Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Ağustos '14

 
Kategori
Güncel
 

Latife Hanım’ın Mustafa Kemal Atatürk aşkı?

Latife Hanım’ın Mustafa Kemal Atatürk aşkı?
 

İzmir, Karşıyaka'da Latife Hanım Köşkündeki balmumu heykeli.


Latife Hanım, Atatürk’ün ilk ve son eşidir. Atatürk Uşaki-Zade’lerden Muammer Bey’in kızı Latife Hanım’la 29 Ocak 1923 de İzmir’de evlenmiştir. Atatürk 41, Latife Hanım 24 yaşındaydı. Ne var ki bu evlilik uzun sürmemiştir. Bu konuda çok şeyler yazılıp söylenmiştir. Derler ki; ayrılırken birbirlerine söz vermişler, bu evlilikle ilgili hiçbir şey konuşmayacaklar. O günden beri onlar birbirleri hakkında tek söz söylemişlerdir. Latife Hanım 12 Temmuz 1975 yılında 76 yaşında ölmüştür.

Yaratıcılığın kaynağı olan Mustafa Kemal’in sofrası bir akademi gibiydi. Çeşitli alanlarda ülkenin yetkili kişilerinin çağrılı olduğu bu sofrada, her çeşit konu, devlet sorunları geç vakitlere kadar tartışılıp sonuca bağlanırdı. Latife Hanım, Mustafa Kemal’e ayak uydurmakta güçlük çekiyordu. Pek çok zaman isyankar davranışlarıyla bunu gösteriyordu. Bu yüzden evlilik uzun sürmemiş, 5 Ağustos 1925’te ayrılmışlardır. Mustafa Kemal’le Latife Hanım bu evliliklerinde iki yıl altı ay kadar birlikte yaşamışlardır. Ne Mustafa Kemal Paşa nede Latife Hanım bir daha hiç evlenmemişlerdir.

Atatürk, bu kısa evliliğini şöyle değerlendirmiştir. “Eşini mutlu edebilecek herkes evlenmelidir. Çoluk-çocuk sahibi olmalıdır. Bana bakmayın bu meselede örnek İsmet Paşa’dır. Benim hayatım başka türlü düzenlenmiştir. Buna rağmen tecrübesini yaptım. Sonradan anladım ki, bu iş benim başaracağım bir iş değildir.”

Burada sırası gelmişken bu muhteşem kadın Latife Hanım’ın yaşanmış bir hikayesini aktarmak itiyorum.

Bu sabah fox Tv.de İsmail Küçükkaya ile eski genel kurmay başkanlarımızdan İlker Başbuğ Atatürk ile ilgili anılar, canlı haber programında, İlker Bey bir nebze bahsetti. Ben Latife Hanım ile ilgili anının tamamını buradan aynen aktarıyorum.

Latife Hanım Atatürk’le iki yıl, altı ay evli kalan muhterem kadın. İstanbul Ayazpaşa’da baba evinde oturmaktadır. Genç bir gazeteci hanım, Latife Hanım’la gazetesi adına röportaj ya da Atatürk’le geçen yaşamını yazı dizisi yapmak düşüncesiyle ziyarete gelir. Genç muhabiri Latife Hanım sevgiyle mutlulukla karşılar. “Beni mutlu ettin. İyi ki geldin” der. Ve “Demek hatıralarımı satın almak istiyorlar.” Genç gazeteci Hanım “Evet efendim. Şartlarınız ne olursa, kabul ediyorlar.” Latife Hanım; “Demek ki ne şartla olursa olsun.”

Gazeteci hanım; “Evet efendim. Patronlarım öyle dediler.” Uzun bir sessizlikten sonra Latife Hanım hüzünlü biraz da küçümser bir tavırla, “İnsanlar hala, her şeyin parayla satın alınabileceğini mi sanıyorlar demek ki.” Diye. Esefle içini çekerek genç gazeteci hanıma; “ Çok gençsiniz, ne diye birisinin ama ben artık genç değilim ve onlar gibi çok patron gördüm. Ben bir gerçeği sana söylemek istiyorum. Senin bilmeni istiyorum. Osmanlı Hanedanı’nın hüküm sürdüğü yıllar boyunca hiçbir hükümdar karısı, ne sebeple olursa olsun… Ölümle veya talakla (boşanma ile) kocasından ayrı düştüğü zaman, hiçbir kimseye evliliği veya evlendiği kimse hakkında hiçbir şey söylemedi. Yazmadı, konuşmadı. Böyle bir şey vaki değildir. Demek ki bu bizim töremiz de var. Şimdi ben, bu halkı ve güzel töreyi bozup bana verecekleri üç beş kuruş için… O’na ait hatıralarımı satacak mıyım? Nasıl bir düşünce bu? Satabilir miyim?”

Genç gazeteci mahcup, üzgün, suçlu gibi konuştu; “Özür dilerim efendim.” Latife Hanım’ın cevabı kısaydı; “Dileme. Senin hiçbir suçun yok. Beni mutlu ettin. Teşekkür ederim. İyi ki geldin.” Diyor. Genç muhabir; “Rica ederim efendim. Asıl ben size teşekkür ederim. Yarın Ankara’ya gidiyorum. Bana bir emriniz olabilir mi Ankara’da efendim?” Diyor.

Bu soru Latife Hanım’ı uzun uzun düşündürüyor. Herhangi bir cevap vermeden genç kızın gözlerine, gözlerinden daha öte sıcak yüreğine bakıyor. Ve; “Ankara’ya öyle mi? Kim bilir ne kadar değişti koca Ankara. O şehri öyle merak ediyorum ki.” Diyor. “Evet demek bana bir istediğin var mı diyorsun. Pekala, işte sana bir sır. Daha doğrusu bir emanet. Yıllardan beri gerçekleştirmek istediğim bir şey vardı, cesaret edip kimseye söyleyemedim.”

Genç gazeteci hanım: “Emredin efendim. Ben size hizmet etmekte hazırım.”

İkisi de çok heyecanlıydı. Latife Hanım gülümsemeye çalışıyordu. “Estafurullah sadece bir rica. Ankara’da… Bir çiçekçiden, bir kırmızı gül al lütfen. Ama bir tek. Onu Anıtkabir’e götür ve Mustafa Kemal’in mübarek kabrinde yere bırak… Ayakucuna. Kimden geldiğini o anlar, ama sen yine de; “Bunu Latife gönderdi” diye söyle!... Bu iyiliği bana yapabilir misin?”

“Nasıl yapamam? Elbette efendim. Emredersiniz.”

“Hayır, gerçekten rica ediyorum. Lütfen!...”

Genç muhabir hanım bu kırmızı gülü bir tek kımızı gülü Anıtkabir’e götürür. Atatürk’ün ayakucuna bırakır. Bir tek kırmızı gülü… Sonra ertesi gün Anıtkabir’e gittiğinde kırmızı gülün, bir tek kırmızı gülün, tüm çeleklerden alınıp bahçeye bırakıldığını gördüğünde Ata’nın ayakucunda tüm canlılığı ile durduğunu gördüğünde,

Genç muhabir:

“Teşekkür ederim Atam, çok teşekkür ederim… Onu kabul ettin demek ki.”

Latife Hanım ile ilgili bu anıyı okuduğumda o kadar çok duygulandım ki, gözlerim doldu. Sizlerin de duygulandığınızı tahmin ederim.

İşte bu mübarek kadın, Atatürk’ün biricik eşi olmuştur. Atatürk de, Latife Hanım da bu boşanmadan sonra bir daha evlenmediler.

30 Ağustos Zafer Bayramı tüm milletimize kutlu olsun. Ayrıca Ulu önderimiz Mustafa Kemal Atatürk ve de sevgili eşi Latife Hanım’ın ruhu şad olsun.

Saygılar, sevgiler.

Abdurrahman Balcılar

Twitter: abdurrahman balcılar@abbalcilar
Mail : ab.balcilar@hotmail.com
Blog: milliyet.com.tr/cansever
Blog: balcilar-blog.com

Not: Yukarıdaki anılar, son okuduğum kitaplardan “Mucizenin Adı: Mustafa Kemal” kitabından alınmıştır. Yazarı, beni İlkokul 5.sınıfta okutan Sayın öğretmenim Nazmi Güler’dir. Kendisine sağılar sunarım.

Görseller internetten alınmıştır.

 
Toplam blog
: 2032
: 2969
Kayıt tarihi
: 18.06.12
 
 

Emekliyim. Doğayı, Sabahın erken saatlerinde doğada yürümeyi, Hayvanları, bilhassa köpekleri çok se..