çözmek için yayılan Budizmin , en anlamlı seremonilerinden olan dilenme törenlerini izlemek.Sabahın alacakaranlığında, yine mumlar, yemek tencereleri dizilmiş, Laos’lular diz çökmüş, saygıyla, keşişlerin küçücük kaplarına yiyecek koyuyorlar.İncitmeden, o anların gizini, büyüsünü bozmadan fotoğraf çekmeye gayret ediyorum.

Mekong nehri kıyısındayım şimdi. Mekong’un debisinin fazla olduğu günlerden kalan, geniş yatak üzerinde , kumlara basarak, suyun kıyısına geldim.Allahtan güneş henüz ortaya çıkmamıştı.Buna rağmen, kumların üzerinde yürümek zorladı beni.Mekong’un suları çekilmiş bir kolunda, yaşlı bir kadın, koluna taktığı sepetine sudan çıkardığı bitkileri dolduruyordu.Kahvaltı için otele döndüm.Sonra, otelinde yanındaki sokakta bulunan Joy Travel’e girerek, dün akşam bir türlü detaylı bilgi alamadığımız, Bangkok treninde yer kalmadığını öğreniyoruz.Mecburen , VİP denilen iki katlı rahat otobüslerle Laos’dan Tayland’a geçmeye karar verdik.Ben, eşimle, bir ay önce, yine VİP denilen otobüslerle Tayland’ın kuzey batısındaki Chang-Mai’ye gitmiştim, yine böyle döküntü VİP’lere düşmemek için dua etmeye başladım.690 Baht bilet ücretinin, 390 Bahtına denk gelen 10500 Laos Kipini yanımdaki paralardan, geri kalanını Tayland’dan beri yanımda gezdirdiğim 300 Baht olarak ödedim.Saat 12’ye doğru otelden ayrılıp, çantalarımızı Joy Travel’e bırakıyor ve Fountain Circle civarında dolaşıyoruz.2 dolara, safran renkli elbiseleri, omuzlarında heybeleri, başlarının üzerinde şemsiyeleri ile yürüyen iki Budist rahip resmi alıyorum.Saysana Otelin yanında, bir Pakistanlı’nın işlettiği Aziz restoranda tavuk ve pilav yiyerek kişi başı 22000 Laos Kipi ödüyoruz.Öğleden sonra, Mekong boyunca sıralanmış parklarda, çay bahçelerinde oturuyor, ağaç gölgelerinin serinliğinde, değerlendirmeler yapıyoruz.Vaktimiz kısıtlı olduğu için, Luang Prabang’a geçemedik. Oysa, Vientiane yanında bu kenti de görmemiz Laos’u daha sağlıklı yorumlama tanıma imkanı verecekti.Saat 16.00’da sırt çantalarımızı alıyor ve Bangkok yolcularının toplanacağı Fountain Circle’ın yanında beklemeye başlıyoruz.Bizim Japon Mina, yine karşımızda.42 kg ağırlığındaki Mina’nın karabatak gibi kaybolup, ortaya çıkışları hep dikkatimi çekiyor.16.30’da yola çıkacaktık, henüz gelen giden yok. Saat 18.00’de gelen otobüsün arka tarafındaki çamlardan sırt çantalarını fırlattık içeri.Vientiane’dan ayrılalı 20 dakika olmamıştı ki; motorun ambele olduğu halde, ilerlemediğini hissettik, derkeb bir balata kokusu sardı ortalığı.Sanırım, debriyajla ilgili bir sorun var.İndik, dikenle karışık otların üzerine oturup, çantamızdaki meyveleri yemeye başladık Pina ile.İsrailli gençler, her zamanki gibi, en yakın büfeden bira şişeleri ile döndüler. Yaklaşık bir saat sonra, yeni bir otobüs geldi.Çantalarımızı yeni otobüse aktarıp, hareket ettik.Sırt çantamın her geçen gün daha ağırlaştığını hissediyorum.Ya; iki aydır yollarda olmanın yorgunluğu idi, ya da; her ülkeden (özellikle ahşap oyma biblolar)aldığım hatıra objelerin artması.

Laos-Tayland sınır kasabası olan Nongkhai’ye geldik.Görevliler Fazla uzatmadan çıkış işlemlerini bitirdiler benim haricimde.Benim pasaportuma takıldı kadın, epey kurcaladıktan sonra, son sayfadaki nüfus bilgilerini gösterince, bilgisayara girdi yeniden, neden sonra çıkış yapabildim.Herkes otobüste yerini almış, beni bekliyorlardı.Tayland’a geçiş “friendship” yani dostluk köprüsü üzerinden oluyor.2500 Laos Kip’i ödeyerek , dost ülkelerin arasındaki sınırı geçiyoruz.Sıra Tayland girişinde.Görevli hem iş yapıyor, hem yanındaki çocuğu ile sohbet ediyor.Soyadımı görünce ”seaman ?” diye sordu.Denizmen’in karşılığını nasıl çıkarabildi anlamadım.Mai Pen Rai ‘ı ( hiçbir şey dert değil) hayat sloganı edinmiş Tayland’lıların ülkesindeyim artık.Artık iki katlı, gerçekten VİP bir otobüsteyim, önümdeki gece, kısmen uyku ile geçecek.Laos uzaklarda kaldı.Dokuz saatlik yolculuğumun çoğu uyku ile geçti.Sabaha karşı uyandığımda Bangkok’a girmiştik.05.55’DE Kaosan’ın köşesinde Tayland’ın soft yaşamının içindeydim artık.

1 $ = 9600 Laos Kip (LAK)

Wat: Budizmde ibadethane

Kaldığım otel: Saysana Hotel Ban Watchan(11) Chao Anou St. Vientiane

 
Toplam blog
: 80
: 6572
Kayıt tarihi
: 04.03.07
 
 

Hayatın anlamı; anlamlı yaşamaktır. ..