Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Ocak '12

 
Kategori
Doğal Hayat / Çevre
 

Leş kargaları

Leş kargaları
 

Biz insanlar,bugün leş kargalarını kontrol altına alamazsak; gelecekte onlar bizi kontrol altına alacak; ne yazık ki kardeşim!


 8 Temmuz 1992'den beri İstanbul'da yaşıyorum ben; güzel okuyucum. İstanbul'daki doğal hayatın uğradığı değişiklikler de, özel ilgi alanıma giriyor bu yüzden.

İstanbul'da doğmuş olsam da, babam asker olduğu için,  hayatımın ilk 18 yılını güzel Anadolum'un değişik şehirlerinde, farklı sosyal, kültürel, ekonomik özellikler taşıyan ve en önemlisi de, farklı doğal çevreleri olan şehir ve yörelerde geçirdim ben.

Anadolu'da geçen yıllarımdan hatirladığım kadarıyla da, İstanbul'da geçirdiğim yıllarda da gözlemlediğim en yaygın orta büyüklükteki kuş sıralaması: güvercinler, kargalar, kumrular şeklindeydi. Ufak cüsseli kuşlardaysa, ezici üstünlük serçelerdeydi.

Özellikle son 5 - 6 yılda, özellikle İstanbul'da leş kargaları, diğer benzer kuş türlerinin yaşam alanlarını tehdit edip, daraltmakla kalmadı... Bir de hırçın, kavgacı, savaşçı özellikleri yüzünden, bu kuş grubunun en narin ve zarif üyeleri kumruları, neredeyse yok olma tehlikesiyle karşı karşıya bıraktı. Üstüne üstlük, serçeler gibi kendi grubundan olmayan kuşların da yaşam alanlarını işgal etti.

Senin de bildiğin gibi, güzel okuyucum; insan tarafından taciz ve tehdit edilmediği, vahşice, bencilce bozulmadığı sürece, doğanın kendine özel bir dengesi, hayranlık uyandıracak düzeyde mükemmel bir aritmatiği var.

Doğada herhangi bir canlı türü, doğal seleksiyonla, doğanın kendi şartları içinde kalmak kaydıyla azalıp yok olmuyor; insan müdahalesi yoluyla, doğal olmayan yollarla dengeleri bozuluyorsa;... Bu, çok yönlü ve karmaşık sorunları da beraberinde getiriyor; haliyle...

Anladığım kadarıyla, artan göçün sonucu olarak, nüfusu hızla artan İstanbul'un, çöp üretimi de hızla ve ne yazık ki hala kontrolsüz bir biçimde artıyor. Artan çöp yığınlarıysa, bu ortamın en uygun kuş türü olan leş kargalarının, hızla çoğalıp, önce diğer kuş türlerine üstünlük sağlamasına, sonra da o kuş türlerinin yavaş yavaş yok olmasına yol açıyor.

Bu duruma, kargaların çok uzun ömürlü,çok zeki, hem familya, hem de koloni düzenine çok iyi adapte olabilen ve en çabuk çoğalan, olumsuz doğa şartlarına ve kuş hastalıklarına karşı da en dayanıklı kuş grubu olduğunu eklediğinizde...

Bu dengesiz çoğalma, en fazla 50 yıl sonra, gökyüzünde kargadan başka kuş göremeyecek, kuş denince leş kargasından başka kuş tanımayacak - kuş fakiri - zavallı nesillere sebep olacak., Doğadaki dengelerin, geri dönülemez bir biçimde dönüşmesiyse,, tarifsiz facialara yol açacak.Ve şimdilerde de, o faciaların ilk belirtileri görülmeye başladı zaten.

Hepimizin bildiği gibi, Allah her canlı türünü yaratıp, Dünya'ya gönderirken, onların her birine de, ayrı ayrı görevler vermiştir. Bu yüzden, yeryüzünde olan hiçbir canlının varlığı boş yere değildir.

Gelgelelim... İnsan,  kendi dışında kalan tüm canlıların yaşam alanlarını, doğal çevrelerini vahşice, bilinçsiz bir aymazlıkla işgal etmeyi sürdürmekte... Yaptığı bu aptallık ötesi istilaysa, en çok da insan soyunun geleceğini tehdit etmektedir.

Bu umursamaz, bu vurdumduymaz olduğu kadar, ölümcül sonuçlar da doğuracak istiladan; gökyüzünde uçan kuşlarda nasibini almaktadır; doğal olarak...

"Buraya kadar anlattıklarının hepsi doğru da... Peki biz ne yapalım bu durumda?" diye soran gözlerle bana baktığının ben de farkındayım güzel okuyucum. Öyleyse bu konuda da önerilerimi hemen sıralayıp, yazımı noktalayayım izninle:

1- Türkiye'de mevcut kuş türlerinin ve bu türlerin doğal dağılım dengesinin konunun uzmanları tarafından hızla çıkartılması gerekir.

2-Sayıca doğal sınırlarının altında kalan ya da yok olma tehlikesiyle karşı karşıya olan kuş türlerinin çoğaltılması için: Söz konusu kuşların, doğal yaşam şartlarına en yakın özelliklere sahip - kuş çiftlikleri - diye kendimce tanımlayabileceğim koruma alanlarında, sınırları belli, dış tehditlerden azami oranda arındırılmış bölgelerde çoğaltılması gerekir; kanımca.

1980'lerin ortalarında, doğal yaşam alanı olan Urfa'nın Siverek ilçesinde sadece 16 adet kalan Kelaynak kuşu, yıllar süren, biz Türklerden beklenmeyecek kadar sabırlı ve istikrarlı bir programla,en azından yok olma tehlikesinden oldukça uzaklaştırılabilmiştir.

3- Ülkemizde çok sınırlı sayıda bulunan kuş gözlem evleri hızla arttırılmalıdır.

4- Özellikle üniversitelerimizin Kuş Bilimi bölümleri özendirilerek, hem gereken insan kaynağı hızla ve sürekliliği de olan bir biçimde sağlanır. Hem de bu alanda mevcut olan büyük boşluk, binlerce gencimize de ekmek kapısı olur.

5- Yeni kuş gözlemevleri kurmak ve Kuş Bilimi'yle ilgili yetiştirilecek eğitici ve öğrenciler için gereken mali kaynaksa...

Dünya'nın en önemli kuş göç yolları üzerine bulunan Türkiye'nin değeri; sosyal sorumluluk mantığıyla, Türk İnsanı'na anlatılarak, iç turizm hareketliliği, Dünya'da zaten var olan - Turizm Ülkesi - imajımızaysa, Kuş Gözlemciliği Turizmi de eklenerek, dış turizm hareketliliği sağlanmasının getireceği gelirle, gayet rahat bir biçimde çözülebilir bence.

Bu yolla da, hem her ülke sorunumuza: " Mali Kaynağımız yok ki! " diyerek yan çizen tembellerimize gereken cevap verilmiş olur. Hem de konunun en can alıcı yönü: Finansal organizasyon meselesi de, kökünden çözüme kavuşur.

Haaaa! Bu arada... Merak edenler için şimdiden söyliyim: İNSAN KILIĞINA GİRMİŞ, ARAMIZDA DOLANIP DURAN LEŞ KARGALARINI da!... En kısa zamanda, tüm çıplaklığıyla yazıcam; inşallah!.. Beni bilirsiniz siz! Yazıcam dedim mi, yazarım ben kardeşim!

Not: Yazıda kullanılan görsel www.hayvanlar.info adresinden alınmıştır.

 
Toplam blog
: 1349
: 1777
Kayıt tarihi
: 30.01.11
 
 

İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Halkla İlişkiler veTanıtım, A.Ö.F. Adalet Yüksek Meslek ..