Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Temmuz '07

 
Kategori
Kitap
 

Leningrad madonnaları

Leningrad madonnaları
 

Hiçbir şeyi hatırlamıyordu Marina.

Ne bu günü, ne bir önceki günü, hiçbir şeyi.

Hafızasını zorlasa da, neden elinde içi su dolu bir tencere ile lavabo önünde durduğunu bir türlü çıkaramıyordu.

Tencereyi mi çalkalıyordu, yoksa tencereyi doldurmayı yeni mi bitirmişti ?

En ufak fikri yoktu.

Oysa, 1941 yılının haziran sonları ve o zamanki Leningrad, çalıştığı müze, müzedeki tablolar, tek tek, tüm ayrıntıları ile hafızasındaydı.

İkinci Dünya Savaşı tüm hızıyla devam ediyordu.

Bir pazar sabahıydı ve beklemedikleri anda, her hangi bir uyarı yapılmaksızın Leningrad’a yapılan ani bir saldırıyla sarsılmışlardı. Müzedeki eserlerin olabildiğince seri bir şekilde tahliye edilip saldırıdan korunması gerekiyordu. Müzede görevli olan Marina’ya da geceli gündüzlü, ara vermeden çalışmak düşüyordu bunu gerçekleştirmek için. .

. . .

Yıllar sonra bir gün, o zamanlardan beri sevdiği adam yani kocası Dimitri, cüzdanını fırında görünce doktora götürmüştü Marina’yı.

Doktor Marina’ya bir sürü soru sordu.

Kendini güzel sanatlardan sınava giriyormuş gibi hissetti Marina.

- Floransa ekolünün önde gelen ressamları kimdir?
- Fresk yapımında kullanılan teknik süreçler nelerdir?

Hepsini hatırlıyordu.

- Fragonard’ın “ çalınan Öpücük Tablosu”,

- Annibale Carraci’nin “ Kutsal kadınlar Kabirde” tablosu ve daha niceleri pırıl pırıldı hafızasında.

Sınavı başarıyla geçmişti ancak, doktor kesin tanıyı koymuştu Marina’ ya,

" Alzheimer"dı yaşlı kadın.

. . .

Leningrad Madonnaları”, İthaki yayınlarından “Debra Dean” imzalı bir ilk roman.

Romanı okurken, romanın kahramanı Marina ile birlikte, İkinci Dünya Savaşı’nın soğuk yüzüne tanıklık yaparak, 60 yıl sonra hafızasında müzedeki tablolardan ve heykellerden başka hiçbir şey kalmayan bir kadının hayatla mücadelesini görüyoruz.

Bir yandan savaşın acımasızlığını, savaşın beyaz geceleriyle tanınan Leningrad’ ı bile ne hale getirdiğini görmek, bir kadının savaşın ortasında hayatta kalabilmek ve aklını yitirmemek için tek başına verdiği mücadeleye tanık olmak; diğer yandan yıllar sonra sessiz ve sinsi bir şekilde gelen ölümün karşısında yapılabilecek çok fazla bir şeyin olmadığını gözlemlemek mümkün .

Yazarın akıcı anlatımıyla, romanı dilimize kazandıran çevirmenin ustalığı birleşince, kısa sürede okunup, uzun süre unutulmayacak bir roman ortaya çıkmış.

Çok satan, çok okunan kitaplar arasında kaybolup, fark edilmeyen Leningrad Madonnaları, sağlam kurgusu ile okurların ve resim sanatına ilgi duyanların kaçırmaması gereken bir roman.

** “ Aşkı, hayatta kalmayı ve en trajik zamanlarda hayal gücünün kudretini anlatan unutulmaz bir hikaye. Zarif ve şiirsel; kimselere vermek istemeyeceğiniz ama vermek zorunda kalacağınız o ender kitaplardan.”
İsabel Allende


** Arka kapaktan

 
Toplam blog
: 157
: 1671
Kayıt tarihi
: 12.10.06
 
 

İstanbul doğumluyum ama 20 yıldır Antalya'da yaşıyorum. 3 yaşında bir oğlum var ve eğitimciyim. Kend..