Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Ağustos '09

 
Kategori
Dünya Şehirleri
 

Letonya'dan mektuplar : kır gezisinde lavaş ekmeği-8 -

-8-

Bugün günlerden cumartesi Yani 18 Nisan 2009.Aslında bugün hırıstiyanların Paskalya bayramı idi. Kiliselerin önü ana, baba günü, kadın, erkek çoluk çocuk yan yana, dini inançlarını özgürce yaşıyorlar. Karışan yok, hor gören yok. Amiri, memru, patronu, işçisi bu bayramı birlikte kutluyorlar. Dualar yapılıyor, barış ve bereket adına. Yemek yapmışlar, yumurtalar kaynatmışlar, eşe, dosta çeşitli hediyeler almışlar, özgürce bu geleneği yaşıyorlar. Çünkü geçmişte Letonya Rusların elinden zor günler yaşamışlar, o günleri bir daha görmek, yaşamak istemiyorlar, Bu bir paskalya bayramıdır. Okullar, daireler bayram dolayısıyla tatil edilmiştir.

Oğlum Mustafa ve arkardaşlarının daveti üzerine topluca bir kır gezine çıkıyoruz. Gideceğimiz yer pek uzak değil, Baltık denizi kıyısında bir ormanlıkta. Hava da biraz soğuk. Giysilerimizi ona göre giydik. Orada yapacağımız nevalemizi ona göre hazırladık. Tabi ben misafir olduğum için bana söz ve görev düşmüyor. Bizi davet eden benim Mustafa’nın arkadaşlarından; Ordu’dan Saim Sayın, Erzurum’dan Osman Yıldız, Kayseri’den Kadır CERCİ ( KADİR ÇERÇİ) Riga’da Restoran KOKANDA’nın sahibi. Yanında Adanalı Osman Yıldız Beyle ortaklaşa çalışıyorlar. Yine Adana’dan Metin Soylu, Mardin-Mityat’tan Adnan Osmanoğlu, Oda Rigalı bir kızla evlenmiş, Riga hava limanında çalışıyor. Kosovalı Can Bölükemini ( Antalya- Kemer’den), İzmit’ten Onur Mutlu ve Zonguldak’tan Hasan Kermen ile bu arkadaşlarının hepsi de yaş ortalaması 25 35 arasında, Tabi yine bunlarla birlikte bir Rigalı ve biri de Bulgaristanlı, iki arkadaşları daha var. Tabi sevgili torunum Süheyb hiç yanımdan ayrılmıyor. “ dedeciğim bende sizinle gelebilir miyim “ deyince kıramadım. onu da yanıma aldım. Sevimli mi sevimli. Allahım ne kadar tatlı ve uslu. Yüce mevlam herkese böylesine güzel ve akıllı torunlar versin demeden edemiyorum. İngilize, Rusça ve Letonca’yı ana dili gibi Türkçe gibi konuşuyor. Kimi zaman bana tercümanlık ta yapıyor

Aşağı yukarı, yukarı 10 kişiğiz. Tabi daha önce Kadir’in Restorantı KOKANDA’da bir soluk aldık. Bize çay, kahve ikram ettiler. Saygı ve hürmette hiç kusur etmiyorlar. Hepsi tek tek bana hoş geldiniz dediler, Ellerimden öpmek istediler, ben bırakmadım. Letonyalı’da aynı sıcaklıkla beni karşıladı. O letonca konuşuyor, benTürkçe, Kadir adaşım tercümanlık yapıyor. “ Ben biraz da gazeteciğim, Letonyayı, Rigayı, bu izlenimlerimi yazacağım “deyince Letonyalı’ ya tercüme ediyorlar, o da bana “Şükran şükran” diyor. Yazın buralara Arap turistler fazla geldiği için onlardan bu şükran ( teşekkür ) kelimesini öğrenmiş, onun için bana da sık sık “şükran şükran” diyor. Bir ara bana dönerek, “benim de bir akşam misafirim olur musunuz, çünkü Türkler çok konuksever insanlardır. Onlardan çok şeyler öğrendik “ diyor. Tabii bunları bana Kayserili Kadir adaşım tercüme ediyor.

Tesbit ettiğimiz yere gittik. Mangal başındayız. Keyfimiz yerinde. Hava biraz soğuk, ama güneşli, lakin sakin, güzel..Kuytu bir yer. Etrafı sık ağaçlarla kapalı. Gittiğimiz yer Kayserili Kadir’in bahçesi. Kadir 15 yıl önce Rigalı bir genç kızla tanışmış ve onunla evlenmiş, artık Rigalı olmuş. Diğer arkardaşlarıda öyle çeşitli nedenlerden dolayı memleketlerinden ayrılıp gelip Riga’ya yerleşmişler. Artık iş güç sahibi olmuşlar. Kadir Cerci Adanalı arkadaşı Osman Beyle bir restorant işletiyorlar. KOKANDA Restoranı..Hem de Riga’nın en işlek bir yerinde, Restorant’ta biraz oturduk. Bize küçük demlikler içinde özel çay ikram ettiler. Her demlikte üç dört çay bardağı var. Demlikler Özbekistan’dan. Zaten bir gün önce Özbeklerin burada bir resim sergisi açılmış. Hâlâ duvarlarda Özbeklere ait resimler, çadırlar, atlar, ihtiyar ve yaşlı köylü kadınları, oyun oynayan çocuklar, atlı cirit oynayanlar görülüyor. Resimler harika. Bir yandan da çocukların resimleri var. Tümü ile bir Özbekistan dünyası ile karşı karşıyayız. Kadir bey anlatıyor. “Hocam, dün burada bir serginin açılışı vardı. Biz otuz kişi bekledik, adamlar buraya sığmadılar 150’den fazla insan geldi. Çay, meşrubat, kahve ikram ettik. Yemekte yediler, onlara Adana, Şanlıurfa kebabını ikram ettik. Bu resimler burada bir hafta kalacak, iyi ki geldiniz” diyordu. Kadir’le sohbet ediyoruz. Bize Riga’yı ve ailesini anlatıyor:

Kadir’in Kayın babası ona yardımcı olmuş, üstelik bir de iki dönümlük arazi yani bir bahçe vermiş. Bizde geldik bu bahçede eğleneceğiz. Arkadaşylar mangalı yaktılar. Odun ve kömür bol.Masa kurduk. Masada bir kuş sütü eksikti. Tavuk, kebap, Adana, Urfa işi ve döner en başta. Benim dikkatimi çeken bizim güneydoğuda yediğimiz yufka ekmeği oldu. Yufka ekmeği gelip Riga’da bağdaş kurmuş ve özel bir naylon içinde. “TURKU LAVAŞ” diye satılıyor. Turku LAVAŞ’a baktım, Turku Lavaş bana bakıyor, içimde “ulan ( affedersiniz) ne kabarıyon, Şanlıurfa’ da Diyarbakır’da, Mardin- Kızıltepe’de seninle dürüm yaparak az mı talim yaptık. İçine bir iki yumurta, biraz da taze yeşil soğan koyunca durum yaptığımız günleri hatırladım. Şimdi bizim Yufka ekmeği Riga’ya gelip hem de naylon özel poşetler içinde nazlı nazlı boyuna posuna bakmadan bize caka satıyon “ dedim. Sordum arkadaşlara bu Turku Lavaş’ı letonya’ya nasıl gelmiş? Letonya’ya gelip yerleşen bizim Azeri Türkleri yapıyorlarmış. Çokta satılıyormuş. Bizde fırsat buldukça TURKU LAVAŞ’a merhaba dedik. Gelene kadar onunla arkadaş olduk. Tüm kahvaltılarda beraberdik. Onu yalnız bırakmamaya gayret ettik. Yüzü güleç ve sıcaktı, yufkaca yumuşaktı.

VE BİR FIKRA

Gezi sırasında bazen canım sıkılıyor, bir köşede fırsat buldukça bir şeyler okumaya

çalışıyorum. Kitaplıktan ünlü konyalı şair Ali Ulvi KURUCU’nın anılarından (cilt:3. Hazırlayan M.Ertğurul Düzdağ)’ı kitabında ilgimi çeken bir fkrayı burada sizlerle paylaşmak istiyorum:

Cemaattan biri birgün arkadaşlarıyla hocanın evine gelmişler. Orada hoca gelenlere yoğurt ikram etmiş. Gelenler hocanın yoğurdunu çok beğenmişler. İçlerinden biri,

- Hocam yoğurdunuz çok güzel, bugüne kadar böyle bir yoğur yemedim. Nerden alıyorsunuz ?”diye sormuş.

- Hoca, bu yoğurdu hanım evde yapıyor.

- Öyle ise müstesna bir maya kullanıyorsunuz “ diyerek, mayadan biraz istemiş., vermişler.

- Daha sonra tekrar hocanın yanına gemişler. Yoğurt iyi çıkmayınca.

- Hocam, dün mayayı sizden aldık, yoğurdumuz iyi olmadı, iyi çıkmadı, maya tutmadı. ..Mayanız bozuktu, ”deyince, Hoca hazır cevaptı :

- Sen mayaya bahane bulma, senin sütün bozuk” diyerek bir güzel yanıtlamış.

(Letonya- Riga'dan Mektupların devamı var )

Abdülkadir Güler

 
Toplam blog
: 2227
: 832
Kayıt tarihi
: 27.06.09
 
 

1946 Mardin ili, Kızıltepe ilçesi'nin Esenli köyünde doğmuştur. İlk ve ortaokulu Kızıltepe'de bit..