Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Nisan '07

 
Kategori
Anılar
 

Laternem/ Döndü dediki..

Laternem/ Döndü dediki..
 

LATERNEM

Güneş damların üzerinden, kızıllığını kaybederken. Şehrin laterneleri teker teker sarı ışıklarını yolların üzerlerine serpiştirmeye başlar.

Bazı geceler onlara ay ışıkları eşlik eder bazı geceler bir anlık önlerinden geçen vasıtaların farları.

Hepimizin penceresinin önünde bir laternası vardır.Kimisi odasının içine kadar o sarı ışıkları verirken, kimisi de yolun sonundan bize ulaşmaya çalışır.
Benim de bir laternem var.

Caddenin ışıklı dükkanları arasında kendini göstermeye çalışan.

Olsun demişimdir o ışıklar vitrinlere ait, gelip geçen insanlara birşeyleri sergileyen malları ısıtırlar.

Benim laternem ise her gün altında bir sevgiliyi bekliyen insanları. Bir de benim odamı ışıldar. Günümü kapatıp kendi kendimle kaldığım zaman, penceremden ona bakarım.

Arada bir bana göz kırpar. Sonra gene basını öne eğerek altındaki sevgililere bak burada dercesine sarı ışıklarını saçar.

Gece 12 yi vurduğu zaman o laternanın altına yüzünü seçemediğim bir genç kız gelir. 2-3 saaat o ışığın altında durur arada bir kaybolup bir sevgiliyi koluna taksada. Dönüp dolaşıp gene benim laternamın altına gelir.

Bazen de elinde köpeği bir bay, bir bayan laternanın altında kısa, bir zoraki mola verirler. İplerinin ucundaki dostları koklar. Benim bölgem burası diye işaretlerini bırakırlar.

Saatler birbirini kovalar. Ben, pencerem, laternem.

Damların üzerinden süzülen kırmızımsı işkla birbirimize veda ederiz.

DÖNDÜ DEDIKI

Bir yılbaşı akşamı idi.Hava kararmaya başlamıştı. Bense elimde kemanım. Beyazlara bürünmüş bir sokakta üç beş kuruş toplamaya çalışıyordum.
Hava o kadar soğuktu ki Kemanımı saran parmakların bana ait olup olmadığını düşünmeye başlamıştım.

Çaresizdim kızıma söz vermişdim. Ona istediği bebeği almayı.
Annesi bizi terk edip uzaklara gitmese idi.Bir çare bulacağına emindim. O şimdi çok uzaklardan bizi gözlüyordu.

Acele etmem lazımdı herkez evlerine çekilmiş dükkanlar teker teker kapanıyordu.
Kafamı yukarı kaldırdığım da pencelerden sokağa doğru dökülen sarı ışık, bu ışıkta uçuşan beyaz kelebekler gibi kar tanecikleri.

Bir gayret Kemanıma ses vermesi için hamle yaptım. Çıkan notalar pencerelere ulaşamadan kelebeklerin dansı arasında kaybolup gittiler. Soğuk, parmaklarımı dondurduğu gibi, beynime de işlemeye başlamışdı.

Bir an kızımı, penceredeki bebek oyuncağı düsündüm. Sona yaklaşıyordum.
Her şey bitti derken yolun başında bir karaltı gördüm sık giyimli bir bay idi. Hayatta hiç dilenmemiştim. Ama bu gece kızım için, onun mutluluğu için elimi şık giyimli adama uzatarak bayim lütfen diyebildim. Siyahlar içinde ki bu adam elimi iterek, hayatta en sevmediğim kişi dilenenlerdir dedi.

Beni bir adım geçtikten sonra sert bir dönüş yaparak. Donmuş parmaklarım arasında ki sıkı sıkı tuttuğum

kemanımı alarak. Çalmaya başladı.
O anda beyaza bürünmüş sokakta o eski kemandan çıkan notalar, sıkı sıkı kapalı sıcaklığı içinde saklıyan camlara vurmaya başladı.

Dakikalar geçmemişti ki bir mucize olmuş o kapalı camlar yavaş yavaş açılmaya başlamışdı. Gökyüzünde artık beyaz kelebeklerin yerini mini mini yıldızlar almaya başlamışdı. Her pencereden sokağa dökülen gümüş para'lar. Şapkamı çıkararak yere dökülen bu yıldız parçalarını toplamaya başladim.

Elimde para dolu şapkamla o siyahlar giymiş adama bakarken. Elinde tuttuğu kemanımı bana uzattı homurdanıyordu 'dilencileri hiç sevmem '.

Bir kaç adım atmıştı ki. Bir hamle ile isminizi bağışlıyın dedim. Arkasına bakmadan kısık bir sesle....

Niccolò Paganini, (1782, Cenova, İtalya - 1840, Nice, Fransa) İtalyan besteci, keman virtüözü.

H.A.E.Saygılarla.

 
Toplam blog
: 271
: 1289
Kayıt tarihi
: 20.02.07
 
 

Bütün canlıları seven, kendi penceresinden yaşamı anlamaya çalışan, onlardan bir şeyler öğrenmek ist..