Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Ocak '12

 
Kategori
Güncel
 

Lefter'in Cenaze Töreni Size Ne Düşündürdü?

Lefter'in Cenaze Töreni Size Ne Düşündürdü?
 

Fenerbahçe ve Türk Bayrağına sarılı bir tabut. İçinde Rum kökenli hıristiyan bir vatandaşımız var...


Lefter’in futbolunu seyreden talihlilerden biriyim. Bu şekilde yaşım ortaya çıkmış oluyor ama bence hiçbir mahzuru yok. Zaten bugün (15 Ocak) benim doğum günüm.  Altmış ikiyi geride bırakıp altmış üçe ayak bastım. 

Doğum günümde Lefter’in ardından bir ölüm yazısı yazmak, elbette hüzün verici ama, hayatın gerçeklerinden kaçış yok. Sonunda hepimiz orada buluşacağız. Fakat her şey o zaman farklı olacak. Buradaki gibi orada kimseye kötülük yapamıycaz. İnsanlara zarar veremiycez. Kimsenin hakkını yiyemiycez. Milliyetçilik, ırkçılık, dincilik de yapamıycaz.

İlâhi adalet orada sağlanacak…

Eğer “daha çok beklersin, çünkü öldükten sonra her şey bitecek, ne yaparsan bu dünyada yaparsın” diyenlerdenseniz ve eğer gerçekten buna inanıyorsanız, bizzat kötülük yapmasanız bile, yapanlara da kızamazsınız. 

Çünkü onlar da, “ne yaparsak bu dünyada yaparız” diyerek akıllarına estiği gibi yaşıyorlar ve eylemlerinin bir muhasebesini yapma ihtiyacı duymadan, vicdansızlıklarını acımasızca sergiliyorlar.

 *****

İnsan hayatına zarar verenlerin işlerine bir türlü akıl erdiremiyorum.

Hele “terör” adına suçsuz yere canlara kıyanların, bu dünyada yaptıkları yanına kâr kalacaksa, bu kadar adaletsizliğe isyan etmemem mümkün değil.

Ben yine inançlarım gereği, öbür dünyada bu hesabın mutlaka görüleceğine, suçluların cezasını mutlaka çekeceğine inanıyorum ve mantıklı olarak da buna inanmak istiyorum.

*****

İnançlar ister dinî, ister hissî, ister ideolojik olsun, insanı iyiliğe, güzelliğe, doğruya sevkederler, etmelidirler. Eğer bizi, akıl dışı, mantık dışı, insanlık dışı davranışlara sürükleyen bir saplantımız varsa, mutlaka ruhsal bir bozukluğumuz var demektir. 

Normal akıl, uyumlu yaşamayı, mutlu olmayı ve başkalarını da mutlu etmeyi sağlık verir.

Hiç tanımadığınız bir topluma/şehre/ülkeye gittiğiniz zaman, davranışlarınızı kontrol altına almaya ve kendinizi oranın şartlarına uydurmaya çalışırsınız. Bu sosyal hayatın gereklerinden biridir.

Bunun için ne dininizi, ne ırkınızı, ne ideolojinizi, ne de siyasi ve felsefi fikirlerinizi terk etmeniz gerekmez. Çünkü sonuçta dünya, herkesi barındıracak ve her düşünceden insanı bağrına basıp mutlu şekilde yaşatacak kadar geniş ve hoş görülüdür.

Hoş görülü olmayan, başkalarına hayat hakkı tanımayan, bizim gibi düşünmeyenlere düşman gözüyle bakan biziz.

Uyumsuz insanların mutlu olması mümkün olmadığı gibi, onlar çevrelerini de mutsuz ederler ve etrafa zarar verirler.  

***** 

Lefter için yapılan törenleri izlerken bunları düşündüm. 

O Fenerbahçe’nin efsane bir futbolcusuydu. Ama ne sahada, ne sivil hayatta insanlığını, efendiliğini hiçbir zaman elden bırakmadı. O yüzden futbolu spor olarak seven her takımdan taraftar, onu Türk millî takım formasını 50’nin üzerinde giyen ilk futbolcu olarak samimiyetle sevdi, bağrına bastı.

O ülkemizde yaşayan Rum vatandaşlardan biriydi. Doğal olarak da Hristiyan’dı. Allah rahmet eylesin, toprağı bol olsun. Cenazesi de bildiğiniz gibi kiliseden kaldırıldı.

Lefter’e karşı duyulan sevgi, onun kişiliğinden, ırkını ve inancını hiçbir şekilde ön plana çıkarıp, bunu ideolojik bir saplantı haline getirmemesinden kaynaklanıyor. Rum olduğunu ne saklamak, ne gizlemek ihtiyacı duydu. Aynı şekilde Hıristiyanlığıyla ilgili bir spekülasyona da girmedi. 

(Mikro Mustafa, onunla ilgili anılarını anlatırken, maçlardan önce hep beraber Eyüp Sultan’a gider, dua ederdik, diyor. Sonuçta her din Tanrı inancında buluşuyor ve sonuçta hepimiz aynı Tanrı’nın çocuklarıyız.)

Fenerbahçe ve Türk bayrağına sarılı tabutu, Saraçoğlu’nu dolduran binlerce kişi tarafından saygıyla selamlandı ve Büyükada’daki kiliseye sevenlerinin elleri üzerinde götürüldü.

*****

Ortak bir tarih birlikteliğinden dolayı, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığını paylaştığımız bazı kimseler, Kürt ırkına mensup olmak, bu arada ayrı bir dilde konuşmak, belki de farklı bir inanca sahip olmak gibi özelliklerini, bir nevi “ayrıcalık” kabul ederek, kendilerinden olmayanlara karşı bir savaş açmış durumdalar.

Birinci düşman Türkiye Cumhuriyeti Devleti… Onun askerine, polisine, öğretmenine, memuruna, hatta sıradan vatandaşına, kadın erkek, çoluk çocuk demeden eziyet etmek, hatta onları öldürmek; onun değer verdiği şeyleri kırıp dökmek, yakmak, yıkmak, zarar vermek,  doğadaki hayvanların yırtıcılığı gibi bunlara âdeta vahşi bir zevk veriyor.

Yirmi birinci asrın modern imkânlarından yararlanmak yerine, dağlarda taş devrinin şartlarında yaşamaktan, sanki kutsal bir görev yapıyormuş gibi haz duyuyorlar.

Ellerine geçen nedir ki?

Hayali bir tatmin hissi..

Geçmişte onlara karşı yapılmış yanlışlıklardan da haberim var. Hiçbir yanlışı ve haksızlığı savunuyor değilim. Ancak ceza, suçu işleyene verilirse adalet sağlanır. Aksi takdirde yapılan her yanlış, zulümden başka bir anlam taşımaz ve yapanı da âbâd etmez.

*****

Şu anda ülkemizde, vatandaşları arasında hiçbir ayırım yapmamaya özen gösteren, inancından ve ırkından dolayı kimseye farklı davranmayı düşünmeyen bir yönetim var.

Yıllardır süren terör ortamından rahatsız olan vatandaşlar da, haksız yere verdiğimiz binlerce şehide rağmen, Kürtler’e karşı bir önyargıya sahip değiller. Bu gerçeğin mutlaka görülmesi ve göz ardı edilmemesi lazım. 

Şu anda saldırı halinde olan PKK’nın yanında, KCK ve BDP de aynı paralelde olumsuz davranmaya devam ediyorlar.

Devlete karşı çatışmayı ilk başlatan da zaten PKK’dır.

***** 

Söz uzayıp başka noktalara doğru geldi.

Ama birlikte yaşamak, barış içinde yaşamak, gerçekten çok güzel. Bundan zarar gören bir insan, bir toplum biliyor musunuz? Peki kavgayla yaşamanın, gece gündüz terör dehşeti ve korkusuyla yaşamanın topluma sağladığı bir fayda var mı? Hayır!.. 

Lefter’in cenazesinde din, dil, ırk ayırımı olmadan her türden vatandaşın saf tuttuğunu gördüğümde, kavgalara, olaylara sahne olan, kin ve intikam yeminleri edilen, siyasi mitinge dönüştürülen cenazeleri düşündüm.

Tavsiyem, eninde sonunda terk edeceğimiz ve giderken de buraya ait hiçbir şeyi yanımızda götüremeyeceğimiz bu dünyada, güzellikleri ve iyilikleri elimizden geldiğince paylaşmak…

Gelecek kuşaklara bırakabileceğimiz bundan daha değerli bir miras var mıdır?

 
Toplam blog
: 859
: 979
Kayıt tarihi
: 21.06.06
 
 

Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi ve İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu, ekonomik..