Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Eylül '18

 
Kategori
Deneme
 

Leon - Kötü, Daha Kötüye Karşı

Leon - Kötü, Daha Kötüye Karşı
 

foto: Emre Erden


            Griler...

            Psikolog bir kadının odasında oturup dertleşme havasındaki sohbetimiz daha doğrusu terapimiz devam ederken bana bir soru sordu. Hayatta her şeyden iki tane mi vardır? 19 yaşındaki Emre olarak evet demiştim. Bana göre her şey siyah ya da beyazdı, iyi ya da kötüydü, şeytan ya da melekti, uçan ya da sürünendi. Kadın yeniden sordu. Peki o zaman gri ne? Lacivert, pembe, mor, kırmızı ne? Yani herkes bir parça iyi bir parça kötü olamaz mı?

            Leon filimini izlediğim ilk zaman sıradan bir aksiyon filimi gözüyle bakabilmiştim. Yaşım sanırsam 12’ydi, İngilizce Öğretmeni değildim, Tercümanlıktan mezun olmamıştım. Metafordan, imgeden, temadan pek anlamazdım. Şimdi daha farklı bir gözle bakıyorum bu filime. Meğer ne kadar derin bir anlamı varmış, bir haritaya biraz daha uzaktan bakınca her şeyi daha net görüyorsun ya, işte Leon bende o etkiyi yaptı.

                Leonlar...  

            Leonlar beyazdı, aslında üzerine renkli boya kutuları fırlatılmış beyazlardandı. Üzerine bir şeyler yazılıp çizilen beyaz bir duvar kadar beyaz. Hayatın kirletmiş olduğu, başı hiç okşanmamış çocukların koca adam olmuş hali. Hayatın pis tarafını gördüğünüz zaman şunu anlıyordunuz: Hayat göstermez, öğretir. Leonlar hayatın çekiçlerinde yontulmuş heykellerdir. Leonlar zengin olmak için öldürmez bir anlam aradıkları için öldürür. Siyahtan farklı yok gibi durur ama siyaha karşı beyaz olmanın bedeli budur. Öldürmek, silahlar, adaleti kendin sağlamak, çıkarına çalışmak, sevdiklerini sahiplenmek hatta biraz ukalalıktır Leon olmak. Dünyada herkesi koruyabileceğini zanneder Leonlar. Boş yere hayatın anlamını sorgulamaz, derslerini alıp çeker. Hayat savaştır, barış aptallara ve korkaklara göredir. O halde öldürmek en iyisidir.

            Leonlar geçmişinin dehlizlerinde sürünen adamlardır. Kaderlerinin hiç peşlerini bırakmayacağını bilirler. Geceleri uyumaya düşman olmuş, ışıktan korkan, karanlıklarda fısıldayan adamlardır. Bu basit ama zorlu mücadelede ayakta kalmayı düşünür, dost edinmez. Dostları bir elinin parmağını geçmez onlar için. Kaybedeceğini görüp pişman olmaktansa hiç denememeyi tercih eden adamlardır ama uzatılan eli geri çeviremez. Leonlar korumacıdır, dünyadaki her kadını koruyabileceğini zanneden adamlardır ama ölümden daha çok korkarlar kadından. Çünkü Leonlar değişim istemez, kolay kolay aydınlığa çıkmaz ama bir kadın karanlıkta şarkı söyleyemez. Kadın değişim demektir! Kadın, renk demektir. Leonlar renklerden hiç hoşlanmaz. Zeminden bir ton koyu, güneşten bir parça aydınlıktır. Leonlar kötülerin arasında kalmış kötü adamlardır. Kötü adam olduklarını şarkı söylememelerinden anlarsınız. Fazla para kazanma hırsları yoktur, buzdolabını dolduracak, evin kirasını ödeyebilecek kadar para kazanır, aklındakilere önem vermekten kıyafetlerine hiç önem vermezler. Soluk renklerin adamlarıdır Leonlar, insanlara dokunmadan hayattan sıyırılmaya çalışan kötü adamlar.

            Stanler...

            Filimdeki Norman Stansfield’ı kast ettiğimi anlamışsınızdır umarım. Görevi uyuşturucuyla mücadeleyken uyuşturucu satan D.E.A ajanı! Stanler iyinin içindeki kötülerdir. Onlar kötü adam değildir daha kötü adamlardır. Stanlerin dışı gridir ama içi gece siyahıdır. Stanler gibi insanlarla çok karşılaştım. Özellikle askerlik ve öğretmenlik hayatımda çok fazla Stan gördüm. Makamların mevkilerin başına oturup, bayrak paylaşan, vatansever görünüp vatan sömüren her gittiği yerde forsunu kullanan adamlar. Stanler iyi giyinir, Leonların aksine Stanler görünmeyi ister, müzik gibi duyulmak isterler. Stanler arkalardan öne geçen adamlardır, Stanler peşine birilerini takmayı başarabilen adamlardır. Stanlerin felsefesi daha basittir. Bal tutan parmağını yalar ya da yemek buldun ye dayak buldun kaç. Stanler ya zengin olur ya da uğurunda ölür. Bütün insanların kendini ezmiş olduğuna karar verdiği için düşüne de bir tekme vurandır Stan. En iyi berbere giden, en iyi viskiyi içen, en güzel kadınla beraber olan, en iyi arabayı kullanan adamlardır.

            Stanler kimseye acımaz, güçlü olan ayakta kalır. Sadece güçlünün önünde eğilir Stan o da kemerinin arkasından sarkan silahını belinden çekebilmek için. Stanlerin korkunç hırsları vardır. Bunlardan en başında olanı para kazanmaktır. Maslow’un İhtiyaçlar Hiyerarşisinde sadece saygı basamağında yaşarlar. Alttan kimsenin gelmesini istemeyen sopalı bekçilerdir. Stan gibi kibirli, ukalalar için en iyi yerdir mezar. Stanler ölmekten çok korkar, onlar ölüme inanmayacak kadar aptaldır. Her kötü son ölmekten iyidir ama kusura bakma Stan. Senin gibileri çok tanıdım, karşılarında selam dura geçtim ama siz kibirli adamlar için mezarlık harika bir yer. İçeceğin en ucuz ama en lezzetli şarabın bu olacağına sana garanti ederim kardeşim.  

            Mathildalar...

            Kendimden bahsetmekten nefret ederim ama yazıyı daha iyi anlamınız için bir cümle kurmam lazım. Dünyada 20’nin üzerinde ülke gezdim ve Kolombiyalısından, Amerikalısına, İngilizinden, Çinlisine, Almanından, Yunana herkes kadınlar için aynı şeyleri söyledi. İki tip kadın vardır. Yıkan kadınlar yapan kadınlar. İşte Mathildalar yıkan kadınlardandı. Yıkarak bir şeyleri var edebilen kadınlar. Bir oyun parkında çocuğunu dikkatle izleyen ve en ufak incinmesinde koşarak yanına giden kadınlardır. Mathildalar sevdikleri için şeytanla akşam yemeğine çıkabilecek kadar korkunç ama bir o kadar da iyi kadınlardır. Herkes kadınları ya melek ya şeytan olarak tanıtır. Mathildalar koruyucu annedir, öğüt veren bir abladır, Mathildaların kalbi kağıt kadar incedir. Ancak Mathildaların ruhunda demir kanatlı bir melek eli kılıcında daima nöbettedir. Eğer bir Mathilda size aşık olduysa yanmışsınız demektir. Mathildalar pes etmez, susarak gitmez hele hele aldatmayı dene! Mathildalar aldatılmaz! Bir Mathilda’yı kaybettiyseniz yokluğunu en derinlerde hissedersiniz. Bir kendiniz olamazsınız, Mathilda’dan önce ve Mathilda’dan sonra dersiniz. Mathilda adamı aç bırakır Mecnun eder, aşk bırakır şair eder, kırıp bırakır savaşçı ederdi. Bir erkek bir Mathilda’yı sevmişseniz kadınlara bakış açınız değşir. vücut hatlarına veya makyajına değil gülümsemesine bakarsın. Hayatınızda ilk defa bir kadının yüzüne baktığınız için kendinize şaşarsınız. Öyle kolay kolay kimseyi sevemezsiniz. Kadın dediler mi bir kere; Mathilda ve diğerleri dersiniz...    

 

Emre ERDEN 

 
Toplam blog
: 203
: 322
Kayıt tarihi
: 16.11.13
 
 

1991 İskenderun doğumlu. EMU Mütercim Tercümanlık, Amasya Üniversitesi İngilizce Öğretmenliği mezun..